Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
HAYAT
Türk şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, siyasetçi ve akademisyen ama bana göre en yüksek vasfı, kimliği, Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden birisi olmasıydı rahmetli Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Ve o günden bugüne taşınan şu sözle, dedi ki yıllar öncesinden biz şimdi yaşayan nesillere; “Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı…”
Peki sorarım şimdi!..
Hayat denen şey nedir?.. Hayatı nasıl doğru olarak anlayabiliriz?.. Nasıl anlamlandırabiliriz?.. Nasıl çırak, kalfa aşamalarını geçip usta seviyesinde bir yaşam yolculuğunu sürdürebiliriz?..
Hayat bir savaş mıdır, bir rekabet alanı mıdır, bir kavga mıdır?.. Bu kargaşa içerisinde sükûnet içerisinde yol alabilmek midir? Yoksa herkesin saygı/sevgi içerisinde doğaya uyarak, doğal olarak yaşanması ve vakti gelince de terk-i dünya eylenmesi gereken bir durak mıdır?..
Hayata nereden bakıyoruz?..
Cama bakanın camdaki kiri gördüğü gibi, hayata hep cama bakar gibi bakıp, olumsuzlukları mı görüyoruz?..
Toptancılık yapıp hayatın tamamını kötü mü görüyoruz acaba?.. Hiç mutlu olacağımız, kıymetini bileceğimiz, şükredeceğimiz bir şey yok mu bizim hayatımızda?..
Nereye gidiyoruz? Gideceğimiz yere yol hazırlığı olarak neler yapmalıyız?..
Dünyada olduğumuz halde dünyaya teslim olmadan nasıl yaşayabiliriz?..
Kalp kırmadan, gönül incitmeden, fani dünyadan hoş bir seda bırakarak Hakka yürümek ne kadar gerekli ve ne kadar mutluluk vericidir. Tüm dünya varlığı bir damla gözyaşına değmez. Gönül kırmak Allah’ı gücendirir. Yoktur onu yapacak usta. Mazlumu inciten Hakk’ı incitmiş olur. Dünyada yürekleri sızlatmadan, gönülleri mahzun etmeden yol alalım, yürüyelim. Hayatımızı yeniden, yeni değerler üzerine inşa edelim. Gelin hep birlikte, paylaşarak, kolaylaştırarak, kardeşçe yaşamayı, birbirimizi bütünlemeyi öğrenerek yaşayalım hayatı. Bilelim hayatımıza hayat katanların kadrini kıymetini. “İki kapılı bir handa gidiyorken gündüz gece” bir iz de biz bırakalım arkamızda…
Ama sen, ey kalpleri kıran kul!.. Sen hayatı bonkörce harcayıp, kimi zaman etrafın da kırıp döküp yaşıyor ve yürüyorsan aldırış etmeden hayat yolunda, ardında bıraktığın kırıklara ve kaç nefes olduğunu bilmediğimiz hayatın bizlere bahşedilen kısmında da boşa harcıyorsan nefesini, “HAYAT” Ne Yapsın Sana…
Bıktırdınız beni yahu!. Ne dedi koca Yunus Emre ” Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü;
Yaratılanı hoş gördük, Yaratandan ötürü…” derken bizlere Yaradan’ın Yarattığı her şeye hoşgörü ile yaklaşmamızı tavsiye ediyor. Yaradanın yaratmaya değer kıldığı hiçbir şeyi bizlerin hakir görme yargılama hakkı yoktur. Şehrül Emin olmanın Şartlarından belki de en önemlisi hoşgörü ve tevazudur… Ey ben dâhil birileri tarafından kalbi kırılan kullar, hayattan bıkanlar, hoş gürün kalp kıranları. Ki sizler Yunusların, Mevlanaların torunlarısınız
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak sevelim, sevilelim, şu üç günlük dünyada, hayat sevince daha güzel ve diyelim ki her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlık ve huzur ile hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#























