Kilo almak, yağ depolamak, iri yarı olmak ile eşdeğerdir. Böyle bir anormallik, yağ moleküllerinin birikimiyle bir kâbus gibi üzerimize çöker. Sonuçta kilo almaya başlarız. Belimiz kalınlaşır ve iri yarı bir insana dönüşürüz. İri yarı olmak çok da masum değildir.
Yağ moleküllerinin işgaliyle görevini yapamayan, vücut işgalcilere boyun eğmek zorunda kalır. Böylece yağ molekülleri, kendilerine has özerk bölgeler oluşturur. Özerk bölgelerde özgürlüğünü açıkça ilan eden, yağ molekülleri ileri karakolları sayesinde, savunma durumuna geçerler.
Vücut ölçümüz; depo ve yapısal yağ moleküllerinin projeleri doğrultusunda artmaya başlar. Bunun sonucunda göbek alır başını giderken hiçbir şekilde söz dinlemez. Bunun yanında kalça, bacak ve kollar irileşir ve hareket kabiliyeti azalır.
Bedendeki yağ molekülleri, Ülke içerisine sızmış ve tehlikenin en az beklendiği bir anda saldırmaya hazırlanmaktadırlar. Saldırılar hassas bölgelerde gerçekleşirse, bomba düzenekleriyle kalp ve karaciğerde inanılmaz tahribatın nedenidirler. Örneğin kalbi besleyen damarları gayet masumane bir şekilde tıkatırlar. Böylece doktorun, kesip biçtiği bir kişi durumuna düşersin.
Yağ molekülleri karaciğerin yoğun çalışmasını hiçe sayacak olan ajanlarıyla hücresel bazda canlılık moleküllerinin işlevini bozarlar. Canlılık moleküllerinin işlevindeki bozulma çok çeşitli olumsuzlukları da peşinden sürükler. Sonuçta vücudun, düzenini sağlayan kimyasallarda dengesizlik gerçekleşir.
Dengesizlik sonucunda yağ doku hücrelerinde anormal çoğalma ve yağ moleküllerini depolama keyfiyeti aşırı yeme eylemiyle kilo alma gerçekleşir. Hücrelerin yağ molekülleriyle işgali, farklı dengeleri de tetikler. Bunun sonucunda kanda farklı madde oranlarında bozulma görülür. Bozulma ile kişiler şeker hastası olur. Yalnız şeker değil, su ve kolesterol gibi maddelerde dengesizliğe de rastlanır.
Yağ molekülleri ve ajanlarının saldırısı bununla da kalmaz. Vücudu düzenleyici sinir ve hormon sisteminde de dengesizlik baş gösterir. Düzenleyici sistemlerin dengesizliğinde, ajan silahların etkisi büyüktür.
Yağ ajanlarına GDOLU ürünlerin katkısı önemsenmelidir. GDO ve zirai ilaçlar, hücrenin yapı ve işlevini mikro düzeyde bozarlar. Bozulmayla birlikte önü alınmayan rahatsızlıklara maruz kalırız.
İnsanlar çeşitli yönleriyle doğal beslenmelidir. Bunun için doğal ürünleri kullanmalıdır. Bu şekilde alınan besin maddelerinin yağa dönüşmesi engellenmelidir. Çok çalışan bir insanın aldığı yağ molekülleri parçalanıp enerji olarak kullanıma geçer.
Buradan çıkan sonuç, doğal olmayan ürünleri hoşumuza gitse de vücudumuza almamalıyız. Doğaldır diye çok miktarda almak da doğru değildir.
Vücut, dengeli beslenmeyle çok problemini doğal olarak çözmüş olacaktır.
Hasan TANRIVERDİ






















