Sevgili okurlarım, siz değerli sanatsevere ve şiir yazan dostlara şiirin yazılış şekliyle ilgili olarak, düşüncelerimi aktarmak istedim.
Bilmemiz gerekir ki, hepimiz hayatın bir noktasında şiir denen bir muammayla tanışmaktayız. Daha doğrusu onu kendimize, kendimizi de ona yakın hissetmekteyiz. Zaman zaman onun ne olduğunu anlamaya çalışmaktayız. Anladığımızı zannettiğimiz anlar çoğaldıkça, anlamadığımızı zannedişlerimiz de artmış olmaktadır. Bu artmayla birlikte, zamanla içimizde başka bir kıpırdamalar, başka bir dürtüler oluşmaya başlar. İşte bu dürtünün adına, şiir yazma dürtüsü ve duygusu denmektedir. Her geçen gün tanışıklığımız ve şiirle iştigalimiz artıkça, onun gerekliliğine daha çok inanmış oluruz. Yazmanın, yazarak anlatmanın ve yazarak anlamanın sonunda, dürtü bizi yenmeği başarmış olur. Bu oluşumdan sonra, yazmaya ve anlatmaya başlamış oluruz. Peki, o zaman “Şiir yazarken nelere dikkat etmeliyiz?” Sorusu aklımıza gelir.
Öncelikle şiiri kısaca tarif edecek olursam, şiir edebiyatımızda az kelime kullanılarak, kendi ölçüleri içinde anlamlı duyguları anlatan çok önemli bir sanattır. Bizler, şiir yazmaya bu düşünceyle başlamış olursak, yazacağımız şiirlerden emin olmuş oluruz. Hatta yazdığımız şiirler bizi kandırmamış olur. Bizi alıp başka yönlere götürmemiş olur. Şöyle ki; ilk önce ne anlatmak istediğimizde, net olmalıyız. Anlatmak istediğimiz konuya karar verdikten sonra, yazmaya başlamalıyız. Nedenine gelince, aynı konuları her birey başka açılardan değerlendirmiş olabilir. Ama önemli olan bizim kendimizin bakış açısıdır. Biz her zaman kendi penceremizden bakmalıyız. Eğer o bakışı doğru kabul edersek, doğru düşünceleri yakalamış oluruz. Başkalarının bakmış olduğu pencereden bakmak, bizlere bir şey kazandırmaz.
Bu konuyu kısa bir örnekle açıklayacak olursam; yazacağımız şiirin konusu aşk olsun diyelim. O zaman biz yazacağımız şiirde aşkın neresinden bakacağımızı ön plana çıkarmalıyız. Mesela, aşkın yaşanması yanını mı? Yoksa kederli yanını mı? Yoksa umutlu, umutsuz yanlarını mı yazmalıyız? İşte sorun da burada başlamaktadır.
Tespitimizi doğru yaparsak, yazacağımız şiirde aşkın hangi yanına baktığımız ortaya çıkmış olur. Ama doğru tespit yapmadan hepsini birbirine karıştırmış olursak, yazmış olacağımız şiir, şiir olmaktan çıkar. Bu nedenle yazacağımız şiirleri, felsefi ve matematiksel olarak da düşünmek zorundayız. Bu durum şiirin olmazsa olmazlarıdır. Serbest şiir çalışmalarında matematiksel oluşuma gereksinme duyulmayabiliriz. Ancak hece şiiri yazımında mutlaka matematiksel gereksinmeye ihtiyaç vardır. Çünkü; şiirin akışında, ritminde ve hece sayısında eksik veya fazlalığın kulağı tırmaladığı bir gerçektir. Böyle bir şiirde bir harfin bile eksik veya fazla olması şiirin anlamını ve yazılış biçimini bozar. Bu fazlalık veya eksiklik bir bestenin notaları olarak düşündüğümüzde, bir notanın eksik veya fazlalığı, müzik sistemini bozduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Hangi tür şiiri yazarsak yazalım, mutlaka birçok kez sesli okuyup eksiklerini tamamlamalıyız. Bu yazım kuralında uyak ve ayak bütünlüğüne de dikkat etmeliyiz.
Sevgili okurlarım, bu yazım kuralına paralel olarak dilimizin kullanımı da çok önemlidir. Eğer dilimizi çok iyi kullanmış olursak, hiçte derinliği olmayan şiirler yazmış olsak bile, ondan keyif alınmış olur. Hangi sebepleri yazarsak yazalım, mutlaka kendi dilimizi kullanmayı ön plana çıkaralım. İşte o zaman şiir sanatının hakkını vermiş oluruz. Böyle bir şiirin kalıcılığı ve devamlılığı söz konusu olur. Daha doğrusu kısa zamanda tükenip gitmez.
Sevgili okurlarım, bundan sonraki yazımda, şiir nasıl okunmalıdırlar la ilgili düşüncelerimi yazıp paylaşacağım. Yazılarımı mursel@yazarportal.com internet gazetesi köşemden takip etmenizi öz veriyle istemekteyim. Sevgiyle kalın.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair






















Tebrikler Mürsel Bey.