Bizleri büyük bir millet yapan Çanakkale ruhudur.. Bu zaferlerin doğurduğu; Al bayrağımız, İstiklal Marşımız ve yeniden silkinip küllerinden bir devlet olarak ayağa kalkışımız bir mucizeyi gerçekleştirmemizdir.
Tarihin en şerefli sayfalarını oluşturan bu destanın altında, milletine bağlılık, özgürlük tutkusu, vatan aşkı ve büyük millet olmanın şuurunun yattığıdır.
3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla,
Gelibolu Yarımadası’nda 25 Nisan 1915 – 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.
Bakınız Çanakkale Zaferi demek Ne demek:
‘Çanakkale zaferi’, milletin zor koşullar altında, teknoloji ve silah olarak kendinden kat kat üstün düşman kuvvetlerine karşı yazdığı büyük bir direniş destanıdır.
Dünya tarihinin akışını değiştiren Çanakkale Zaferi, milletin bağımsızlığı uğruna inanç, kahramanlık ve cesaretle şahlanışının simgesidir.
Milletimizi, yediden yetmişe tek vücut haline getirten bu onurlu mücadele için cefakar anaların gönderdiği elleri kınalı yavrular,
Yüreklerindeki vatan sevgisiyle cephelere koşmuş, gül bahçesine girercesine aziz canlarını feda edilişinin onurudur..
Bu zaferin simgelerinden Seyit Onbaşı başta olmak üzere tüm kahramanlar, vatan topraklarının çiğnenmemesi için gösterdikleri insanüstü çaba ve fedakarlıklarla, milletimizin hafızasındaki müstesna yerlerini almıştır.
Milletimizi tarih sahnesinden silmek isteyen düşmana karşı bağımsızlığımızın korunması uğruna Çanakkale’de kendilerini feda eden 250 binin üzerindeki şehidin verilişidir…
Büyük şair Mehmet Akif’in dediği gibi bu şehidler, tarihe sığmayacak kahramanlardır.
Ve vatan Şairi Mehmet Akif ‘Çanakkale Şehitleri’ Destanında şöyle sesleniyordu:
…….
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
…..
Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
……
Üzerinde özgürce yaşadığımız bu vatan topraklarını canları pahasına bizlere bırakan onur abidelerimiz şehitlerimizle ne kadar övünsek ve gurur duysak azdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurmay Yarbay olarak katıldığı Çanakkale Savaşı’nda ortaya koyduğu üstün beceriler, askeri dehasının ve liderlik yeteneklerinin görülmesini sağlamıştır.
Çanakkale Geçilmez’ sözü, mücadeleci yönümüzün, özgürlük tutkumuzun, vatan ve bayrağı asla çiğnetmeyeceğimizin bir ifadesi olmuştur.
Çanakkale’de gösterilen büyük kahramanlık, direniş, vatan sevgisi, birlik ve beraberliğin, İstiklal Mücadelesinin de ilham kaynağı olduğunu, Kurtuluş Savaşına büyük güç katmıştır.
Çanakkale Zaferiyle bağımsızlık inancı ve azmini dünyaya gösteren milletin, ardından İstiklal Mücadelesi için kenetlenerek esarete karşı eşsiz bir direniş sergilediğidir.
Millet olarak böylesi büyük bir tarihi zaferin onurunu ve gururunu daima yaşıyoruz. Çanakkale Savaşı’ndaki vatanseverlik, bağımsızlık tutkusu, birlik ve beraberlik ruhu bize daima güç vermekte, yol göstermektedir.
Bizleri büyük bir millet yapan Çanakkale ruhunu koruduğumuz sürece aşamayacağımız engel, çözemeyeceğimiz sorun yoktur.
Ülkemiz, böylesi büyük tarihi başarılardan aldığı ilhamla,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet düzeyinin üzerine çıkma hedefini gerçekleştirecektir.
……………………………………..
Bir anekdotumu paylaşmak istiyorum sizinle:
1989 yılında Liseden mezun olduğumda Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesini kazanmıştım. Uzak ve soğuk memleket diye üniversiteye gitmek yerine para tatlıya Çanakkale’ye çalışmayı tercih etmiştim.
Daha 19 yaşında 98 villanın Kalfalığını ihaleden alarak Gelibolu Bolayır’ın yolunu tuttum. Tabiî ki 2 senelik bir çalışmayı başarı ile teslim ettim ve oradan kazandığım para ile evlenip evimi kurdum.
Anlatacağım şu.
Bu 2 senelik sürede Bolayır’ da her akşam güneşin batışını seyrettiği yerde yatan Namık Kemal’in Mezarını, büyük şair Baki nin mezarını ve de Trakya’ya ilk geçen ve atıyla aynı kubbe altında yatan Süleyman Paşa yı ziyaret ederdim 2 güne bir.
Sonra Gelibolu Saroz Körfezi kenarında tarlaların ortasına gömülmüş 3 metre enindeki Çanakkale savaşından kalma beton siperleri görüp inceleyip ağlamışımdır..
Conkbayır’ı ve Çanakkale Şehitliğini gezerdim bol bol.
Bir genç delikanlı olarak o zamanlar bu tarihi yerleri gezerken daha duygulu yüreğim daha kıpır kıpırdı.
Diyeceğim odur ki
Hani Japonlar çocuklarını toplu olarak ilköğretim çağında Atom Bombasının atıldığı Hiroşima ve Nagazaki kentlerini gezdirerek, ot bitmeyen toprakları ve sakat kalan insanlarını göstererek,
Kilometrelerce uzaktan gelerek ülkelerini işgal edip bombalayan düşmanlarla mücadele veren atalarını hatırlarlarmış hep.
Hem de bu bir devlet politikasıymış.
Hani diyorum ki bizimde böyle bir devlet politikamız olsa da, ne olur ilköğretim çocuklarımızı Bu tarihin akışını değiştiren Kınalı Kuzuların şehit düştüğü yerleri bölük bölük gezdirsek.
…………………………………..
Bizim için tarihi değeri çok büyük olan bugünde, insanüstü bir güçle Çanakkale’de destan yazan, vatanseverliğin ve milletine bağlılığın derin örneklerini sunan tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor,
Aziz Milletimizin 95. Çanakkale Zaferini Kutluyor,
Allah bizlere, bir daha böyle bir savaş göstermesin!
Mehmet BALLI Araştırmacı Yazar
mehmet kardeşim eline kalemimine yüreğine sağlık