Köyde ve şehirde yaşantıyı tercih eden ailelerle ilgili olayları irdelemek amacında değilim. Üretime olan katkılarını ve yaşanılan değişimi karşılıklı olarak anlatmak istiyorum.
Köyde yaşam, yereldir. Birbirini gözetmek ve yardımlaşmak geçerliliğini sürdürmektedir. Bu anlayış, kişilere güven vermektedir. Bu çabaya yakınlarda katılınca, köy birlikteliği güçlenmektedir.
Şehirde yaşantı ise, yardım severlik ve insani ilişkiler, öyle garip mecralara takılmıştır ki, akrabalar bile birbirini tanımaz duruma gelmiştir. İnsani ilişkilere gülüp geçen çoktur. Belki de “Enayi” yaftası vurmaktadır.
Köyde toprağa sahip olmak, bağımsızlık ve özgürlük demektir. Mülkünde kimsenin ağız kokusunu çekemem diyebilirsin. Böylece toprağında efendiliğini ilan etmiş ve kimseye de minnet duymazsın.
Şehirde, mülk kavramını ve özgürlüğü düşünemez ve kazandırdığı gücü yaşayamazsın. Gücünü kaybetmeye yönelik, bir şahıs durumunda kalırsın.
Köyde az veya çok her şeyi taze bulabilirsin. Sebze ve meyve bahçende olduğu gibi, en önemli besin kaynaklarıdır. Bu olay kişiye şahsiyet kazandırır. Şahsiyetin bir başka yönü de kendi kendine yeterli olmaktır.
İçme suyu köyün ortasındaki gürül gürül akan tarihi çeşmeden alınır. İçimine doyum olmaz. Aynı su evin her işinde kullanılır. “Çeşme başı” dertlerle dertlenildiği yer olarak önemlidir. Dertler yıkanır verilir arklara, arklardan deryaya.
Bağında bahçesinde otlağında ineğiyle, gücünü korur, güven tazeler, kırda bayırda.
Şehirde toprak gelir aklına, konuşur kendince, meyve gelir aklına, manavın geçer önünden yavaşça. İnekleri takılır bir ara kafasına, niçin durduğunu sorgular. Sorgular sokaklardaki magandayı, sorgular, sokak kabadayılarını. Duymadım, görmedim ve düşünemiyorum da bu tür olayları diyor.
Köyde her şeye rağmen, toprak ayaklar altından kayıp gitmektedir. Bu duruma engel olunamamaktadır.
Köy hayatını da insani değerlerden uzaklaştırmak istiyorlar. Belki böyle bir şeyi isteyen yok fakat öyle bir sisteme bağladılar ki, sistem gereği kendinden uzaklaşıyorsun. Uzaklaşıyorsun ya yanında çoklarını da görüyorsun.
Duyuların iflas ettiği, lezzet alamadığın bir yaşantının kölesi olduğunun farkında bile değilsin.





















