Toprak kokusu sinmişti, buğdayın başağına. Buğdaylar coşmuş, taneleri dolmuştu.
Çiftçi Ahmet, bu sene ata tohumunu serpmişti toprağa. Ahmet toprak kokusunda doğmuş, yeşermiş ve toprak üstünde kurumuştu. Tıknaz vücudu erimiş, şapkası bile başında dönmeye başlamıştı.
Sıcak mevsimde derisindeki çatlaklar, onu hasta ediyordu. Yüzünü, ellerini ve kulaklarıyla ensesini sarmamış olsa, derisi kararır ve çatlardı. Buna rağmen ekin biçme zamanı, neşelenir ve sevinirdi.
Yaşantısının en iyi günleri hasadı aldığı günlerdi. Hasadın sonunda mutlu oluyor ve hayata tutunuyorum. Böylece yaşantımın seyri olumlu yönde değişip kendime geliyorum, derdi.
Günlerim güneş altında geçiyor. O güzelim ışınlar içime sevgi ateşi doğuruyor.
Ahmet, ekin biçmeye hazırlanıyordu. Makine gelmiş diyorlar dedi ve sevindi. Tarlada kırk kişinin günde yaptığını, makine saatte yapar, diyorlar. Kiralanıyorlarmış fakat kiraları yüksekmiş, diyorlar. Onun için bu yıl yine, imece ile ekini biçeceğiz.
İmeceye katılacaklar, tırpanlarıyla gelmişti. Sabah serininde yol alalım, sıcak kavurmadan biçme işlemini halledelim. Ekinden toz yükselmeye başladı. Kesilenleri at arabalarının üzerine yığıldı. Harman yerine taşıma işlemi akşama bitmeliydi.
Toz ve ter, tırpanı esir almıştı. Tırpan sallayacak olanlar tarlaya bir canlılık katmıştı. Bu gidişle bir hafta yeterli olacaktı. Arada esen rüzgâr dağın serinliğini harman yerine ulaştırıyordu. Tırpan sallayanlar dağ rüzgârından şimdilik o kadar yararlanamıyordu.
Ahmet şapkasında ve başına sardığı bezden tanınıyordu. At arabaları gidip geliyordu. Bulutlar ve peşinden gelecek olan yağmur bugünlerde dertti. Karşılaşacakları en büyük sıkıntı bu ara yağmurdu. Onun için bir an önce harman yerindeki depoya buğdayı ulaştırmak gerekiyordu.
Çalışanlar yemek için çağrıldı. Böylece bir saat yemek molası verildi. Suyu helva dereden getirmişlerdi. Helva derenin suyuna içmekle doyamadılar.
Bir taraftan su içiliyor ama diğer taraftan yağmur, kontrol ediliyordu. Tırpancıların gözü kulağı buluta, Ahmet’in de gözü at arabalarındaydı.
Yemek sırasında atları da yedirmişler ve dinlenmeye bırakmışlardı. Atların terleri inanılmazdı. Yemliklerini de boğazlarına takmışlardı.
Ahmet’in amcası Salih ağa geldi. “Yorulmayın atları da yormayın, kesilenlerin üzerini örtün ve tatil edin. Yaz yağmuru gelir geçer,” dedi.
Salih ağa buğday olayının piriydi. Ekin işi için köy olarak biçer döver makine alınacak ve herkesin ekini biçilecekti. Yaz mevsimi yorar, çok acele etmeye gerek yok, dedi.
Yağmur toprağı beslerken, terli vücutlara, hastalık aşılar.
“Samanlıkta uyur, yağmur geçtiğinde ise kalkarız,” dedi.
Hasan TANRIVERDİ
























