Gözler şişmiş, kapakları düşmüş, gök yüzünün maviliğine ve yer yüzünün yeşilliğine bakamıyordu. Yüzünde yanaklar sarkmış, çene kemikleri üçgen şeklini almış ve çekik gözlülere benzemişti. Dudakları büyümüş fakat dişleri görünmez olmuştu. Kimseyle görüşmüyor ve dışarıya çıkmıyordu.
“Estetik yaptıran, güzeller görmüş ve onlara benzemek istiyorum.” Dediğimi hatırlıyorum. Sonuçta bıçak altına yattım. Yatış o yatış ki perdenin arkasında kaldı. Yüzü inanılmazdı. Estetikte çirkinlik konu olsa, birincilik kazanırdı.
Üzgün olmayı geçtik, hayatı karardığını haykırırdı. Bu nasıl bir güzelleşme anlayışıydı.
Güzellik duygusu, yalnız yüz ile mi gerçekleşirdi. Gerçekleşse de sana göre güzel, başkası için güzel olmayabilirdi. Yani güzellik göreceli bir kavram olduğu bilinmektedir. Buna göre güzellik anlayışıyla kişi bedenini yarışa sokmak zorunda mıdır? Bu mantığı sorgulamak gerekir.
Yüzünün neresi size göre güzel değildir. Bu ifadeye çokları gayet güzel diyecektir. Demek ki senin çirkin bulduğunu karşındaki insan güzel bulabiliyor. Ayrıca güzelliği cazip hale getiren, yüzünün oranları veya gözünün rengi değil, kişinin sosyal ve psikolojik yapısı ve nazik davranışıyla sözlerini sarf ediş sanatıdır.
Estetik yaptırdın, farz edelim güzel bir görünüm kazandın. Bu yapın güzelliğinin birinci nedeni. İkinci nedeni, kelimeleri kullanma biçimin, ses tonun. Üçüncüsü karşındakine verdiğin değer. Dördüncüsü anlayışlı davranışın ve faziletin.
İnsani ilişkilerin mesleğin ve toplumsal değerlerindir. Bütün bu değerler içerisinde, yalnız yüz görünüşünü ele alıyorsun ve onunla cebelleşiyorsun. Davranışını şekillendirmez ve kabiliyetini göstermezsen, estetiğine pişman olur, verdiğin paraya acırsın.
Yüzünün aldığı şekille, kelimeleri doğru çıkaramamaya başladı. Dokuları desteklediği söylenen yabancı maddeyi hücreler istemezler. Bu durum bir acı his yaratmasa da sonucu psikolojik tedirginliktir. Ayrıca vücutta bir bütünlük vardır. Bütünlüğü organize eden düzenleyici sistemlerdir. Estetik yapılan bölge kısmen de olsa düzenleyici sistemden ayrı düşmektedir. Böylece iç ve dış etkiler karşısında, canlılığını korumada güçlük çekecektir.
Gül desen gülemez ki, gözler gülmek ister fakat yüz asık kalır ve tepki veremez.
Bu konu kolaylıkla geçilecek bir sosyal ve psikolojik olaylar dizisi değildir. Konu araştırılıp şeffaf bir şekilde sonuçlar topluma açıklanmalıdır.
Perdenin arkasından hayata bakmak istemiyorsan.
Hasan TANRIVERDİ























