Mesela aşk, reklamı değil sır olmayı seçmiştir.
Mevlana da bir sözüyle bu söylemimizi doğruluyor adeta:
“Dilin aşkı yorumlaması güzeldir. Ama dile gelmeyen aşk, daha güzeldir.”
Sırın sözlük anlamı:
Kimseye söylenmemesi, gizli tutulması gereken şey, gizdir.
Giz ise, insan aklının açıklık getiremediği şeydir.
Hani der ya atalarımız;
“Kaleme bile sırrını verme. Gider kağıda yazar.”
Ağızdan çıktıktan sonra tutsağı olduğumuz sırrı, verniğe benzetirim. Hani,
Sır vernik çekeriz ya, yaptığımız el sanatı hobilerimize…
Niçindir?
Resmi koruduğu gibi dış etkenlerden,
Vazo rengini de korur, o sır.
Hatta mobilyalarımızı da…
Tahtada ki kurtların yaşamasına da engeldir, o sır.
Bir de canlı ve güzel görünmesi için de sır çekeriz üzerlerine…
Ya dilimizin?
Bir dilimizin üzerine sır çekmeyi başaramıyoruz.
Niçin biliyor musunuz?
Dil nemlidir.
Islaktır.
Sır tutmaz.!.
Bu nedenle korunaksızdır.
Başa beladır o dil.
Her türlü mikrobu da hemen kapar, saçar.
O dili, 32 dişin arasında tutmamız için,
Önce terbiye etmemiz gerekir.
Tıpkı sır verniğin tutması, gibi..
Sır çekilecek mekanı önce kurulamak lazım.
Yani önce dilimizi eğiteceğiz.
Söz ok gibidir. Yaydan fırladıktan sonra sadağına geri döner mi? Dönmez.
Söz de geri dönmez.
Özellikle, fısıltıyla söylenen sözlerin freni yoktur. Sırlar, bu nedenle ışık ötesi hızla hareket ederler.
Freud’un sır hakkında anlamlı bir söylemiyle veda edeyim bugünlük size…
“Bilinçsizlik her insanın en derin sırrıdır.”
Selam ve saygılarımla
Emine Pişiren





















