Unutma beni parkında, sedir ağaçlarına baktıkça, o günlerin neşesi gözlerinin önüne geliyordu. Başarma azminin verdiği hazzı ve alınan hediyelere ait güzelliği yaşıyorsun.
Çayı yudumlarken, rakamlara takla attırılan, ışınları mercekten geçiren, Aristo’nun felsefesi ve Platon’un ahlak anlayışıyla ve sınava hazırlığın kurallarına katlanıyorsun.
Parkta fıkra gibi olaylarla da karşılaşırsın. Sınıfın iyi öğrencilerinden biri felsefe sınavında bir soruya takılır. Sonuçta sınavdan düşük not alır. Yapamadığı soru üzerinde tartışırken, sorudaki Beykını, hoca anlatmış mıydı? Diye sorar. Arkadaşı; ikinci felsefeci olarak Bacon diye anlattı. İyi öğrenci alnına vurur “Uy bizim Bacon,” der.
Parkın yüksek eğitim havuzunun gözyaşlarına öğrencilerin gözyaşları ne kadar uyum sağlamıştır. Neşeli fıskiyeye en güzel şarkılarla uyulmuştur.
Unutma beni parkı, neşe ve morallere, kaynak olurken, hediyeleşmeye odaklanırdı. Hediyeler bazen, şiirlerle verilir, bazen de eksikler tamamlanırdı. Böylece parkın geleneği yerine getirilmiş olurdu. İçerik önemli değildi. Çünkü hediyelerle mutlu olunurdu.
Arkadaş yağmur damlalarına aldırış etmeden, kız arkadaşına hediyesini verirken, “Gözlerinden okudum, kalbinden geçenleri,” demişti. İçini ısıtmışsa park amacına ulaşmış oluyordu. Park, duyguları hoş tutar, hediye ile içini ısıtma hissini kaybetmemeye çalışırdı.
Masanın kenarına atılan çizik, verilen hediyelerin sayısını gösterirdi. Bir çizikle içinin ısınması sağlanmalıydı. Çizik, sevginin derinliğini gösterecek ve sıkı fıkı konuşmaya neden olacaktı. Böylece hayat damarlarında bu iksirin alevi dolaşmaya başlayacaktı.
Bu dolaşım parkın rengarenk çiçekleriyle hızlanacaktı. Bu yılda baharı parkta karşılamış ve bayramın güzelliğini de parkta kutlamıştık. Baharın esintisi, yüzümüze ulaştığında, moralimiz yerine gelirdi. İnce eleyip sık dokumak gibi, nitelikli düşünüyorduk. Sık dokumanın içinde, hediyeleşme ana etkendi.
Parkın havuzu krater gölü gibi maviydi. Bu mavilikte söylenenleri göz ardı etmezdik. Çünkü içimizdeki sevgi pınarı hep çağlardı.
Masada bir eli ve bazen de iki eli şakağında olan arkadaşlara da rastlanırdı. Bu tip arkadaşlara da çok yönlü yardım kaynakları sunulurdu.
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. Parktan çıkan iki gönül birlikte okula varırdı.





















