Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hüseyin ERKAN

Diken Tarlasından Gül Bahçesine (XXIV)

Hüseyin ERKAN Yazar Hüseyin ERKAN
30 Ocak 2022
Hüseyin ERKAN, Öykü Tefrikaları
0
Diken Tarlasından Gül Bahçesine (XXIV)
419
Paylaşma
5.2k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

NEDEN GEÇ GELİR HEP AKLIMIZ BAŞIMIZA?

Hiçbir haksızlık küçük, hiçbir insan önemsiz değildir.                                                                                                                    

Jeremy Bentham

“Görünüşe aldanma” der dururuz ama çoğu zaman da görünüşe aldanırız hep.

Nasrettin Hoca’mızın “Ye kürküm ye” örneği…

Annesi İstanbul, babası Bursa göçmeni Yunanistanlı dostum Yanis telefon etti; bir ay kadar önce. Eşim Güler’i, kızım Dilem’i, torunum Erim’i sordu tek tek.

Eşi Keti de iyiymiş, kızları Viki ve Mata da… Damatları da iyiymiş, torunları da… Bir ara:  “Yahu Huseyin, dedi; sizin Silivri’deki bahçede, havuza yakın bir yerde çok güzel bir kaysı ağacı vardı; değil mi?”                                             

“Evet Yanis, vardı.”

“Duruyor mu o?”

“Onca ağaç varken, neden yalnız onu sordun?”                                                                                                            

“Çok güzel bir ağaçtı o. Ayrıca meyvesi de çok hoş… Hem büyük, hem lezzetli… Yazları her gelişimizde görüyorduk, dalları kırılacak gibi oluyordu meyveden. Başka yerde öyle lezzetli kaysı yemedim. Bilirsin, bizim bahçemizde de var. Ama o bir başkaydı. Tadı damağımda hâlâ…”

Yazıyı bilgisayara geçiren kızım Dilem, parantez açıp bir şeyler yazmış. Yine neler demiş bakalım? Bundan sonraki parantez içindekiler de onun sözleri: (Valla baba,  Yanis Âbi gibi düşünüyorum ben de.  Çok büyük ve lezzetli bir meyveydi o. Kabuğu, tatlı bir ekşimsilik veriyordu ona. İçi ise yumuşakça ve âdeta marmelat tadındaydı. Ben de bayılıyordum o kayısıya. Bakar mısın baba, insanlar vardır, anılmaz bir daha arkalarından. Ağaçlar var, kurusa da konuşulur yıllarca. Nasıl onu unutmadıysam, ardından hüngür hüngür ağladığım kesilen iki dut ağacını da unutamadım. Meyveleri uzunumsu, hafif buruk bir tatlılığı vardı. Çok tatlı değildi yani. Bu yüzden çok seviyordum ben onları. Diri diriydiler. Çok tatlı olmadıklarından üzerlerine fazlaca böcek ve sinek de gelmezdİ.         

Biz gelelim yine Yanis’le konuşmamıza:

“Anladım Yanis’ciğim. Ama maalesef kurudu o ağaç.” dedim.

“Yapma be Huseyin. Üzüldüm bak şimdi. Pekiyi, bir fidan almadın mı ondan ya da bir aşı?”

“Ne fidan aldım, ne aşı…”

“Neden ama neden Huseyin gardaş?”

“Bilemedim; öyle birden bire kuruyuvereceğini.”

Yanis dostum, eşi Keti ile 1980’li, 90’lı ve 2 binli yılların başlarında, birkaç ay önce kaybettiğimiz âbisi Yorgo (Toprağı bol olsun, nurlar içinde yatsın; çok tatlı bir insandı o da babacığım!) ve eşi Lefteriya ile birlikte gelirlerdi; yılda en az iki kez. Ya da aile dostları Andonya, Oktavyus ve Tanasis’le…

Yazları bahçemizde, kışları İstanbul’daki evimizde konuk ederdik onları. Biz de giderdik onlara elbet. Her ikisi kardeşin de bakımlı birer bahçesi vardı; yaşadıkları Veriya’da. (Dağ eteğinde ne sevimli bir kasabadır o Veriya; değil mi baba? Tertemiz havası, minik kafeleri ile kalbimdedir yeri hep. Sabah erkenden yürüyüş ve koşuya çıkıyorduk; Viki ve Mata ile.)

Yaklaşık on yıldır, ne onlar gelebiliyor buraya, ne biz gidebiliyoruz oraya. Telefonla gideriyoruz özlemimizi.   Bu açıklamadan sonra, gelelim biz yine o kayısı ağacına:

ahçıvanımız İlyas Efendi, bakınız ne anlattı, bana bir gün:

“Bu kayısının yanından her geçişimde, onu ilk diktiğim günü hatırlarım hep.”

“Neden, ne özelliği var o günün?”

