Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Öykü Tefrikaları

Son Yaprak

Ülkü TAŞLIOVA Yazar Ülkü TAŞLIOVA
05 Mayıs 2021
Öykü Tefrikaları, Ülkü TAŞLIOVA
0
Son Yaprak
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bitkindi. Göğsünde ki ağrının üstüne elini koyarak ağır adımlarla mutfağa doğru yürüdü. Soldaki terekten aldığı bakır tası suyla doldurdu. Pencerenin önündeki kırmızı kilim örtülü sedire geçip oturdu.  Tastan içtiği bir iki yudum serin su içini ferahlattı. Başını pencereden yana çevirdiğinde gözü yine o iki katlı Rum evine ilişti kaldı. Aklından “Meğer insan en çok da suskunken düşünüyormuş. Konuşurken sadece konuşacaklarını düşünüyormuş.” diye geçirdi. İçi sızladı, yüreğinde taşıdığı onca acının sebebi onlar değil miydi?

Kasabanın ortasındaki iki katlı taş evin alt katı kasap dükkânıydı. Köylerinde ki gibi olmasa da kazancı geçinmeye yetiyordu. Oysa geldikleri yerde her şey nasıl da boldu. Hatırı sayılır biriydi kocası.

Bu kasabanın içindeki evlerin çoğu aynı modeldi. Bu evlerde mübadeleden önce Rumlar yaşıyormuş. Şimdiyse onların olmuştu. Yüzyıllardır onların olan topraklar, yaşadıkları evler de onların olmuştu. Hiçbir şey Fatma’nın gözünde yoktu. Evlere baktıkça başından geçenleri düşünen Fatma’ nın ciğeri yeniden alevleniyor “Evlatlarım!” diye sessiz figan ediyordu.

Gelin geldiği Çalcılar da ki evlerinde ne güzel bir yaşantıları vardı. Çocuklarının cıvıltılarla koşup, oynadıkları avluluyu, avluya açılan o kocaman evini özlüyordu. Toprak zenginiydi kocası. Tütün, mısır, buğday, üzüm yetiştirir; hayvancılık da yapardı. Üstelik köyün orta yerine sülalelerinin adı olan İshaklar Camii adında bir de cami yaptırmıştı. Herkes onlara itibar ederdi. Sonra savaşın soğuk rüzgârı onları da savurmaya başlamıştı. Bir zamanlar birlikte yaşadıkları ve dost bildikleri insanlar, şimdi burunlarının dibindeki düşmanları olmuştu. Her fırsatta azılı bir canavar gibi saldırıyor, önlerine çıkan herkesi öldürüyorlardı. Yurtlarını yuvalarını yağmalıyor, sonra da ateşe veriyorlardı. Dört yüz yıldan fazla yurt edindikleri, emek verdikleri topraklarında onlar tarafından görmedikleri zulüm kalmamıştı.

1924 de mübadele kararı çıkıncaya kadar geçen zaman içinde Türklüklerini ve dini inançlarını korumak için büyük mücadeleler vermişlerdi. Canlarıyla, kanlarıyla onca bedel ödemişlerdi. Mallarına, ürünlerine el koymuşlardı. Bir taraftan geriye kalanlarla geçimlerini sağlamaya çalışırken, bir taraftan da dağlarda köylerini korumak için nöbet tutmuşlardı. Çalkantının içinde olan Rumeli’de bu zulümler yaşanırken, Anadolu’da  yangın yeri gibiydi.

