Ya edep yahu!
Kadın boş arsada elinde aracının kontak anahtarıyla öylece bakınıyor, sağına soluna. Çevresine, “Bu aracın sahibini tanıyor musunuz?”
Gelen geçen alt dudaklarını yukarıya doğru büzüp,” Hayır tanımıyoruz. Ama öyle Park olur mu?”
Kadının sabır katsayısı düşüyor tabi. Ondan cesaret alıyor ki… Yüksek sesle soru soruyor:
“Hangi geri zekalı böyle park etmiş bilemiyorum?”
Tam o sırada davudi bir ses yukarıdan aşağıya düşüyor;
“Terbiyeli konuşun hanımefendi. Ağzımı bozdurmayın sabah sabah. ”
Kadın sesin geldiği yöne başını kaldırıp soruyor:
“Terbiyeyi sizden öğrenecek değilim. Bu araç sizin midir?”
Adam pişkince:
“Evet, benim ne olacak?”
“Oradan laf yetiştireceğinize gelin de çekin aracınızı. Bakın hastam bekliyor. Hastaneye gideceğim.”
Adam hiç de oralı değil…
Meraklı iki üç kişi olay mahaline geliyor. Fikirlerini söylüyorlar.
“Haklısınız. Yanlış park etmiş.”
Kadına daha çok cesaret geliyor:
“Oradan pişkin pişkin laf sokacağınıza gelin de çekin aracınızı. Hadi çabuk lütfen.”
Adam hala hakaret içerikli sözcükleri hazım edememenin öfkesiyle diyor:
“Gelmiyorum var mı diyeceğiniz? O ağzınızı düzeltin önce. Sözleriniz hakaret içerikli.”
Kadın öfkeli:
“Zaten size ehliyet verende suç.”
Ben de camdan inceliyorum olay mahallini.
Evet, araç kötü Park edilmiş. Kadının aracı sanki dört bir yandan kuşatılmış gibi… Manevra yapacak alanı dahi yok!
Adam öfkeyle bağırıyor:
“Şimdi geliyorum aşağıya.”
Geliyor çevrenin baskısıyla aracını kadının aracının arkasından geri manevra ile gaza yüklenerek gürültüyle çekiyor.
Kadında hızla geri geri basıyor gaza ve tekerlekler toprakta hızla dönüyor. O da gürültülü birilde uzaklaşıyor.























