Yurdumuzu düşmanlardan kurtaran Mustafa Kemal Atatürk, 1934 yılında Dikili’ye gelerek Kabakumaltı Sahili’nde denize 25 metre mesafede bulunan çınar ağacının altında dinlenmiştir. O, ağacı ve yeşilliği severdi. Atatürk’ü sevenler, bu ağacı koruma ve kollama uğraşı içindeler!
***
Bu yıl, değişimci RCI ile iletişim doğrultusunda Dikili Hayıtlı Merada Termal
![]()
Tesisi’ne gitmeye karar verdik. Oraya bu kez 3. gidişimiz oldu. Diğerleri kış aylarında olmasına karşın bu kez yaz mevsiminde gerçekleşti. Bugünlerde termale ve deniz kıyısına gelen sayısı kalabalık… Yakınlarında denize girilecek uygun yer yok… Üstelik denizin suyu çok soğuk! Termal için kış ayları tercihe değer diyebilirim.
Söz konusu Termal Tesisi’nin sahibi Aytekin Uğur ile kısa tanışma ve konuşmamız oldu. Çayımızı yudumlarken kimi olumlu öz eleştirilerimi de kendisine aktardım. Ön büro görevlilerinden İmam Akmeşe, Merve Başer, Ceyda Güleryüz’ün başarılı çalışmalarını gözlemledim! Müdürlük görevini yürüten Dilgem Cevadzade ile de kısa konuşmamız oldu.
![]()
İlk gelişimizde – az sayıda yararlananlar olsa bile – güzel bir kütüphane vardı. Demek ki gereksinim olmadı ki sonra kaldırıldı. Telefon onun yerini aldı. Bu durum geleceğimiz insanı için ürkütücü! Oysa “Oku!” emri, Tanrı emridir. Ne ki
ön büro yakınındaki salonda günlük 4 gazete bulmak, okumayı alışkanlık edenler için sevindirici!
Bir gün araçla sahilden Çandarlı’ya gitmeyi yeğledik. Dağlar denize dik olduğu için
koylar olmuş girintili, çıkıntılı… Yollar çok kıvrımlı ve dar… Kimi yüksek yerlerden kıyıyı izlemek hoş görüntü! Özellikle karaya içimden ‘zeytin deniz’i demek geçti. Önce belediyelik olan Çandarlı, şimdilerde muhtarlık… Çandar’lı’da fiyatlar kat kat yüksek! Ülkemizde (özellikle Antalya örneği) yabancıyı kazıklamak gelenek haline gelmiş, diyebilirim.
***
![]()
Salı günü kurulan Dikili pazarında gezip alış veriş ettiğimiz oldu. Önce ekmekler küçüldü. Serbest ekonominin uygulandığı piyasada pazarlarda satılanlar hiç değilse birazcık soluklanma sağlamaktadır.
Hamit Güven ve oğlu İlker Güven ile pazarda buluştuk. Geçmiş olsun, dedim. Hal hatır sorma çerçevesinde kısa söyleşimiz oldu.
***
Ailecek bir hafta kaldıktan sonra cuma günü sabahı tesisten ayrılıp Dikili Otogar’da
![]()
olduk. Otogar ortamını düzenli ve temiz bulmadım. Çok çok pahalı olan ‘Belediye Sosyal Tesisleri’ne el atılmasına koşut Belediye Başkanının burayı da mercek altına alması, sosyal demokrat belediyeciliğe isabetli ve takdir toplamaya dönüş olur,
düşüncesindeyim.
Otogar sonrası belli… Saat: 11.10’da bindiğim otobüs, yol üstündeki her yerleşim yerine uğraması nedeniyle tam on saat sonra İstanbul’da olabildim. Oysa özel araç 3 saatte bu
![]()
yolculuğu tamamlamaktadır. Hani derler ya: “Eller aya, biz yaya…”
***
Neyse, diyerek hiç değilse biraz rahatlamak için yazımızı bir şiirle noktalamak isterim.
Çünkü şiirler, kimi güzellikleri daha iyi anlatır ve insanı rahatlatır!
Dikili
Gönül daha ne ister Doğa, deniz, kaplıca
Bir gün bile geçirmek sanki değer yaşama
O güneş süzülürken durgun suyun bağrına
Kızarır yer gök hava denizin yanağında
Kalbin seviyle başka attığı yer Dikili
O güneşin en güzel battığı yer Dikili
Gün yavaşça inmekte usulca gökyüzünden
Pür neşe mutluluk var arama iz hüzünden
Uzanmakta gölgeler suyun mavi yüzünden
Körfez kızıla durur kıpkırmızı özünden
Kalbin seviyle başka attığı yer Dikili
O güneşin en güzel battığı yer Dikili
Sanki toplamış burda güzellik efradını
Bir kez görenler asla unutamaz adını
Mest eder her gece gün erkeğini kadını
Bin yıl yaşam veremez burda bir gün tadını
Kalbin seviyle başka attığı yer Dikili
O güneşin en güzel battığı yer Dikili.
Sedat Celil Bullalıoğlu
Dişhekimi/Gazeteci
01 Ekim 2014-Dikili/İzmir





















