Endüstriyel gelişme ve ekonomik büyüme için gelir artırıcı, eşitsizlik karşıtı, yoksulluğun azaltılması temelli adil bir devlet modeli ilerlemenin motorudur. Sürdürülebilir kalkınma öngörümüz endüstriyel gelişme anlamında 21.yüzyılın gelişme çizgisini yakalamak ve halkın refahını artırmak amacını taşımalıdır. Bir dizi ekonomik görüşlerimizi ve önerilerimizi, sosyal ve çevresel verileri ve bilgileri kullanarak küresel politikaları dikkate alarak hayati bir arayüz haline getirme çabasındayız. Türkiye’nin organik ilerlemesi için seçenekler sunmak ve bu hareket tarzlarını bilim, bilgi ve veri ışığında şekillendirmek amacımız var. En az gelişmiş, az gelişmiş bir ülkeden daha gelişmiş bir Türkiye’ye aşama aşama ulaşmanın geliştirme sürecinin deneylenmesi için sunum peşindeyiz.
Sürekli tekrar ediyoruz. Ekonomik kalkınma yapısal bir dönüşüm sürecidir.
Bu, geleneksel üretim faktörlerinden üretken faktörlerin yeniden tahsis edilmesini içerir.
Tarımdan modern tarıma, sanayiye ve hizmetlere ve yeniden tahsise.
Bu faktörlerin sanayi ve hizmet sektörü faaliyetleri arasında başarılı olursa
Ekonomik büyümeyi hızlandıran bu süreç, kaynakların düşükden yüksek verimli sektörlere akışını kolaylaştırır. Daha geniş anlamda, sürdürülebilir ekonomik büyüme yerli üretim yapısını çeşitlendirme kapasitesi ile ilişkilidir:
Yeni faaliyetler oluşturmak, ülke içindeki ekonomik bağları güçlendirmek
ülkede yerli teknolojik yetenekler yaratmak endüstriyel ve modern hizmet sektörlerini tipik olarak dinamik bir çeşitlendirme sürecine çağrıdır. Ülkenin imalat gücü ve modern çeşitlendirmeleri ile hızlı büyümenin doğrudan bağlantısı vardır.
Gelişmekte olan ülkelerdeki sanayi politikalarına yansıma, üç önemli boyutla ilgilenir:
yenilikler (Schumpeteryen anlam), bağlantılar (Hirschman) ve artı emek (Lewis).Teknolojİk olsun yada olmasın yenilikler, inovasyonun gelişimi geniş anlamda ekonomik faaliyetleri etkiliyor. Dağıtımdaki yenilikler ile yeni teknolojileri faydalı hale getirebiliriz. Sanayileşmiş ülkeler için teknolojik sınırların taşınması veya teknolojik olmayan yeni uygulamalar geliştirmek , inovasyonun ana biçimleridir. ( Jose Antonio Ocampo, UN, ASDF, New York, 2007)
Türkiye için, gelişimi daha iyi nasıl destekleyeciğimizi anlamaya çalışıyoruz. Uluslararası pazarlara mallar , temel ürünler ve montaj işleri, anlamında yüksek teknolojili ürünlerin üretiminin zorluğunun farkındayız.Bu nedenle Sanayi Politikamızı, koordineli bir şekilde yeni ekonomik faaliyetlerimizi, üretim, ve teknolojimizin gelişimini nasıl destekleriz anlamaya çalışıyoruz. Üretimi pozitif çarpanlarla ilerletme ölçek ekonomilerin maliyet düşüşleri ; üretimde kapsam, daha düşük nakliye ve işlem maliyetleri , daha özel girdilerin ve işlemlerin teşvikleri, uzmanlaşma ekonomileri, bilgi paylaşımları ve insan sermayesinin gelişimi dünya pazarlarında rekabetimizi ve entegrasyonumuzu kolaylaştıracak etmenler olacaktır.
Ekonomik büyüme anlamında, yerli teknolojik kapasitemizi oluşturalım. Kendi Ar-Ge’mizi geliştirelim. İşgücü eğitimine yatırım yapalım.
Uluslarası rekabete daha fazla katılımın olduğu zamanımızda üretimin uluslarası finans ve ticaret alanındaki şoklara karşı daha savunmasız olduğunu biliyoruz. Bu anlamda inovasyon diyerek, yüksek teknoloji ile farkındalık ve karmaşıklık yaratıcı üretim saiklerine dayanan bir üretim biçimi geliştirerek yol almak istiyoruz. Kalkınma yolumuz uzun vadeli bir süreçtir. Dinamik bir kalkınma ekonomisini benimsemek amacımızdır. Fırsatların üretim deneyimlerimiz ile gelişeceğini düşünüyoruz. ‘’Coğrafya kaderdir.’’ lafzını tersinden okuyoruz. Kendi kaderimizi yazacağız. Coğrafyamızın değerini bileceğiz. Coğrafya değerdir.
