Burnu yerde yürüyordu. Bir elinde değnek, diğerinde yamalı bohçası vardı.
El, ayak ve yüz derisi, kızartılmış patlıcan gibi kırışmış ve kararmıştı.
Nine yaşının sorulacağını duyunca, “yaşlı ne kelime,” dedi. Fakat sesi zor duyuldu.
Dolmuşa yolcuların yardımıyla binebildi. Koltuktaki bayan ilgilendi ve rahat etmesini sağlamaya çalıştı. Yalnız ilgi kısa sürede dağıldı. Benim ilgim ise ilk andaki boyutta kaldı. İlgimin boyutu, duygusallığımı kamçıladı. Kamçılama merdiven basamağı gibi boyuttan boyuta çıktı.
Nedenler birbirini kovaladı ve beynimdeki izleri belleğime yerleşti. Üzüldüm.
Kararmış yüzünde yalnız gözleri ve dişleri parlıyordu. Gözler yalan söylemez. O gözle insanlara gülücükler dağıtıyordu. Gözleri ve dişleri parlamasa canlı olduğuna bir tanık gerekirdi. Mısır mumyalarının koltukta oturmuş haliydi.
Yaşlı mumya, haline münasip kendisiyle barışık gibi görüntü veriyordu. Koltukta rahat edemedi ve arka taraftaki genç kız ile yer değiştirdi. Değişirken de kızın yüzüne güldü.
Buraya kadar benimle birkaç boyut yükseldi. Yetmedi elindeki bohçayı karıştırdı. Kuşağından bir poşet çıkarttı ve bohçayı içerisine yerleştirdi.
Dikkatimi üzerinden ayırmıyor ve vücut dilini okumaya çalışıyorum. Yolum kısa bir şeyler sormayı düşündüm ama yakışık alır mı diye vazgeçtim.
“Yaşlı ne kelime” diye içimden tekrarlıyordum. O yaşta hayata tutunmaya çalışıyordu. Pencereyi açın diye seslendi. Torbasının ağzını bu arada bağladı. Hayata karşı tutunabilme, direnci, dedim. Değneğini havaya kaldırıp trafik polisi gibi caddeyi geçip durakta dolmuşa binmesi ve rahat edebilme çabası.
Adımlarını güçlükle atması, hala hayattan bir beklenti içerisinde olduğunu göstermesi dikkat çekiyordu. Bu durumdaki bir ninenin, bakacak ve işlerini görecek bir yakını yok muydu? Yalnız doğmuş ve yalnız eğrilmiş. Peki yöneticiler nerede, nasıl bir sosyal yapıydı.
Üzüldüm, bohçasıyla uğraşırken, fotoğrafını çekmediğime pişman oldum. Demek ki bizler de uyutuluyoruz. Esnaf arkadaşa; bu iş yerini açarken, sana kimsin ne yapıyorsun diyen oldu mu? Sistem, insanın iyi olmasını istemiyor, dediğimde şaşkın şaşkın baktı.
İnsanımıza hayata direniş gücünü, kaybetmemiş günler dilerim.
Değerlerimiz de ninenin derisi gibi kuruyup kırıştı. Öyle bir duruma getirildik ki insafsızlık almış başını gidiyor, kimsenin elinden tutulmuyor ve yetkililer ilgilenmiyor.
İçimizi gösteren bir aynaya bakabilseydik.
Beyin bölgelerinin hangisinin daha iyi çalıştığını araştırmış olsalar da biz de öğrenseydik. Hayata bakışını öğrenmek isterdim.
Ruh haliyle bir kaygı yaşadığı açıktı.
Hasan TANRIVERDİ























