Ali dayı mahallede bakkaldı. “Peni paggal tayı pilin,” derdi.
Ali dayı Karadeniz’in yüksek bir köyünden şehre gelmiş ve davranışı hiç değişmemişti.
Aklına geldiği gibi konuşur, ölçü nedir bilmezdi. Sorulara sağduyulu cevap verirdi. Art niyetli ve yapmacık değildi.
Dükkânının küçüklüğünden dert yanardı. “Tüggan gücüg, hapuralar karuşug, demizleyemeyirum,” derdi.
Ali dayı’nın müşterileri genelde veresiyecilerdi. Veresiye defteri, düzensizlikten öte, çok karışık ve de ilginçti. Defteri dükkânı açtığından beri değiştirmemiş.
Alış veriş yapan müşterilerini nereye ve neye göre yazdığını kendinden başka kimse bilemezdi. Kendine göre düzenli ve tertipliydi, herhalde aradığını bulurdu.
Müşterilerinin kayıtlarını şöyle tutardı;
Gırmizi hırgali gari, yantagi fesli, igi uşagli gari, igi çanli, Şişeli gefere, dranşgodli gari. Talkaçinin sarpi, dekavudin anasi, dompalağın gartaşi, firavunin uşağu, yamali bohcali kelin, zurnaçi, hamsiçi durud ve carşampali gibiydi. Her biri bir sayfada yer alırdı.
Ali dayı, veresiye defterini göstererek,”Hapu tefder mitemi ağırtayi,” derdi.
Niyetinin veresiyeyi kaldırmak olduğunu söylerken, yapacağı bir şeyin de olmadığını; Üstü açık, 1940’ ın,”şavrelesi “ gibi iş yaptığını söylerdi.
Ali dayıdan yalnız ben peşin para ile alış veriş yapardım. Aldığım da Sagra’nın
Çikolatasıydı. Çikolatayı aldığım bir gün, “Ne yeyi kezeysun olari,” dedi. Ben de ona alamayan öğrencilere dağıtıyorum, dediğimde, “pi gudu ta penten,” dedi. İki kutu çikolatayı elime tutuşturdu.
Ali dayı, patates ve soğanı eliyle soyar, çamuru veya tozunu üzerine sürmek şeklinde temizlerdi. Sonra, mısır ununu, pirinci ve mercimeği avucuyla kâğıt torbasına doldururdu.
Ali dayı ellerin çamurlu yıkamadan neden yiyecekleri avuçluyorsun, dediğimde,
“Alan yıgasun, her seferunte el mi yıganur,”dedi.
Görev gereği oradan ayrıldım. Aradan yıllar geçtikten sonra, ili ziyarete gittim. Ali dayıya dükkânının aşağısındaki köşede rastladım. El arabasında kiraz ve armut satıyordu. Selâm verdim, hayırlı işler dedim. Güldü sarıldık.
Ne yapıyorsun, ne satıyorsun dedim.
Ali dayı,” Hapulari gari doblayi pen sadayirum,” dedi. Ali dayı kadının işi mi? Nasıl o koca kiraza çıkıp toplayabilecek?
Garinin paşga işi netur.
Kirazdan önüme bir avuç bıraktı. Yıllardır görmediğin Ali dayının kirazı yenirdi. Yedim ama ağzımın kenarına toz birikti.
Ali dayı değişmemişti. Yalnız sakalına ak düşmüştü. Hasta oldun mu? Sordum. “Ellaha şügür eyiyum,” dedi. Terliklesin üşümüyor musun? Ali dayı!
“Ayağumta yün corapi vartur,” dedi.
Kışın ne satıyorsun, dedim. Patatesleri düzeltti,”Sadayirum gardopi,”dedi. Bu şekilde geçinebiliyor musun? Pahalılık çok dedim. Ali dayı, biraz bekledi ve “Sinegden bile meted umayirum,” dedi.
El arabasının altından telefon sesi geldi. Ali dayı ne iştir, dedim. Barasıyla delefon gullantiriyorim. Hattı nerden çektin dedim. “Evumten çektum,” dedi. Meğer yan köşedeki düzayak ev Ali dayınınmış.
Yanımıza düzgün giyimli beyefendi geldi. Parayı çıkardı, telefonu kullanabilir miyim? Dedi. Ali dayı arabanın altını gösterdi. Ali dayıya “Yukarı çıkarır mısın? Dedi. Ali dayı,” cıgmayi,” dedi. Nasıl konuşacağım diye sorunca, “Yere odurarag gonşacasun,” dedi.
Ali dayı, bugün kiraz, yarın mısır satarmış. Mısırı nerden buluyorsun diye sordum. Ali dayı,”Cödenten,” dedi. Köyünde mısırın depolandığı yapı çetenmiş. Ali dayıya, “Karşıdaki adam da aynı yiyecekleri satıyor,” dedim. Ali dayı,”Penu daglid eteyi,” dedi,
Askerin sınır ötesi olayları üzerine, Ali dayı askere gitse her şeyin üstesinden geleceğini söyledi. Ali dayıya sen tüfeği dahi tutamasın, nasıl ateşlersin dedim.
