Sevgili okurlarım, bilindiği üzere 26 Ağustos 1922 Kurtuluş Savaşımızın Zaferin başlangıcı, 30Ağustos 1922 sonuçlandığı gündür. Bu gün zaferimizin 100. gününü kutlayacağız. O gün bu zaferi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kazanmamış olsaydı, bu gün bizler bu coğrafyada olamazdık. Bu nedenle bu büyük zaferin anlam ve önemi, çok büyük değerler taşımaktadır.
Sevgili okurlarım, Birinci Dünya Savaşı sürerken, Osmanlı Devleti Yönetimi içinde yer alan Harbiye Nazırı Enver Paşa, sebepsiz bir kararla İttifak devletleri yanında savaşa girmeye karar veriyor. Süren savaş sonucunda, ittifak devletleriyle birlikte savaştan yenik çıktık. Bu yenilgi sonrasında Osmanlı Devleti, itilaf devletleriyle 30 Ekim 1918’de ateşkes antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmanın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, 30 Ekim 1919’da itilaf devletlerinin hazırlamış olduğu 25 maddelik bir barış antlaşmasını imzalamak durumunda kalındılar. O ağır şartlarda bile yapılan antlaşmaya uymayan itilaf devletleri, ikinci bir sefer daha 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşmasını kabul ettiriyorlar. İtilaf Devletleri bu antlaşmayla, yurdumuzu tamamen elimizden almak ve millet olarak yaşama hakkımıza son vermek istiyorlardı. Bu yolda amaçlarına ulaşmak için ilk etapta Yunanistan Devletini üzerimize saldırtarak, İzmir ve çevresini işgal ettirmişlerdi.
Sevgili okurlarım, bir durup düşünün ki 600 yıl bağımsız bir millet olarak yaşadığımız ülkemiz topraklarında, savaşın galibi olan itilaf devletleri tarafından, Osmanlı Devleti yönetimine ağır koşul ve şartlarda anlaşmalar imzalatarak Anadolu’nun dört bir yanını işgal etmeye devam ediliyordu. Her hususta, sudan bahanelerle, Mondros barış antlaşmasının 7. Maddesini ileri sürerek güvenliklerinin tehdit edildiğinden ötürü, stratejik noktalarda bulunan şehirlerin huzurunu temin etme hakkını savunuyorlardı. Ne yazık ki, yapılan bu işgale Padişah Vahdettin ses çıkaramaz olmuştu. Olaylar bu denli sürüp giderken, Karadeniz Bölgesinde yaşanan olumsuzlukların ortaya çıkmasıyla, itilaf devletlerinin talepleri bir daha gündeme gelmiş oldu. Buna göre, bu bölgede tedbir alınmadığı takdirde, müdahale edeceklerini Padişah’a bildirmişlerdi. Padişahsa son çare olarak itilaf devletlerinin işgal bahanelerini erteletmek maksadıyla, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’nun bazı bölgelerinde çıkan iç isyanları bastırmak üzere, tam yetkili olarak gönderilmesine karar verdi.
Sevgili okurlarım, Mustafa Kemal Paşa, bu karar sonrasında gerekli hazırlıkları yapıldıktan sonra, Bandırma Vapuruyla Karadeniz’e açıldı. Takip edileceğini düşündüğünden, kıyı yolunu takip ederek, 19 Mayıs 1919′ da, Samsun’a ayakbastı. Arkadaşlarıyla yaptığı çalışmalar sonucunda, ilk olarak Erzurum, sonrasında Sivas Kongrelerini yaptı. Sivas Kongresi sonrasında Ankara’ya gelerek, işgal altında olmayan illerden gelen Millet Vekilleriyle birlikte, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasını sağladı. Böylece “Misak-ı Millî sınırları içinde kalan topraklarımızda, Kurtuluş Savaşının başlatılmasını sağlamış oldu.
Sevgili okurlarım, bilindiği üzere Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını müteakip, İngiliz, Fransız ve İtalya devletleri işin ciddiyetinin farkına varınca, sulha gittiler. İşgal ettikleri şehirlerden çekildiler. Geriye kalan devletse Yunanistan’dı. Yunan kuvvetleri Ege bölgesini bir fiil işgal etmişlerdi. Bu işgalden çekilmeği reddeden Yunan Devletiyle var gücümüzle savaşmak zorunda kalındı. Yunanlılarla yapılan savaşlar nihayetinde, en son 30 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz başlatılarak, Başkomutanlık Meydan Muharebesi yapıldı. Bu savaşta yenik düşen Yunan kuvvetleri savaş meydanını terk ederek kaçmak zorunda kaldılar. O gün yapılan bu savaş, dünya tarihine en büyük kahramanlık destanlarından biri olarak, tarihe geçmiş oldu. Zaferle sonuçlanan savaş sonrasında, ordularımızın ileri takibi sonrasında, 9 Eylül 1922’de Yunan kuvvetleri egeden sökülüp atılmış ve İzmir ve diğer şehirlerimiz tamamen işgalden kuvvetlerinden temizlenmiş oldu.
Sevgili okurlarım, o günleri bir düşünelim. 30 Ağustos 1922 Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurulmasının başlangıcı olmuştur. Bu nedenledir ki, 30 Ağustos 1922 Zaferini Büyük Türk Milleti olarak, en büyük bayramımız diye kutluyoruz. Sonsuzsa denkte kutlanacağından endişe duymuyorum.
Sevgili okurlarım, bu önemli zaferi taçlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu savaşın 100.yılı anısı için yazmış olduğum “CUMHURİYET GÜNEŞİ DOĞDU KOCA TEPEDEDN” adlı şiirimi de siz okurlarla paylaşarak, sevgiler ve saygılar sunuyorum.
Halk Şairi Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar
CUMHURİYET GÜNEŞİ DOĞDU KOCA TEPE’DEN
Cumhuriyet güneşi doğdu Kocatepe’den
Doğan da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Tan yeri ağarırken hücum emri her yönden
Veren de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Afyonkarahisar’ın tel örgüsü söküldü
İşgalci cepheleri süngülerle yıkıldı
Karşı koyup duranın icabına bakıldı
Bakan da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Emri yerine geldi Tınaztepe alındı
Sonra Kılıçarslan’a hep birlikte varıldı
Belentepe üstünden Erkmentepe sarıldı
Saran da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Ciğiltepe üstünde işgalci duramadı
Çataltepe’den kaçan Dumlupınar’a vardı
Başkomutan savaşı orada son karardı
Soran da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Hücum emrini verdi Afyonkarahisar’dan
Dumlupınar cephesi sarıldı dört bir yandan
Yirmi altı Ağustos zafer Dumlupınar’dan
Veren de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Büyük zafer sonucu işgalci kaçıyordu
Her gittiği yerleri yıkıp da yakıyordu
Arkasından sel gibi Mehmetçik akıyordu
Akan da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Hep birlikte Akdeniz hedefine vardılar
Otuz Ağustos günü hesabını sordular
Kurtuluş savaşının sonucunu gördüler
Gören de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
Karaoğlu durmadan İzmir’e dek koştular
Emperyalist devletler bu inanca şaştılar
Kadife Kalesine Al Bayrağı astılar
Asan da Başkomutan Mustafa Kemal Paşa.
Halk Şairi Mürsel ADIGÜZEL (Karaoğlu)