Sürdürülebilir kalkınma sürecimizde engelleyecek başarısızlıkları, deneyimler geliştirerek, doğru politikalar ortaya koyarak, girişimciliği besleyerek ve yenilik ortamı geliştirerek bertaraf edeceğiz.
Türkiyemiz, ekonomik kalkınmaya açık, üretim deneyimlerimiz fırsatları kovalayıcı olacaktır. Domatesi salça yaparak büyüme olacağına inancımız yoktur. Tarihsel hızlı büyümenin öncelikle sanayi faaliyetlerinin yaygınlaşmasıyla oluştuğunu biliyoruz. Ama, 21. asrın manasını kavrayıcı olarak dijital dönüşümü, inovasyonu ve teknolojik ilerlemeyi benimsiyoruz. Yolumuz farkındalık ve karmaşıklık üretim biçimlerini benimseyerek bilimin ışığında ilerlemektir.
Geleneksel ticaretimiz bizi orta gelir kuşağına sıkıştırdı. Yapısal dönüşüme ve endüstriyel gelişmeye dair görüşlerimizi yeniden sorguluyoruz. Makro ekonomik istikrar ve iyi işleyen piyasalar ekonomik temellerimiz mi olacak? Hayır. Uluslararası piyasalara teknoloji sunarsanız, ürün gamı çeşitliliği ile bilinir markalar yaratırsanız rekabet edici politikaları çağdaş düşünceler ile revize ederseniz isteksiz bir toplumu ‘’insan sermayesi’’ haline getirecek eşitlikçi, refahı dağıtıcı reformları topluma sunarsanız ilerlemeye başlarsınız. Geleneksel olmayan imalatçılığın sürücü koltuğuna oturma zamanı geldi. Ekonomik büyüme ve gelişmemizi teknolojik üretimler belirleyecektir. Modern bir sektör yaratma adına dijital devrime, bilgi üreten bir topluluğa inanıyoruz. Böyle bir sanayileşmenin zorluğunu anlıyoruz. Ama, gitmemiz ve zaman kaybetmememiz gereken yol budur. Uzun vadeli bir büyüme metodu olarak bilimin gerçeklerimizi değiştireceğine inanıyoruz. Ekonomik büyümenin motoru endüstriyel büyümedir. Biz Türkiye için Karşılaştırmalı üstünlük teoremi üzerinden ‘’uzmanlaşmayı’’ değil, farkındalık ve karmaşık üretim modellemeleri anlamında ‘’üretim çeşitlendirmesinin’’ ekonomik kalkınmada daha önemli rolleri olduğunu düşünüyoruz. Türkiye, coğrafi konumu, insan sermayesinin gelişme istidatı açısından çok çeşitli ekonomik faaliyetlerde bulunmak ve üretimin bir çok alanında yer almak durumundadır. Karşılaştırmalı üstünlük teoremi gelişmekte olan ülkelere bir tuzaktır. Ekonomik büyümeyi geciktiren, bağımlılığı artıran ve düşük performans sergileyen bir teori. İmalat sanayi, tarım ve tüm sektörler ile yapısal bir değişim ve tüm üretim faaliyetlerinin yelpazesinin çeşitlendirilmesi ve genişletilmesi amacını taşıyan bir ekonomi politik anlayışına sahibiz. Hızlı büyüme için, büyük imalat sektörlerine ihtiyaç duyuyoruz. Dünyanın ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, satmaya odaklı bir üretim yönümüz dünyanın hareketlerini gözlemleyerek büyüyecektir. Politika belirleyici olarak devleti, bir faktör olarak insanımızı ve coğrafi kader yerine coğrafi değerimizi bütüncül görerek büyümeye odaklanacağız. Kalkınmamızın bir tek odağı yok. Bütüncül yaklaşıyoruz. Tüm ayakların Türkiye’yi ayakta tutacağına inanıyoruz. Emek yoğun imalatlardan daha karmaşık, teknik olarak zorlayıcı faaliyetlere doğru çeşitlendirilen iktisadi faaliyetler ekonomik büyümemizin oranını artıracaktır.