Şu günlerden kurtulmak için ne yapıyoruz? Ellerinizi yirmi saniye kuralına göre yıkarken, sabundan bir ısırık alıyorsunuz, ardından hem kireçlenmelerinizi önlemek için bir kabın içine kireç çözücü ile içine bir miktar çamaşır suyu karıştırıp bir çorba kaşığı kadar içiyorsunuz. Bitti mi? Hayır bu kez balkona çıkıp mor ötesi ışınlarını bir şekilde depoluyorsunuz veya internetten sipariş veriyorsunuz. Onu da her sabah yine bir tatlı kaşığı kadar vücudunuza enjekte ediyorsunuz. İşlem tamamdır! Artık hastalık filan sizden uzak! İçinizde ne kurt kalıyor, ne korona ne de burana!
Bunu ben önermiyorum, ABD’nin o sünger kafalı başkanı Trump söylüyor. Adam toplamış basın mensuplarını ve ülkesine konuşuyor. Ne diyor bu zat! “Mor ötesi ışığı vücuda sokabildiğinizi farz edin ya da dezenfektanların vücuda enjekte edilerek yapılabildiğini, bunu araştırmak ilginç olabilir.” Hay aklına turp sıkıyım derler bunun gibilere!
Bakın bizim yöneticilerimiz öyle kötü şeyler öneriyor mu korona için. En azından Dut Pekmezi tavsiyesinde vücuda bir dirençlik katıyor. Bağışıklık sistemi tavan yapıyor.
Türkmenistan lideri ne diyor? O da ülkesinin ünlü bitkilerinden “Harmala” yı tavsiye ediyor. Bunu önerirken, “Sakın ola ki, korona sözcüğünü ağzınızdan çıkarmayın, yoksa etkisini göstermez” derken, “Eğer söyleyen olursa, ağzına biber sürerim,” diye de uyarmış.
Her ülke yönetimleri korona ile tedavi sürecine katkı vermeye devam ediyorlar. Belarus Devlet Başkanı da halkına önerilerde bulunmuş ve şöyle demiş, “Ben bu virüsü gözümle görmedim. Onun için onun varlığına inanmam. Soğukta bunlar ortalıkta görünmezler. Siz en iyisini biliyorsunuz, evinizde bol bol votka için iyi gelir.” Bu görüşte laf mı? Biz onu keşfedeli yıllar oldu. Rakı en iyi çözüm dedik. İçildiğinde vücutta ne mikrop bırakır ne dert kalır dedik! Aslan sütüydü o…
Hindistan durur mu? Ülkesinde öyle 10 milyon, 80 milyon veya 300 milyonluk nüfus yok. Adamlar tam 1 milyar 350 milyon insanla ilgileniyor! Tabi onlarında kendilerine göre yöntemleri olacak. İnekleri kesmedikleri için bol bol süt için diyecek halleri yok, zaten onu yapıyorlar. Yeni bir şey bulmaları gerekir. O da ne? “Sopa!” Evet evet, sopa! Yiyeceklerin en farklı olanı! Hani birçok kişiyi uslandıran ve hizaya getiren sopa! Okul ve askerlik hayatımızda birçoğumuzun yediği okkalı bir şey! Kadınlarda zaman zaman yer kocalarından… Hindistan yönetimi korona’ya en güzel çareyi bulanlardan! Adamlar bas bas bağırıyor, “Dışarı çıkmayın, evinizde oturun!” diye. Millet ne yapıyor? Kulağı sağır olmuşçasına laf dinlemeyip dışarı çıkıyorlar. Motorsikletlerine biniyorlar ve ibadethanelere gidiyorlar. Sen mi misin, laf dinlemeyen! Polislerin ellerinde uzunca bir sopa, yer misin yemez misin?
Ziya Paşa’nın Terkîb-i Bend adlı eserinde geçen şu sözleri aklıma geldi. “Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Yani diyor ki, “Nasihat ile yola gelmeyeni azarlamalı, azardan anlamayanın hakkı da dayaktır.“
Bizler en iyisi; ne dayak, ne deterjan, ne dut pekmezi ne de harmala yiyelim. Korona’yı en iyi uzaklaştıracak olan bilim yolundan ayrılmayalım!
Not: Bu yazım ironidir! Sakın küçükler okumasın! Büyükler ise uygulamasın!
Ertuğrul ERDOĞAN
yirmibeşnisanikibinyirmi