Ali dayı biraz sinirli baktı,”Çogda bişe yığulırum sırd usti,” dedi.
Ali dayıya, oğlun okudu mu? Dedim. Ali dayı kızararak baktı. Ses çıkarmadı, birden patladı.” Penum körmeyeçeğum yerlerte gezeyi,” dedi.
Ali dayıya, iyi dersin, hükümetle aran nasıl dedim. “Piper kipi, önçe gızardayiler, sonra soyayiler. Cog eyi, yaginta mezare girerug,” dedi. Peki nasıl geçiniyorsun, dedim. Ali dayı, “Her gödülug insanun ilacıdur, “dedi.
Ali dayının arabasının altında gaz lambasını gördüm. Lamba yansa da akşam rüzgârına dayanmaz. Niçin taşıyorsun dedim. Ali dayı,”Piliyirum fegad lampa yoğ mi?” demesinler diye taşıyormuş.
Ali dayıya üzülerek bu belediye zabıtalarıyla ne yapıyorsun, bunlar aynen kelle avcıları gibi dedim. Ali dayı,”Ara gesme oynayirum. Göbeg taima kücsüze saltırır,” dedi. O hâlde, sonunda kim kazanıyor dedim. Ali dayı,”Helped onlar,” dedi.
Ali dayıya komşusu bağırmış,”Sardı bizi kefereler,” demiş. Ali dayı da aynı sesle cevap vermiş.”Ne teyisun,” demiş. Memlekete gidiyor musun? Sordum. Bana,”Kitmeyirum, orata yağayi islanayirum,” dedi. Vergi memurları geldiğinde ne yapıyorsun, dedim. “Onlar keleyi pen cıgayirum,” dedi
Ali dayı, seni enflasyon zorluyor mu? Ali dayı,”Hasbirinle gurdarayrum,” dedi. Ali dayının demir doğrama üzerine çalışan akrabasını sordum, nasıl dedim. Ali dayı bana baktı, aramız bozuk ne soruyorsun manasında, “Avlanti ta kepermeti,” dedi.
Ali dayıya, Trabzonspor’da tanıdığın var mı? Diye sordum. Ali dayı,”Pizin uşag ortatır,” dedi. Hangisi diye sordum, “Havu püyug dobali,” dedi. Ali dayı Trabzon’da tanıdığın var mı? Anlamış.
Ali dayıya AB’ye girer miyiz? Diye sordum. Ali dayı, samimi bir şekilde niyetini belirtti. “Pen kirmem ayaglarim camirli,”dedi.
Ali dayıya bu yıl Trabzonspor’u nasıl buluyorsun diye sordum. Ali dayı büyük bir iştah ve gururla,”Cog eyi, oynayi yeneyi,” dedi. Ali dayı ne diyorsun. Trabzon her zaman yenmiyor ki, “Bu hafta yenildi,” dedim. Ali dayı bozuldu, nasıl olur diye hayretler içinde bana baktı, ”Yenen dagimi drapzon sanayirum,”dedi.
Ali dayıya bir fıkra anlatmasını söyledim. Bana baktı ve “Gonişayurukya,” dedi.
Ali dayıya kar yağdığında ne yapıyorsun, arabanın başında nasıl duruyorsun, dedim. Ali dayı “Turmayirum, çamtan gollayirum,” dedi.
Ali dayıya TRT’de neyi izliyorsun, diye sordum. Ali dayı bana baktı, “İzlemeyirum, cümgü heb o gonişayi, o gi pen pişey tiyemeyirum oğa niye tinleyeyum oni,” dedi. Ali dayıya burası bayağı büyüdü, dedim. Ali dayı; “Yıgı yapayiler, gadara sadayiler,”dedi. Ali dayıya, yollar niçin daraldı, dedim. Ali dayı; pölüntü broçeşi,” dedi. Ali dayıya, iki boğazımız oluyormuş doğrumu, dedim, Ali dayı, “pirini pagamayirum ta iginçisini ne yapayım,” dedi. Ali dayıya dikkat et, soygunlar arttı paralarına sahip ol, dedim. Ali dayı; Gudilarta saglayirum,” dedi. Ali dayıya, kıdem tazminatı ne olurmuş? Diye sordum, Ali dayı,” Kramofon da ogunaçagmiş,” dedi. Ali dayıya nehir yatağındaki boş alanlardaki apartmanları su basmış diyorlar, dedim. Ali dayı,” Dogi yapayi oliyi,” dedi.
Ali dayıyı bulvar yolu üzerinde el arabasıyla bıraktım ve üzülerek ayrıldım.






















