50
Güzel bir yaştır 50.
Hani ara bedenler vardır, mağazaya gidersiniz bedeninize uygun bulamazsınız. Ya bir beden küçük gelir, ya da bir beden büyük…
Nihayet eliniz boş çıkarsınız mağazadan.
İşte 50’li yaşlar öyle bir ara yaştır.
Sevmek istersiniz, sevilmezsiniz.
Sevilirsiniz, sevmezsiniz.
Özgürlüğü özlersiniz, özgür kalınca da sıkılırsınız.
Çabuk kilo alırsınız. Aynaya daha sık bakar, daha çok saçınıza dokunursunuz.
Bulunduğunuz, yaşadığınız şehri beğenmez alıp başı o şehirden gitmek uzaklaşmak istersiniz, ama özlersiniz.
Ama “Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir, her şeye yeniden…” Diye Nazım Hikmet gibi de düşünürsünüz bu yaşlarda…
Zira içi dışından yorgun olanların geldiği yaştır.
Bir handikaptır elli yaş.
Mutlulukla mutsuzluk arasında gidip gelinir.
Ve en çok da aşk trafiğine dalındığı, sık sık kararların değiştirildiği bir yaştır.
Hani Sabahattin Ali’nin alıp başını Kazdağlarına çıkıp da bir zeytin ağacına yaslanarak körfeze doğru seslendiği gibi;
…Bazen insan “ben iyiyim, “dediğinde, gözlerinin içine bakıp ” hayır iyi değilsin biliyorum” diyecek birine ihtiyaç duyumsadığı yaştır 50…
Emine Pişiren/ Akçay






