“Günün hiçbir özelliği yok. Siz bir gün, arabanızın bagajında epeyce bir fidanla geldiniz yine. ‘İlyas Efendi, bunları uygun bulduğun yerlere dikersin.’ deyip gittiniz. Ben şöyle ele göze gelen fidanları diktim önce. En son bu kaldı. “Allah Allah! Bu çelimsiz, işe yaramaz fidanı niye almış ki Hüseyin Bey? Tutmaz bu ama madem alınmış, dikeyim haydi,’ deyip bir tek bunu buraya diktim işte.”             

(Ama yeri çok iyiydi baba. Bahçenin tam ortası… Dut ağacının yanı… Bu arada söyleyeyim: Bu dut ağacının çok tatlı olan meyvesine değil ama görünüşüne hayranım ben! Gerine gerine duruyor sanki. Ben burdayım, görün beni’ der gibi.)                                                                                                                      

“Vallaha gözüm tutmamıştı o fidanı Hüseyin Bey. Hiç umudum yoktu tutacağından. Ama yanılttı beni. Kısa zamanda gelişip gösterişli bir ağaç oluverdi. İyi ki atmamış da dikmişim. Bahçemizin en güzel kaysısı… Bol bol da meyve veriyor. Bizlere de yetiyor, misafirlerimize de…” 

(Valla baba, ben onun kayısıları dışında hiç kayısı yemedim sanırım. Sanki bahçemizdeki tek kayısı ağacı oydu… Bak bir de o minik, çelimsiz, mini yarma şeftaliyi seviyorum. Hani geçen senelerde tesadüfen denemiştim de bayılmıştım. Bir de bizim Büyük Erseven Tatil Köyü’ndeki zavallı şeftali ağacımızı unutamam. Yaramaz komşularımızdan biri kıymıştı ona. Gözlerim doluyor düşündükçe. Doğal ömrünü tamamlayıp kuruyana üzülüyorum ama bizim acımadan kestiklerimize ve zamansız öldürülenlere içim yanıyor.)

“Ya, demek öyle İlyas Efendi! Nerdeyse atacaktın o fidanı çöpe ha?”

“He valla öyle Hüseyin Bey! Hiç umudum yoktu çünkü.”

“Ummadık taş baş yarar; der bir atasözümüz. Aynen o çelimsiz fidan gibi, ilk bakışta gözümüzün hiç tutmadığı insanları da dışlamamak gerek. Hele hele çocukları ve gençleri… Biraz büyüyüp de akılları başlarına gelince öyle güzel işler yaparlar, öyle başarılı olurlar ki, utandırırlar adamı.”

“Doğru söylersin valla Hüseyin Bey. Bu söylediğin de hakikatin ta kendisi.”

***        ***        ***

Bütün suç Yunanistanlı dostum Yanis’te!

h be sevgili Yanis kardeşim! O çok beğendiğin kayısı ağacından bir fidan alıp yetiştirmem gerektiğini neden ağaç kurumadan önce söylemedin ki bana! Niçin bekleyip durdun, bunca zaman? Bundan sonra nereden bulup da yiyeceğiz, o nefis kayısıyı biz?

Türk olduğumdan mı nedir, birçoğumuz gibi, benim aklım da hep sonradan geliyor başıma. Sözgelişi annem, özellikle 65 yaşını devirdikten sonra, “Artık benim bir ayağım çukurda sayılır oğlum.” derdi de ciddiye almaz, gülüp geçerdim hep.

Niçin mi? Hiç ölmeyecekmiş gibi gelirdi bana annem de onun için. Öyle düşündüğümden ne fotoğrafını çektim, ne sesini aldım teybe. (O zamanlar şimdiki gibi kolay da değildi be babacığım!) Kırk yılda bir Amerika’ya düştü yolum, Mayami’de aldım ölüm haberini. Son nefesinde bir yudum su vermem nasip olmadığı gibi, kabrine bir kürek toprak atmak da… (Babacıım, ağlattın beni ya… Tanrı sizlere uzun ömür versin… Ama biliyorum, Amerika’da birlikte olduğun dostlarının morali bozulmasın diye büyük ihtimalle acını bile dışa vurup bir kez olsun rahatlayamadın, değil mi? Şimdi dua edip göndereceğim. Nûr içinde yatsın babaannemiz!)

Ah, ah! Hep gittikten sonra anlıyoruz; sevdiklerimizin kıymetini.

Neye yarar ama? Kaç para eder?

Neden geç gelir hep, aklımız başımıza?

Paylaş
Etiketler: Dikenli Tarlagül bahçesiHüseyin Erkan
Önceki Yazı

Bilimsel Dergilerde Yazar Ücretli Yayıncılığın Esasları

Sonraki Yazı

Bahar’ın Sevinci

Hüseyin ERKAN

Hüseyin ERKAN

İlişkili Yazılar

Yaşlı Adam Yanıyor
Hasan TANRIVERDİ

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
5k
Boğazımızın Sisi
Hasan TANRIVERDİ

Boğazımızın Sisi

04 Aralık 2025
5k
Göz Gördü Gönül Katlanmadı
Hasan TANRIVERDİ

Yavrularım Yanmasın

03 Aralık 2025
5k
Çiftçinin Çocuğu
Doğa-Çevre

Çiftçinin Çocuğu

02 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı

Bahar'ın Sevinci

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap