Köy yerinde sosyal ve ekonomik yapıyı, ailenin üretimi belirlerken, aynı zamanda yaşantısı da korunur ve devam ettirilir. Aile bireyleri de üretime tüm imkânlarını kullanır.
Toprağın işlenmesinin yanında, tavuk, inek ve arı gibi hayvanların da bakımı gerçekleştirilir. Ailenin sahip olduğu bu imkânlar, kişilerin özgürlüğünü belirlemede en önemli etkendir. Çünkü, üretilen sebze, süt ve ürünleri ailenin geçimini sağlar. Böylece aile, ele muhtaç olmadan yaşamını sürdürür.
Tavuklardan kaliteli fakat uzun süreli verim alabilmek için, onlara güvenli ve korunaklı kümes yapılır. Kümesin yeri ve yapımı, atadan kalma bilgi, deney ve uygulama becerisiyle gerçekleşir.
Kümesin özellikle kış mevsiminde sıcak olması için, davlumbazın yerden iki metre yükseğine yapılır. Kümesin içerisinde yumurtlayacakları “Fol” denilen yer de kurulur. Kümesin ana malzemesi tahtadır. Kümes, tahtadan yapılır. Tahtanın içerisi yalıtkan bir örtüyle sarılır. Tavukların ayaklarının bastığı yerde, parmaklıklar vardır. Parmaklıkların altında tel ızgara yer alır. Izgara sayesinde kümesin temizlenme işlemi kolaylıkla yapılır. Kümesin üstü de tahta ile kapatılır. Tahtanın üzeri ise çinko ile örtülür. Böylece korunmalı ve sıcak olan kümesten her gün yumurta alınır.
Tavukların beslenmesi babamın görevleri arasındaydı. Babam onlara sabahtan, buğday ve hamur verirdi. Tavukları çetenin altında yedirirdi. Akşama ise genelde yiyecekleri mısır tane veya kırmasıydı. Babam, “Mısır onları gece sıcak tutar.” Diyordu.
Sütlükleri ve lahana yapraklarını kırıp sepete dolduran annem, bahçeden çıkarken babama seslendi. Tavuklar fidanlığı eşelemişler. Etrafını iyice sarmalısın ki, bir daha içeriye giremesinler. Kedinin ayaklarından ayrılmadığı babam da “Bakarım” dedi. Tohumlardan fidan oluşturmak dikkat isteyen bir konuydu. İçerisine tavukların, kuşların girmemesi gerekirdi. Babam, kediyi ve köpeği besledi. İneğin yalı için mereğe geçti.
Annem yal kazanına kestiği yeşilliği yıkadıktan sonra doğrayıp doldurdu. Kazanda sebzeler pişmeye başladı. Yoldan geçen hayvanın anırmasıyla dışarı çıkan babam ilk defa buradan geçiyor, hayvanda sahipsiz herhâlde, nereye gidiyor? Diye sordu. Rüzgâr biraz daha sertleşip yön değiştirdi.
Babam yal pişerken, kara ateşte ağrıyan kalçasını ısıttı. Gözleri donuk bakıyordu. Acı bir açlıktı onun ki. “Dünya bir, dert bin. Dertler beynimin kıvrıntılarında gizli. O kıvrıntıları sevdi ki, çıkmıyor.” Diyordu.
Tavuklar, evin çevresinde dolaşır ve kümeste onlara yumurtlamak için ayrılan yere giderlerdi. Tavuklar hemen her gün yumurtlardı. Babam toprakla uğraşırken yanından ayrılmazlar, topraktan çıkan böcekleri toplarlardı.
Babam hayvanların hepsini kucağına alır ilacını verirdi. Köpek bile kucağına uzanıp öyle ilacını alırdı. Babam bir konuşmuyorlar diyordu.
Köyde aile ekonomisini canlı tutan, geleneksel yapının tekrar sıhhat bulması için, ülke çapında çalışmalar yapılmalıdır. Şehirde yaşayan emeklinin köyüne dönmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Onlara maddi imkânlar sağlanmalıdır. Böylece toprakların işlenmesi yoluna gidilmelidir.
Köy hayatının canlanması, en büyük dileğimdir.





















