Tiyatro eğitimi için gitmediğimiz Ülke kalmadı. Çeşitli kuruluşlar adına, sahne aldık. Babamızın işini devralmak zorunda kalınca, zaman buldukça, sahnedeydik.
Kardeşlerin büyüğü plastik, küçüğü ise boya fabrikasının başına geçmişti.
Bir filmde rol gereği yaşlı iki kardeş, arıyorlardı. İki kardeş mafya liderini oynayacaklardı. Bunun için lüks bir otelin salonu kiralandı. Mafya liderleri adamlarıyla karşı karşıya gelecekler ve anlaşmaya çalışacaklardı. Salonda çekim yapıldığını sahibinden başka kimse bilmeyecekti.
Büyük reis lacivert, küçük reis ise siyah takım elbise giymişlerdi.
Mafya reislerinin adamları da fabrika çalışanlarıydı. Hepsi takım elbise giymişler ve kravat takmışlardı.
Salona ilk giren büyük reis oldu. Kapıda adamı kuş uçurtmuyordu. Çatık kaşlı, şapkası bir tarafa eğik, omuzlarından biri yukarı kalkmış ve külhan bey görünümlüydü. Çenesini göğsüne eğmişti. Siyah gözlükleriyle ciddiyetinin doruğundaydı. Karşıya bakıyor gelen geçenden haberdar değilmiş gibi bir hal takınıyordu.
Kapının koluna tuttu ve iyice geri itti. Bir problemi olduğu belliydi. Acımasız huysuz ve cani ruhlu bir anlayışla, bir adım ileri bir adım geri hareket ediyordu. Tehlike her an olabilir, der gibi bir pozisyonu vardı.
Kapıdaki esrarengiz adam, büyük reisi yerlere kadar eğilerek tekrar selamladı. Reisin el işaretiyle adamları geldi ve arkasına sıralandılar.
Şef garson salona girenlere hiçbir yorum yapamıyordu. Kimseye de bir şey diyemiyordu. Mafya salonu bastı diye içi içini yiyordu. Peşinden küçük kardeş içeri girdi. Etrafındaki adamları sinek uçurtmuyorlardı. Ağabeyinin karşısına geçti, göz kaş işaretle selam verdi.
Arkasından adamları ikili üçlü ve dörtlü guruplar halinde arkasını sardılar.
Şef garson, davranışları mafya benzeri, dedi. Hiç gülmüyorlardı. Amaçları neydi ve salonu nereden bulmuşlardı. Garsonlara görevinizi yapın kimsenin gözüne bile bakmayın diye tembih ediyordu.
Şef garsona, yemekler gelsin, diye işaret ettiler. Garsonlar gidip gelmeye başladı. Adamlar ayakta yiyorlardı. Garsonun biri adamın ayağına bastı. Adam elini beline attı. Garson mutfağa varamadan bayıldı.
Yemekten sonra tatlılar, peşine meyveler geldi. Bu arada salondaki diğer müşteriler de mafya olayını anladılar ama bırakıp kaçamıyorlardı. Şef garsonu çağırıyorlar fısıltı halinde konuşuyorlardı.
Kapıdaki adamlar garsonlara biraz çabuk olun dediğinde garsonlarda şafak atmıştı.
Lüks salon patlayacak bomba gibiydi. Öyle bir hava esiyordu ki adamlar yemeklerini ayakta ve hiç eğilmeden bitirdiler.
İki yaşlı reisler arasında iki metre insansız alan vardı. Oraya şef garson bile giremiyordu. Yaşlılar masaya vurmak şeklinde, talimat veriyorlardı.
Küçük reiste masaya vurdu ve çaylar gelmeye başladı. Herkes çay içiyor ve adamlar ayakta bardaklarını bitirmeye çalışıyordu.
Salonda olayın dışındakilerin huzuru kalmamıştı. Kaçmak için çeşitli yollara baş vursalar da korkularına hareket edemiyorlardı. Çünkü anlaşma olmazsa silahlar konuşacak ve neler olacağı şimdiden kestirilemiyordu. Silahlar insan tanımıyor, onun için müşteriler dua ediyorlardı.
Büyük reis masaya vurdu ve masanın üzerinde bir şey kalmadı. Fakat para konusunda anlaşamadılar. Büyük mafya benim yanımda kimsenin parası geçmez, diye masaya vurdu. Küçük reis hürmetten parayı ben ödeyeceğim, diye masaya vurdu.
Mafyanın büyüğü ayağa kalktı ve adamları çevresini sardı. Kapıyı kesen de yanına geldi. Büyük reis masaya vurdu ve bu defa şef garson ve garsonlara teşekkür etti. Büyük reis “ne bekliyorsun, elim havada kaldı,” dedi. Küçük reis geldi ve ağabeyinin elini öptü.
Mafya adamlarının hepsi birbiriyle kucaklaştılar. İçlerinde kardeş olanlar dahi varmış. Uzun süren düşmanlık masaya vuraraktan anlaşmaya varmış oldular. Anlaşmadan sonra herkes çılgınca alkışladı.
Salonun sahibi koştu ve büyük reisin yanına geldi. Büyük mafya açıklayabilirsin, dedi. Sahip salona baktı. Arkadaşlar salonumuzda yılın, senaryosu ödülünü alan filmin bir sahnesi çekilmiştir. Bu çekilişte aktörler, tiyatro sanatçılarıdır. Korumaları da rol arkadaşlarıdır.
Salonda yenilen ve içilenlerin ederi ödenmiştir. Hepinize teşekkür ederim.
Salon alkıştan yıkıldı.
Hasan TANRIVERDİ