Fatma, kederden solmuş yüzünü pencereye doğru çevirerek başını duvara yasladı. Tertemiz gökyüzünü seyrederken morarmış dudaklarından “İnsana yaşamayı sevdirmeğe çalışıyor sanki. Oysa üzüldüğüm, kahrolduğum ne çok şey var bu dünyada. Başımdan geçenleri bilmeyenler bana ‘Üzülme.’ diyorlar. Sanki üzüntümü doğarken avuçlarımda mı getirdim? Oysa bu yüreğimde neler saklıdır.” diye fısıltılar döküldü. Başından sıyrılarak omuzlarına düşen beyaz tülbendi, örgülü siyah saçlarını ortaya çıkarmıştı. Sanki kanı çekilmiş, içinde hiç bir duygusu, sevinci kalmamıştı, Çoğu zaman oğlu İsmail haricinde kimseyle konuşmuyordu.  Bir müddet evlerinin önündeki ana caddeden gelip geçen insanlara baktı. Sonra karşısında ki sisli yeşil dağları seyretti. Sonbaharın son günleri olsa da Karadeniz’ ın yeşili solmamıştı. Ne zaman dışarıyı seyretse gördüğü renk armonisi onu alır Çalcılar’ ın zümrüt ovasına götürürdü.

Hayal dünyasında gezinirken gözü yine caddenin karşısında ki Rum evinin bahçesinde ki ceviz ağacına ilişti. Koca ağaçta dala tutunan tek sarı yaprak kalmıştı. Bir rüzgâr esse hemen düşecek gibiydi. İçine bir ürperti düştü. “İsmail, oğlum! Dalımda kalan tek yaprağım.” diye telaşla seslendi. Hasta annesinin yanına koşarak gelen İsmail’e defalarca sarıldı, öptü, kokladı. Sanki kaybettiği diğer üç evladını da hasretle öpüyor, kokluyordu.

Annesinin göğsünden başını kaldıran İsmail merhametli bakışlarını annesinin ıslak gözlerine çevirdi. Hiçbir şey demeden bir müddet baktı baktı, tekrar başını annesinin yanan yüreğine yasladı. Zalimlerin elinden bir tek o kurtulabilmişti. Zülâl, Hasan, Hüseyin daldaki yapraklar gibi düşmanın rüzgârında bir bir savrulmuştu. Üstelik onlar daha yeni filizleniyordu.  Yeni umutlar, yeni hayaller bulmaya çalışsa da, olanlar Fatma’ nın gözünün önünden hiç gitmiyordu. Onlarsız geçirdiği her an da sanki içine ateşten bir nehir akıyor, bütün zerresini yakıyordu.

Sonbahar sokakları allayıp pullasa da onlar için acılıydı. Altı ay önce başka bir yaşama, başka bir âleme düşmüşlerdi. Onca kalabalıkla başladıkları yolculukta ne çok şey yaşamışlardı. Gecenin yarısında ormanın ayaz karanlığından geçerken, Rum çetecilerinin saldırısına uğradıklarında çok şehit vermişlerdi. Kocası Sait ve eli tüfek tutan diğer akrabaları çetecileri korkutup kaçırmışlardı. Şafak sökene kadar süren çatışma nihayet bittiğinde çalılıklara saklanan yaşlılar, kadınlar ve çocuklar tek tek ortaya çıkmışlardı. Yakınlarını kaybedenlerin sessiz feryatları sanki şafağı deliyor, ufku kızıla boyuyordu.

Siper ettiği ağacın arkasından çıkan Sait herkesi bir araya toplayarak yapılması gerekenleri söylemiş, hızlıca mezar kazmaya başlamışlardı.

“Fatma neredesin, çocuklar iyi mi? Hadi hemen yola devam edelim. Yine saldırabilirler, buradan Kozana’ ya az kaldı. Ha gayret kardaşlar. ” diye seslenen Sait, üzüntüsünü yüreğinin derininde yaşıyordu.

Ne ölenleri saymıştı Sait, ne de geriye kalanları. O an da ki tek isteği içli hıçkırıkların yayıldığı tuzak dolu ormandan bir an önce kurtulmaktı.

Bir yaşında olan kızı Zülâl’i sırtına bağlayan Fatma altı yaşındaki ikizleri Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak kocasının ve oğlu İsmail’ in peşinden bitkin bir halde yürüyordu. İki öküzün çektiği arabayı eşkıyalar yüzünden yolda bırakmak zorunda kalmasalardı bu kadar yorulmayacaklardı.

