İyi mi? yoksa kötü niyetli miydik? Bilemiyorum. Fakat kötü davranmaya, kötü düşüncelerimizi ortaya dökmeye zamanımız olmadı. Zaman bize yetmedi. Ailenin karşılaştığı sıkıntıyı, birebir çektik. Böyle bir yaşantıda, sevgi ve saygı çemberinden dışarı çıkmadık. Bu bizim yaşam felsefemiz oldu.
Felsefemizde “Karşımızdakinin her zaman iyi olmasını istedik.”
Yardımseverlik duygumuzu kötüye kullananların da varlığını biliyoruz.
Bir nesil böyle yaşadı diyemiyorum fakat neslin temsilcisi olarak, böyle olayların göğsümüze çarpılmaması gerekirdi.
İnsanların doyumsuz arzuları, temelde sevgisizlikten kaynaklanır. Sevgisizlik, benliğinde yer edinmiş olsa bile, ailen ve çevren, onu sana hissettirmeyecekti. Bu düşünceyle, benliğinin en ücra köşesindeki, küllenmiş sevgi yumağı, insanlara karşı davranışımızın esası ve bu günlerin habercisiydi.
Düşünce ikliminin ılımanlığını ekrana alıp grileşmiş atmosferi, dağıtacakları yerde maddeyi baş tacı edip sevgi çemberinin dışına çıktılar. Yetinmediler bizi de çıkartmaya çalıştılar.
Bir ailenin sosyal yapısına baktığınızda sevgi çemberi konusunu görmek ve anlamak gerekir. Ev atmosferinde sosyal yapının rahat yönüne bakınız ki, gelip günlerce kalabileceğiniz bir ortam bulabiliyordunuz. Böyle bir ortamı, hiçe sayarak maddeye yenik düşmek, olsa olsa cehaletin eseridir.
Neslimiz kolay bir nesil değildi. Ülke II Dünya savaşı gibi milyonların öldüğü ve krizlerin yaşandığı, bir devir atlatmıştı.
Bu nesil kabul etmek lazım ki, yoklukla belki de bilmeden can siber mücadele etti. Yokluktan etkilenmedi ve çalıştı. Kendine yeterliliği, toprağında ve okumada gördü. Ülke çapında en çok okuyan yörenin bir ailesiydik. Ailenin incelenmesinden bu veriler elde edilebilir.
Bireysel olarak da kimseye muhtaç olmama düşüncesi, Ülke siyasetine de yem olmamamıza neden oldu. Siyasete dönük, yem olmamaya çalıştığımızda yaşadığımız sevgi çemberinin dışındaki grupların hücumuna uğradık.
Yıkılmadık fakat tarihi ATA ailemizi dağılmaktan koruyamadık.