Eskiden yedi düvel olarak İngiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya, Almanya, Rusya devletleri kastedilirken, sonraları bütün dünya devletleri anlamında kullanılmakta.
Birinci Dünya Savaşı’nda yedi düvele karşı savaştık!
Milli Mücadele döneminde yedi düvelle savaştık!
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana 100 yıldır yedi düvelle savaşıyoruz!
Yedi düvel hiç bitmiyor ve hep bizimle savaşıyor!
Bu iddiaların gerçekle bir ilgisi yok.
Yedi düvel iddiası İttihatçıların uydurmasıdır.
Kurulan her yeni rejim, kendisine bir kuruluş hikâyesi oluşturur. Bu açıdan Cumhuriyetin kuruluş meşruiyeti ve içinden geçilen zor dönemlerin izahı için, dönemin iktidarı tarafından yedi düvele karşı savaştık iddiasının bir ölçüde anlaşılır bir tarafı var, ama sonrası…
Bu iddianın kullanışlı bir tarafı olduğunu gören iktidarlar, zora düştükçe bu iddiayı ısıtıp ısıtıp piyasaya sürmeye devam etti.
Son olarak AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Türkiye’nin önlenemeyen yükselişini yaşadığımız bir dönemden beraber geçiyoruz. Yedi düvel karşımıza geçmiş bütün bu coğrafyalardaki gelişmelerde Türkiye’ye fren yaptırmaya, Türkiye’nin önünü kesmeye, Türkiye’yi yolundan çevirmeye çalışıyor” dedi.
Kurtulmuş’un bu açıklaması, Erdoğan’ın konuşmalarındaki propagandist dilin bir özetidir.
“İyi olursa kendinden, kötü olursa senden bilmek” diye bir söz var. Genellikle evlenmeye vesile olan ilişkiler için söylenir. Örneğin arkadaşının evlenmesine yardımcı olmak için bir kızla tanıştırırsın. Evlenirler. Bir süre sonra çiftler arasında geçimsizlik başlar. Kötü bir evliliğe sebep oldu diye arkadaşın seni suçlar. Eğer o evlilik iyi gitseydi, bunun kendinden kaynaklandığı düşünen, kötü gittiği için bunun sebebini sende arayan kişi, bencillik için en iyi örnektir.
Bu örneği ülke yönetimine tahvil ettiğimizde eğer o ülkede işler kötü gidiyorsa iktidar, yedi düvele karşı savaşıyoruz, dış güçler vs. yalanına sarılır! Yani ülkedeki kötülüklerden kendilerinin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi, suçu dışarıya, ötekine atarak aradan sıyırmanın bir yoludur bu.
Erdoğan ve AKP iktidarı ülkeyi milli değerler üzerinde ayağa kaldırırken, ülkeyi şahlandırırken bu yedi düvel var ya, bu yedi düvel; Türkiye’nin yükselişini çekemediği için Türkiye’yi batırmaya çalışıyor.
Başımıza ne kötülük geliyorsa, dış güçlerden kaynaklanıyor.
Bu dış güçler Türkiye üzerine plan kuruyorlar.
Ülkedeki ekonomik krizin sebebi, dış güçlerdir.
Doları dış güçler çıkarıyor.
Dış güçler ülkemizi bölmek istiyor vs.
Bu dış güçler olmasa var ya; ülkemizde her şey iyi gidecek!
Bütün bu söylenenlerin özeti, iyiliği kendine mal etme, kötülüğü karşısındakine yıkma yalanıdır!
Numan Kurtulmuş’a ve bu dış güçler yalanına sarılanlara sormak gerekir:
AKP iktidarı döneminde dış güçlerin yüzlerce milyar dolar kredileri ve yatırımları Türkiye’ye girerken dış güçler demiyordunuz.
Alınan bu milyar dolarları AKP çevreleri olarak inşaat alanına yatırıp milyarlarca dolar haksız kazanç sağlarken dış güçler demiyordunuz.
Erdoğan BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanı olurken, dış güçler demiyordunuz.
Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş YİP (Yap, işlet, devret) modeliyle yapılan otoyol, köprü, tünel, şehir hastaneleri sözleşmelerinin Londra merkezli tahkim kapsamında yapılırken dış güçler demiyordunuz.
TC Devleti ile köprüyü yapan firma arasındaki sözleşmede çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü için TC mahkemelerine değil, uluslararası hakem heyetine gidiliyor. Halka dönüp dış güçler bize düşman, gelişmemizi istemiyor derken, diğer yandan YİP sözleşmelerinde dış güçlerin hakemliğini kabul et!
Halkın cebinden 5 kuruş çıkmayacak (Şirketlere verilen garantiler nedeniyle her ay hazineden bu şirketlere milyarlarca lira ödeniyor) denilerek, iktidar çevresinin yaslandığı 5 şirket tarafından yapılan işlerden bu şirketler milyarlarca dolar kazanç sağlarken dış güçler demiyordunuz.
Ağacımızı kesen, sularımızı zehirleyen altın arama ve işletme faaliyetlerine izin verirken dış güçler demiyordunuz.
Övüne övüne bitiremediğiniz İHA’ların (İnsansız hava aracı) motorlarını dışarıdan alırken dış güçler demiyordunuz;
Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la ilişkileri iyiyken, dış güçler demiyordunuz.
Son yıllarda ne oldu da dış güçler demeye başladınız?
Ülkenin ‘kaderi’, Erdoğan’ın iki dudağı arasındaysa;
Ülkede hukuktan, adaletten eser kalmamışsa;
Keyfi tutuklamalar, soruşturmalar almış yürümüşse;
Tek kişi yönetiminin egemenliğinde güçler ayrılığı kalmamışsa;
Kindar ve dindar nesil yetiştirme amaçlanmışsa;
Devlet kurumları liyakat esasıyla değil, partizanlıkla doldurulmuşsa;
Yetişmiş ve yetenekli genç nüfusun dışarıya gitmesi zorunlu hale getirilmişse;
Kısacası ülkede demokrasinin (ne kadar vardıysa) köküne kibrit suyu dökülüyorsa;
Böyle bir ülkeye ve buna sebep olan iktidara güven duymak mümkün mü?
Değil!
Peki, buna sebep olanlar dış güçler mi?
Hayır!
Bu bir iç güç, dış güç, falan merkezli proje, filan merkezli plan meselesi değil.
Dün bu ülkeden iyi para kazanan dış sermaye, bugün güvenmediği için ülkeden çıkıyor.
Dün gelen milyarlarca doları bu iktidar rantabilitesi olan üretime ve ARGE’ye değil, inşaat temelli ekonomik alana gömdü. Çünkü buradan çok yüksek miktarlarda rant elde ediyordu. Kendisi için yarattığı bu inşaat temelli sermaye kesimi devletten beslenerek hazineyi gümletti. Bununla birlikte imar tadilatları ve yeni imar oyunlarıyla şehirleri betona gömdü.
Dışarıdan sağlanan kredilerin bir kısmını da kendi seçmen tabanının desteğini sağlamada kullandı. Bir kısmıyla kof bir medya imparatorluğu (Trollüğe ve yalana dayalı olan medya zaten koftur!) kuruldu.
Bu ülkeyi batırdılar!
Şimdi de buna dış güçlerin oyunu diyorlar.
Bu ülkenin hali Erdoğan’ın, AKP iktidarının ve onun koltuk değnekçisi MHP’nin eseridir!