Tırtıllar baharla birlikte, sebzelerde görülmeye başladı. Bunlar yaprağın altına yapışıyor ve uzandığı her yeri delik deşik ediyordu. Yaprağı öyle bir yiyor ki, tutacak yer bırakmıyordu. Çevresini yiyen tırtıl, yük gemisi gibi, hareket için tereddüt etse de ulaştığı bölgeyi hallediyordu.
Tırtıllar besine ulaşır ve yaprak delik deşik olurdu.
Lahana fidanlarına gözü gibi bakmaya çalışan annem, tırtıllardan çok rahatsızdı. Tırtılın istilasına uğrayan yaprağı kesip dışarıdaki çöpe atıyordu. Çöpe atmak yetmezdi. Annem sebzeliğe ilaç vururdu. İlaç tırtılları bitkinin gövdesine çıkmasını önlüyordu.
Annem, kış süresince biriktirdiği kara ateşin külünü de sebzeliğe serpiyordu. Kül, tırtılın gözlerini yaktığına inanırdı. Kül atılmışsa tırtıl fidanlara yaklaşamıyordu.
Bazı yıllar tırtıllar sebzeyi sarıyor ve bitkiyi yaşadığına pişman ediyordu. Olay ilacın geç atılmasına bağlanıyordu. Annem, “tırtıllar yaprakları damarlarına kadar yedi,” dediğinde ilacın da fayda etmediğini açıkladı.
Anneme, canlının yapacağı etkinliklerin, doğal olduğunu söyledim. Ayrıca tırtıllar, onu zehirleyecek ilaca bir süre sonra, bağışıklık kazanıyor. Tırtılların güçlenip lahanaya vereceği zararı düşündükçe, ilacın yenilenmesi gerekir, dedim.
Canlılardaki uyum olayını açıklayınca annem de ikna oldu. Lahana yapraklarını yemezlerse yaşamlarını devam ettiremezler. Aynen ipek böceğinin, dut yapraklarını yemesi gibi, dedim.
Bu yıl tırtıllar erkenden saldırıya geçti. Saldırıyı lahanaya ulaşmadan karşılamak gerekirdi. Çünkü, çeşitli ilaçlar tatbik edip biri olmazsa diğerinin etkisine boyun eğmesi sağlanabilirdi.
Mücadelede başarılı olduk. Annem soğuk hava onların canlılığını korumaya izin vermedi. Yaprağın altına tutunana kadar ilaçların boyunduruğunda kalıyorlardı.
Babam, tırtılların güçlenmesi ilaçlardandır, dedi.
Yeni tırtıllar, baharda değil, Ülkenin dört mevsiminde.
Babamın yeni bir tırtıl söylemine tanık olan annem, yetmiş senedir bu fidanları koruduk. Güçlenseler de ürünümüzü koruyacağız, dedi.
Annem tırtıllar, çevreye uyum yapmışlar mıdır? Diye sormadan da edemedi.
Anneme, bu yaz, toprağı gözlüyorlar, dedim.
Hasan TANRIVERDİ