Desenli bezlerden kilim dokutmak annemde tutku haline gelmiş ve her yerde bez kilimler seriliydi. Kilimlerin dokunuşundan bahsedildiğinde halı gündeme gelir ve halının çeşitli özelliklerini kardeşimle birlikte anneme anlatırdık. Onun için, annem de oluşan algı, halı evin en güzel eşyasıdır.
Yarı yıl tatilinde üç metre karelik bir halıyı anneme hediye almış, “Kördüğümlerin ortaya çıkarttığı en güzel eşya.” Demiştim. Annem, kilimleriyle karşılaştırdığında halıya hayran kalmıştı. İplikleri ve ipliklerin oluşturduğu motifler, renklerinin parlaklığı ve uyumu onu adeta büyülemişti.
Halının kendine has olan güzelliği annemi sevgiyle kendine bağlıyor ve bu sevgi beyninde bir ışık gibi parlıyordu. Dokuma sanatının zirvesine halıyı oturtuyor ve ona karşı yoğun bir istek duyuyordu. Hediye aldığım halıyı saatlerce inceler ve atılan düğümlerin sıklığına şaşırırdı. Halıyı incelemeye öyle dalıyordu ki, yağmurun yağdığını duymuyordu. Bugüne kadar eve halı almadığına ve halı satılan mağazaya gitmediğine pişman oluyordu.
Kapımıza küçük bir çocukla gelen, pejmürde kılıklı, buruşuk yüzlü adam, anneme halı sattığını söylüyor. Halının özelliklerinde bahsediyor. Annem de bildiği kadarıyla halı hakkında sorular soruyor. Buruşuk yüzlü adamın sattığı halıyı beğenmiyor. Annem, halı dediğin, desenli, renkleri uyumlu ve yün iplikli olur diyor. Buruşuk yüzlü adam, “Anam bacım senin dediğin, normal desenli ve yünlü halı. Benim sattığım ise, salon halısı.” Diyor.
Annem de şöyle düşünüyor, gerçekten farklı bir halı. Çünkü desenleri hayvan figürlerinden oluşmuş. Ayağıma kadar gelmiş, böyle güzel bir halıyı kaçırmamalıyım, diyor.
Halıyı aldıktan sonra, işte salon halısı diye gururlanıyor.
Annem çimende akşama kadar sepet bağlarını düzeltiyor. Akşam karanlığı çökmeden yıldızlar gözüne bir başka görünüyor. Ona göre güzel bir gece başlıyor. Çimende yürüyor, güle baktı, “Rengi soldu” dedi. Yalnız yüzünde sıkıntılı bir ifade belirdi.
Köye geldiğimiz gün annemin gözleri gülüyordu. Neşeli ve mutluydu. Bizi gördüğü için, daha da mutlu oldu. Yakın zamandır annemi böyle mutlu görmemiştim. Çimende oturduk, sohbetimizin yoğun olduğu bir anda, “Bir şey söyleyeceğim.” Dedi. Kardeşimle birbirimize baktık. “Hayırdır” dedik. Annem, “Bekleyin” dedi. Eve girdi, kucağında halıya benzer bir eşya ile geldi. “Halı aldım, hem de salon halısı.” Dedi.
Fındıklıktan ineklerin zil sesleri kulağımızda yankı yapıyordu. Bahçe kapısından içeri girenler komşularımızdı, onlar da aynı halıyı, ihtiyar adamdan kilim diye satın almışlar.
Annem önce halıya sonra bize baktı. Yanlış mı yaptım der gibi bir eziklik hissetti. Eliyle nasıl diye işaret etti. Babam, açıkça beğendiniz mi dedi. Kardeşim herkesin gözüne baktı ve biraz sessiz beğenmedim dedi. Komşular güldü bu kilim değil naylon örtü gibi bir şey dedi.
Babam, çayırın üzerini örtülür dedi. Komşular bir ağızdan buruşuk yüzlü adam bizi kandırdı dediler.
Annemin morali bozuldu. Hayatında ilk defa kendi başına bir eşya almış ve de aldanmıştı. Yine de halının pembe renkleri arasında kuş figürleri var diyebildi. İçindeki fırtına bir türlü dinmedi. Sessizce parasının da yarısını verdim, dedi.
Hepimiz farklı yorum yaptık. Sonuçta aldatılmışlık açıkça görülüyordu.