Yıl: 2011, Tarih; yeni yılın ilk günleri…
Yer : Türkiye; İli: Kars
Konu : Heykel ..(Anıt).
Heykelin anıtın işlediği konu: İnsanlık… bir bütünden ayrışmış iki yarım insan figürü.
Görüş: Ucube…
Görüş sahibi: Başbakan
Görüş bildirim alanı: Şehrin göbeği, toplanan halkın huzuru…
Karar: gereği yapılacak… Sökülecek, yıkılacak, kaldırılacak, heykele dikldiği alanda hayat hakkı tanınmıyacak..
——————————
Ucube: Çok acayip; şaşılacak şey.
Acayip: Sağduyuya, insanlığa, göreneğe, olağana aykırı, yadırganan…
Sağduyu: doğru ve akla uygun yargılar vermeyi sağlayan yetenek…
Sağduyuya aykırı olmak: Akla uygun yargılar vermeye engel oluşturmak..
——————————-
Karara (fetvaya) mesnet oluşturan yargı: Bu heykel, sağduyuya, olağana, akla uygun karar vermeye engel, bir ucubedir!..
——————————-
Sonuç: Korkunç!… Utanılası!..
——————————-
Kişisel duygum: Kaygı, korku, utanç… Gelecek endişesi; vehamet!…
——————————–
Kaygılıyım: Zira, günden güne, sanatın içine tükürüldüğü, müstehcen diye, sevgi heykellerine hayat hakkı tanınmadığı, heykellere saldırı olaylarının yaşandığı, kırıldığı, parçalandığ hatta yakıldığı bir ülkede yaşamak hangi yüreği kaygılandırmaz ki!?..
Korkuyorum: İnsanlık adına dikilmiş, kardeşliği, birliği sembolize eden, ayrışmayı ve ayrıştırmayı kınayan, üstelik de yine devlet yetkililerinin verdiği izinle dikilen bir heykele, halkın huzurunda amansızca saldıran zihniyetin, hakim kılındığı bir iktidardan kim korkmaz ki!?.. Bir heykelden bile intikam alma duygularını taşıyan bir zihniyetin varolduğunu gören, aklı başında hangi kişi başına gelebileceklerden korkmaz!?.. Yetkililerce verilen cesaretin, başka alanlara da yansıyor olmasından, toplumu bekleyen vehametlerden korkuyorum!..
Utanıyorum: Atatürk’ün “sanatsız kalan bir ülkenin, hayat damarlarından biri kopmuştur” dediği bir ülkede üç çeyrek asır sonra, sanatın içine tükürülmesinden, sanata “ucube” sıfatı takılmasından, üstüne üstlük bu sıfatı takan kişinin senin başbakanın olmasından kim utanmaz!?.. Ağır gelmez mi akıl idrak ve izan sahibi olan bir kişye bu ülkede yaşıyor olmak!.
Avrupa şehirlerinde, birer medeniyyet sembolü olarak görülür anıtlar,. Ziyaretçiler hatıra fotoğrafları çektirmek için mutlaka güzel bir heykel önü seçerler. Bu asırda “insanlık” heykelinin “ucube” olarak nitelenmesi ve “gereği yapılacak” fetvasının çıkarılması seni utandırmaz mı!?.. Velev ki bunu söyleyen ülkenin başbakanı olmasa bile!…
Hazmedemiyorum!.. Korkuyorum… Utanıyorum!..
———————————-
Aklın durduğu, vicdanın sustuğu, sözün bittiği anlar vardır!..
Bir başbakan, bir heykeli sevmeye bilir!.. Beğenmeye bilir!.. Eleştire bilir!.. Ancak akıl durgunluğuna, akıl tutulmasına neden olamaz!..Konumu gereği hazımsızlık gösteremez!..
Hazmedilemiyen nesne bir biçimde ağız yoluyla dışarıya atılır. Kusmadır bunun adı..Öfkeyi hitabette sanat olarak görenler, buna da farklı bir anlam katma gayretine girmesinler!.. Kusma, konuşmanın bir biçimi olamaz!.. Bir heykelin içine tükürülmez!.. ucube sıfatı kullanılamaz!.Bu tür saldırılar, hele bir başbakanın ağzından çıkmışsa, sadece sözde kalmaz!. Saldırganlara cesaret verir!..
Üstelik saldırılar sadece heykelleri yıkmakla yakmakla da sınırlı kalmaz!.. Cana, mala kastetme noktasına kadar uzanır!.. Bir başbakan, kullandığı sözcükleri özenle seçmek zorundadır!.Öyle davranmıyorsa, söyleminin ve davranışının arkasında başka niyetler aramak, sözden hareketle analiz ve sentezler yapmak her aydının sadece hakkı değil görevidir de!…
Bu söylemle başbakan gündemdeki hangi konuları saptırmayı amaçlamaktadır!?..
Günden güne ayyuka çıkan yolsuzlukları mı!?…
Günden güne, ayyuka çıkan hukuksuzlukları mı!?..
Günden güne artan islami hareketlerin gücüne güç katmayı mı!?..
Sanata, sanatçıya, aydına, bilim adamlarına, gözdağı vermeyi mi!?..
Sanat, medeniyetin yapı taşlarıdır.. Yapı taşlarını yerinden oynatmaya çalışanlar, yıkıntının altında ilk kalanlardır!..
Ve; asıl bişeyi çok merak ediyorum!…
Başbakanını, “ucube” sıfatından arındırmak için, halkın, aptal yerine konulmasını bile hiçe sayarak, çarpıtmada tüm maharetini kullanmasına rağmen, başaramayıp yağdanlığı elinde kalan, “soldan transfer” gözde bakanın hala o makamda kalıp kalamayacağını, içine düştüğü o “ucube” duruma daha fazla katlanıp katlanamıyacağını, “bir makam uğruna yarab, ne onurlar batıyor!” dedirtip dedirtmiyeceğini… çok ama çok merak ediyorum!…
Bu konuyu ayrıca yazmak isterim.. 10.01.2011




















