Sahile yakın boş araziye kurmuştu ilkel barınağını. Barınak gelişi güzel yapılmıştı. Yağmura kara ve rüzgâra karşı dayanıklı değildi.
Böyle bir barınağı yapmaya değmezdi diye tenkitler alıyordu. Ona kalsa hayvan girmesin yeter diyordu. Yalnız barınağı yağmur ve fırtınadan korumak için, yanlarına çayır yığdı. Kenarlarını toprakla doldurdu. Tavan denilen ağaçların üzerine mısır saplarını yerleştirdi. Böylece içi ve dışı sarılmış oldu. Böylece barınağın içi sıcak olacaktı.
Sabah erkenden denize açıldıklarında, havanın sıcak olacağı belliydi. Sıcak havaya rağmen balık durumu çok iyiydi. Günü kurtarmışlardı. Balığı ilçede satıp barınağa dönecekti. Yaz tatili boyunca balıkçılık yapıyordu.
Sercan, sorumluluğunu bilen bir çocuktu. Lise ikiye geçtiği hâlde yaz boyu balık ile ailesini geçindirmiş ve okul parasını çıkartmıştı. Balıkçı arkadaşları, Sercan’ı sever ve başarılı olmasını isterlerdi. O yaşta ve okula giden biri yaz boyu hiç durmadan dinlenmeden çalışıyordu.
Serkan ufak tefek, kumral ve kahverengi gözlüydü. Çalışkan ve hırslıydı. Köyü sahile en az on kilometre vardı. İlkel barınağı da onun için çevirmişti.
İkinci gün döndüler. Balık durumu çok iyiydi. Balıkları toptancıya verdiler ve köy altına döndüler. Yaklaştıklarında, sahilde duman tüten yerin barınak olduğunu gördüğünde Serkan’ı görmeliydiniz. Üzgün ve ağzından ses çıkmıyordu.
Motoru kenara çektiler. Serkan hemen barakaya koştu. Yerinde duman tütüyordu. Çayır ve ağaç dalları kurusa da kendi kendine yanması mümkün değildi. Belki de bu araziyi sahiplenmesin diye yakmışlardır. Yoksa, Serkan kime ne yapmıştı.
Barınak, fikrinden vazgeçmiş değildi. Bu defa çinkodan bir barınak yapmayı düşünüyordu. Duvarın kenarına, yapacak ve içerisini mukavva kutularla kaplayacaktı. Böylece okullar açılana kadar soğukta olsa hissetmeyecekti.
Motor sahipleri, gemiciliği öğrensin diye Serkan’ı büyük bir balıkçı şirketiyle yurt dışına gönderdiler. Serkan, yurt dışına gittiğini bile çok anlamayacaktı. Geminin içerisinde balıkların temizlenmesi, depolanması ve saklanması çalışmalarına katılacaktı. Böylece hem öğrenecek ve hem de gezmiş olacaktı. Balıktan kazancının en az üç katı para alacaktı.
Serkan, yurt dışına çıktığını Fransa’ya gittiğinde anladı. Limana çıktıklarında birlikte Paris’e gittiler. Paris, rüyalar şehriydi. Bu kadar düzenli ve güzel korunmuş olamazdı. Şehrin içinde orman alanlar vardı. Parklar, yollar ayrı güzellikteydi.
Tarih korunmuş ve yüksek bina yapılmamıştı. İnsanlar nazik ve saygılı idiler. Boş gezen insana rastlamadım. Herkes iş sahibiydi. Herkes çalışıyordu.
Marsilya da çok güzeldi. Gemiye döndük ve Ak denizde limanlara uğrayarak geldik.
Lise üçüncü sınıfta okuyacak olan Serken, Ülkem adına üzüldüm. Fransa’nın tarihini koruması, insanına verdiği değeri gördükçe yöneticilerimizi insan yerine koymadım.
Okul zamanı geldiğinde, Serkan’a parasını verdiler ve dikkatli harca yıl içerisinde parasız kalma dediler. Serkan uluslararası denizcilik şirketine kayıt olmuş ve seneye okullar kapandığında hemen gideceğini söyledi.
Barınağın yanması Serkan için iyi oldu. Yoksa gemi işine onu göndermezlerdi.
Okul başladığında, ders çalışmaya başlayan Serkan derslerden başarılı olmayı yeterli görmeyecek ve okul birincisi olacaktı.
“Tüm derslerden tam not alacağım.” Diyerek kendine söz verdi.





