“Fatma dur, Sait ağabey az dur.”  diye telaşla bağıran amcakızı Ayşe’ ye herkes “Durmanın sırası mı şimdi?” diye soru soran meraklı gözlerle baktı.  “Ağabey Fatma’ nın sırtına bir bakalım. Zülâl… Zülâl…”

Sırtına bağladığı kızını hızlıca çözdüklerinde Fatma’ nın yüzüne yayılan acı ıstırapların en büyüğüydü. Kafasının arkasından tek kurşunla vurulan Zülâl hemen ölmüş, bedeni soğumaya başlamıştı. Kızını kucağına alan Fatma’ nın takati kesilmiş, olduğu yere çökmüştü. “Allahım bu nasıl bir azap? Cehennem de miyiz biz?”  diye inlerken, gönlünden dökülen ağıtlarını sadece kendisi duyuyordu. Zaman kavramını yitirmişti Fatma.

Kendi kendine fısıltıyla konuşan Fatma sırtında taşıdığı kızının ne zaman vurulduğunu bir türlü kestiremiyordu. Aklını yitirmiş gibiydi. “Ormana girmeden önceki çatışmada mı, yoksa saklandıkları çalılıklarda mı, ya da eşkıyadan kaçarken mi? İnsanlar ayakta ölürler mi hiç? Bu nasıl iştir? Benim küçücük kızım sırtımda ayakta ölmüş. Melekler nasıl ölebilir Allah’ım? Ona değen kurşun bana değseydi. Zülalim… Küçük kuzum… ” diye yanıp yakılıyordu.

Neden sonra Sait gözyaşlarını silerek toparlandı. Vakit epeyce ilerlemişti. Fatma’nın kucağından zorla kopardığı biricik kızını, asırlarca yaşadıkları toprağın bağrına emanet ederken içinden “Bedelini mi aldın benden ey kadim vatan?” diyerek derin bir ah çekti. Dönüp dönüp arkasına bakan Fatma geride kalan küçücük kızının yalnızlığını düşündü.  Canı daha çok yandı, gözyaşları içinde yola koyuldu. Yüzüne yayılan acı ve içinde ki buhranlar dışarıdan da görünüyordu.

O güne kadar ölüm hayatın dışında bir şeydi onun için. Hiç düşünmemişti. Gençti, hayat doluydu Fatma. İnsanların tattıkları zevkleri, güzellikleri ailesiyle birlikte bu güzelim dünyada yaşamak istiyordu. Oysa güzel bellediği bu dünya, içinde onun için neler barındırıyordu, o da bilmiyordu.

“Ana… Ana babam seni çağırıyor duymuyor musun?” diye seslenen oğlunun sesiyle kahreden anılarından kurtulan Fatma, görünen manzaranın ötesindeki bıraktıklarını düşünüyordu.

Paylaş
Etiketler: Fatmakederden solmuşölüm hayatSon YaprakÜlkü Taşlıova
Önceki Yazı

Bu Gece Kadir Gecesi…

Sonraki Yazı

“O İddia Doğru Değilmiş” Demek Yetmez!

Ülkü TAŞLIOVA

Ülkü TAŞLIOVA

İlişkili Yazılar

Yaşlı Adam Yanıyor
Hasan TANRIVERDİ

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
5k
Boğazımızın Sisi
Hasan TANRIVERDİ

Boğazımızın Sisi

04 Aralık 2025
5k
Göz Gördü Gönül Katlanmadı
Hasan TANRIVERDİ

Yavrularım Yanmasın

03 Aralık 2025
5k
Çiftçinin Çocuğu
Doğa-Çevre

Çiftçinin Çocuğu

02 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı

“O İddia Doğru Değilmiş” Demek Yetmez!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap