Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et… Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Şükürler olsun, güne uyandıran, nefes aldıran Rabbime…
NEFES ALMAK
Nefes ne demek? Son dönemde karşımıza sıkça çıkan özellikle Pandemi döneminde biraz daha fazla farkına vardığımız nefes almak ne anlama geliyor?
Nefes kelimesi, günlük hayatta vatandaşların sıklıkla kullandığı kelimelerden bir tanesidir. Uzun yıllar boyunca dilimizde yer alan nefes kelimesi, yurttaşların gerek günlük hayat gerekse sosyal medyada yararlandığı ve kullandığı sözcüklerden birisi olarak öne çıkmaktadır.
Peki nefes kelimesinin kökeni ne, nefes kelimesinin kaç anlamı var? Diye sorduk TDK ’ya, bakın ne dedi bize…
İşte TDK ‘ya göre nefes kelimenin anlamı ve kökeni hakkında birkaç bilgi vererek girelim konuya…
1. Soluk. 2. Şifa amacıyla hastaya okunan dua. 3. Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman. 4. Canlılık, hayat belirtisi.
Deyip anlamlarına baktıktan sonra ders alınacak bir olay hikâye ile devam edelim ki konunun önem kavramı ortaya çıksın…
“TANRIYA HİÇ TEŞEKKÜR ETMEDİM!..
İtalya’da yaşayan 93 yaşındaki bu adamın gözleri niye yaşlı biliyor musunuz? Bu adam Corona Virüsü bulaştığı için hastaneye yattı ve iyileşti. Hastaneden çıkarken endüstriyel solunum cihazının kullanma bedelini ödemesi istendi. Ve yaşlı adam ağlamaya başladı. Doktor, fatura yüzünden ağlamamasını tavsiye etti.
Yaşlı adamın söyledikleri tüm doktorları ağlattı.
-Ödemem gereken para yüzünden ağlamıyorum. Tüm bunları ödeyebilirim. 93 yıldır Tanrı’nın havasını soluyorum diye ağlıyorum ve bunun bedelini hiç ödemedim. Hastanenin solunum cihazını bir günlüğüne kullanmak için 500 euro istendi. Tanrı’ya ne kadar borcum var biliyor musunuz? Bunun için… Tanrı’ya daha önce hiç teşekkür etmedim.
Ağrısız ve hastalıksız olarak havayı özgürce soluduğumuzda kimse yaşamı ciddiye almıyor; sadece hastaneye girdiğimizde solunum cihazını kullanarak nefes almanın bile parayla olduğunu öğreniyorsunuz.
Her gün nefes alıp, nefes verdiğimiz İçin Allah’a sonsuz şükürler olsun.”
Evet işte anlamlı bir örnek hikaye biz kullara. Şükür etmesini bilmek için değil mi dostlarım…
Ruh şükürle süslenmişse, Eş-Şakir de kalpteki memnuniyet tohumlarını yeşertir. Şükür çok seyrek bulunan bir duygudur ve Allah şükredenlerin rızıklarını arttırır, hiçbir isteklerini boş çevirmez. O, bu konuda Kur’an’da şöyle demiştir:
“Hani Rabbiniz şöyle buyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir. ” (İbrahim Suresi 7. Ayet)
Nefes aldığımızda akciğerlerimize doldurduğumuz oksijen, kanımızdaki demir ile temasa geçerek hemoglobin vasıtasıyla sayısı 100 trilyonu bulan hücrelerimize taşınır. Kan yoluyla hücrelere gelen oksijen ve besin maddeleri, hücrelerin içindeki enerji santrali görevini üstlenen mitokondride biyokimyasal enerjiye dönüşerek tüm hücrelerin, organların ve kasların enerji ihtiyacını karşılar. Bedendeki oksijenin %90’ından fazlası bu amaç için kullanılır.
Elimizden alınana ya da sekteye uğratılana kadar nefes alıp vermenin kıymetini pek de fark edemeyiz. Her an yaşadığımız ve hiç farkında olmadığımız mucizelerden sadece birisidir nefes almak. Şöyle ki; nefes alırken özel bir kuvvet uygulamadan ve hiç zorlanmadan alırız. Nefes alıp verme eylemi, sıradan ve kendiliğinden olan bir davranış gibidir.
Peki ne kadar nefes alıyoruz hiç düşündünüz mü?..
Dakikada 15-20, günde 28-33 bin, yılda 10 milyon, bir ömür boyu ise (ortalama insan ömrü 65-70 yıl baz olarak alınırsa) yaklaşık 700 milyon kez nefes alıyoruz (!) Her nefesimizde havadan aldığımız oksijen, vücudumuzda kusursuz bir şekilde dağıtılıyor. Bu dağıtım o kadar önemli ki beyne 8 saniye oksijen gitmediği zaman bilinç kaybı yaşanıyor. Vücudumuzun 100 trilyon hücresi her gün 500 litre oksijene ihtiyaç duyuyor.
Aldığımız oksijen akciğerlerden ve bronşlardan içeri girip kana karışıyor. Aynı zamanda hücrelerden taşınan karbondioksit de kandan akciğerin içindeki boşluklara geçiyor. İşte bu karbondioksit nefes verirken dışarı atılıyor. Eğer atılamazsa vücutta bulunan kirli hava karbondioksit zehirlenmesine sebebiyet verir ve bu da ölüme kadar götürebilir. Muhteşem bir düzen Allah’ın izni ile sürüyor. Bu düzen aslında göründüğünden de karışıktır. Bu sıradan, kendiliğinden olup gidiyormuş gibi süren olay aslında Allah’ın büyük bir lütfudur, mucizelerle doludur. Nefes almanın, oksijen soluyabilmenin önemini hastanede solunum cihazına bağlı olan hastalara sorsak, bize her bir nefesin kıymeti için kim bilir neler anlatırlardı!..
Rahmetli Psikiyatrist Doğan Cüceloğlu bir paylaşımında şöyle diyordu:
“Şükür duygusunun iki kaynağını unutmayalım:
1- Sahip olduklarımızın farkına varmak,
2- Ve onların her an kaybolabileceğinin bilincinde olmak!
Hasta olmadan derin derin nefes alıp verebildiğiniz için şükretmeyi unutmayın! Bilinçli şükür en güçlü ilaçtır!..”
Şükrün sahibi de şüphesiz Allah Teâlâ’dır.
Şimdi bir düşünelim; bizim rahatça yaşayabilmemiz için vücudumuza mükemmel bir sistem yerleştirip bunu tıkır tıkır işleten ve hiçbir özel çabamız olmaksızın bizlere bir gün içinde yaklaşık yirmi üç bin kez nefes alıp verdiren Yüce Allah’a aldığımız bu nefesler için yeterince şükrediyor muyuz?
Sa’di-Şirazi Gülistan adlı eserinin önsözünde şöyle yazar:
“Alınan her nefes ömrü uzatır, verilen her nefes ise vücudu rahatlatır. Bu nedenle her bir nefeste iki nimet zahir olur ve böylece de her bir nimete de bir şükür gerekir”1
Yani her nefes için iki şükür gerekir. İlki nefes aldığımız için, ikincisi aldığımız nefesi verebildiğimiz için.
“Şüphesiz biz, her şeyi bir kader (hikmetli bir ölçü) ile yarattık.” (Kamer, 54/49)2
Peki bu soluduğumuz havadaki oksijen miktarı ne kadardır? Şüphesiz Allah’ın yarattığı her şey bir ölçü ve nizam içindedir, belli bir denge ve ölçüyle yaratılmıştır. Eğer şu havadaki oksijen oranı şimdikinden biraz fazla olsaydı dünya bir kıvılcımla yanabilirdi; eksik olsaydı da o zaman insanlar ve hayvanlar için yaşamak mümkün olmazdı. Oysa oksijen atmosferde %21 oranında en mükemmel oranda bulunmaktadır. Rabbimiz yarattığı her şeyde olduğu gibi soluduğumuz havadaki oksijen miktarını da ihtiyacımıza göre yaratmıştır. Soluduğumuz hava da Allah’ın ol demesiyle olmuştur.
“Sonra (iradesi), bir duman (gaz) halinde olan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne: “İkiniz de isteseniz de istemeseniz de (bir düzen ve uyum içinde var olup hükmüme) gelin.” buyurdu. Onlar da: “İsteyerek geldik.” dediler.” (Fussilet süresi 41/ 11) 3
Allah, önce duman halinde bulunan göğe ve sonra da arza şöyle emrediyor: “isteyerek veya istemeyerek gelin!” her ikisinin de cevabı, “isteyerek, gönül rızamızla geldik!” oluyor. Allah’ın buyruğunu isteyerek yerine getirip, hemen secde ediyorlar ve dünyada insanoğlunun yaşamına uygun ilk atmosferi ve çekim gücünü oluşturuyorlar. Böylece oksijenin atmosferde kalmasını sağlayarak insanlar için elverişli havanın da oluşmasına neden oluyorlar. Ayette de belirtildiği gibi Allah’ın tüm yarattıkları, O’nun isteğine uyuyor, O’nu tesbih ediyor, O’na şehadet getiriyor, O’na secde ediyorlar. Peki, insanoğluna ne oluyor ki yaşamı boyunca aldığı ve verdiği milyonlarca nefes için Allah’a yeterince şükretmekten geri duruyor?
“Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.” Lokmân, 31/12.
Genellikle şükürden bahsederken verilen ilk tepki kesinlikle hoş olmuyor. İnsanlara sorunlarını sorduğumuzda, bitip tükenmeyen bir liste sıralarlar, öyle ki yazmaya kalksak muhtemelen Kâğıtlar biter, kitap sayfalarına sığmaz ve kalemin mürekkebi de biter.
Şüphesiz en doğrusunu yüce Allah bilir. Şükür olsun nefes aldığımız her ana, yaşadığımız sürece…
Ormanlarımızı, ağaçlarımızı katletmeyin ki nefes alalım ey elleri baltalı insanlar…
Bir söz der ki: “Ağaç baltaya demiş ki; ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum…”
Sıcacık gönüllerinize pırıl pırıl bir gün diliyorum siz dostlarıma…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel… Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu, umutlu, sağlıklı, acısız, gözyaşsız güzel bir gün, güzel bir Pazar günü dilerim yürüdüğünüz hayat yolunda.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#
1- Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali Sayfa:529
2- Sa’di Şirazi,Gülistan,çev.Eser Sazak,İnsan Kitap,201, sf.19
3- Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali Sayfa:476