Cumhuriyetin 96. Kuruluş yıldönümü idrak ettiğimiz şu günlerde değişen bir şey yok; hamaset, şov, resmi zevatın bildik kuru sözleri vs. Aslında farklı bir şey beklediğim için bunları yazıyor değilim.
Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden neredeyse 100 yıl geçmesine ve üstelik bir devlet politikası ve ideolojisi olarak inşa edilmiş olmasına rağmen, cumhuriyetin ne olup olmadığına dair toplumda bir tarih bilincinin oluşturulmadığı çok açık. Bunun nedeni ne ilginçtir ki, yine cumhuriyettir! Çünkü cumhuriyet, cumhuriyetin tartışılmasının ve onun demokrasiye evirilmesinin önün kesen bir yapı oluşturmuştur.
Osmanlı’da padişahlıkla devam eden monarşik yapının yıkılması tarihsel bir zorunluluktu! Özellikle Abdülaziz dönemiyle giderek artan monark ile bürokrasi arasındaki makasın açılması, yönetimde monarkı simgeselliğe doğru itmekteydi. II. Abdülhamit bu süreci frenledi ve Mithat Paşa gibi muhalif kesimleri tırpanladı.
İttihatçılar Temmuz 1908’de ilk darbeyi indirdiler. 31 Mart 1909 vakasında ikinci darbeyle düşürülen Abdülhamit’in yerine Sultan Reşad’ı (Mehmed lakabını takarak) geçirdiler. Padişahlık artık simgeselleşti ve sanki bir tür ombudsmanlık işlevine dönüştü.
Birinci Dünya Savaşı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya’sı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getirdi. Artık padişahlık, anayasal bir monarşi biçiminde bile yaşayamazdı! Dünyadaki siyasal değişimler ve Osmanlı’nın Balkanlar ve Arabistan coğrafyasında aldığı büyük yenilgiler, zayıflamış Osmanlı monarşisinin moral ve siyasal yapısının altını zaten boşaltmıştı.
Cumhuriyeti kuran kadro, İttihatçı geleneğin fikri ve pratiğiyle donanmış ve bütün bu sürecin içerisinde şekillenmiş bir kadroydu. Tarihsel süreci doğru okudular ve monarşiyi ilga ederek cumhuriyeti kurdular. Yani cumhuriyet, bir zorunluluktu!
Altını çizerek belirtmeliyim ki, cumhuriyet fikri birden oluşmadı. M. Kemal’in “Efendiler yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz” sözü, cumhuriyet fikrinin öteden beri şekillenilişini (buna rağmen bu kadroların bir kısmında hala bir meşruti monarşi fikri hâkimdi. Örneğin Kazım Karabekir, Rauf Orbay hatta Fevzi Çakmak vb.) değil, o anki politik tutumun ifadesidir.
Ayrıca cumhuriyet, Osmanlı’dan işine geldiği ölçüde ideolojik ve siyasal olarak tekçi yapılanmasına yarayan birçok idari, siyasi, yasal unsurları devraldı. Örneğin 1913 yılından kalma “Memurin Muhekamat” yasası bugün bile yürürlüktedir. Şeyhülislamlık kaldırıldı, yerine Diyanet ikame edildi vb. Bu anlamda cumhuriyet, Osmanlı’dan kesin bir kopuşu değil, bir devamlılığı da içinde barındırır.
Bu süreçte ikinci önemli nokta ise, cumhuriyet……..





















