“Büyüyünce ne olacaksın,” sorusuyla başlayan, okuma maratonunda son duraktı üniversite. Son durağa varmak ve mezun olmak. Sonrası ver elini, elektrik veya bilgisayar mühendisi olarak çalışmanın yolunu aramaya.
Üniversite hayallerde yaşamak…
Okul basamaklarında karşına çıkan zorlukları, aşıp üniversiteye girebilmek. Buna bağlı olarak da başarılı olmanın, gururunu yaşamak. Öğretim kademelerinde heyecan içerisinde, diplomaya erişip hayallerin gerçek olmasını sağlamak.
Hayatın bilinmezinde köklü denklemlere takılmak. Bu denklemleri çözüme kavuşturmak. Çözümü de bilimsel başarı olarak açıklamak.
Çözümlediğin problemleri, zaman içerisinde hayat felsefene uyarlamak. İlk okul öğretimi çocukluk sırrı, orta eğitim yetişkinliğe geçiş ve kale kapısını yumruklama devri. Kale kapısının açılıp özlemini çektiğin yüksek okullu olmanın yolunu bulmak.
Okuma isteğini ve içindeki o yüce duyguyu, hayatın tüm çirkefliğine karşılık, kalenin dehlizlerinde kaybetmemek. Böylece dehliz de bile, sosyal hayatla bağını kesmemek. Dehlizde çalıştırılmak, ortama uymamak ama çaresizlik içerisinde yanıp tutuşmak.
Üniversite hayallerin ufka dayanan yılları…
Hayatın gerçeklerini, taşıdığın yük gibi hissetmek. Ağırlığını, çektiğin acıları yine de duymazlıktan gelmek.
Günün yorgunluğunu, stres ortamında atmaya çalışmak, buna rağmen kazandığını zoraki elinden almak. Ayağına takılan olaylardan kaçamayıp tökezleyip ister istemez ezilmek. Tüm çirkeflikleri aile içerisinde yaşamak.
Hayalimde üniversite ama başarılı olmak için endişe duymak. Kafanı kaldırdığında gözünün üzerine inen yumruğu sindirmeye çalışmak. Böyle bir ortamda okumakla ilgili ağır şartlarla tünele girememek. Bu şartları hissetmiyorum. Her şeyinle ailenin yumruğuna dert anlatabilmek. Yenik düşmekle başlayan aile içi barışık rolünü oynamayı gerektirmek.
Hayatını kazanma adına önüne konulan, ağaç kökünden oluşma tarla korkuluklarını aşıp başarıya ulaşmak.
Zindandan aydınlığa çıkmayı düşünmek. Böyle bir aşağılık yaşantıya boyun eğmemek. Düşüncende kaçmayı başarma olgusu yaratmak. Bir bakıma kaçırılma isteğine karşılık olayı kabullenip bir tarafa çıkarılmak.
Aydınlık ortamda soluklandığında ise aileni kaybetmek. Elinden kaybettiğin büyük değerler karşısında sudan çıkmış balığa dönmek. Bu şekilde de olsa okuma sevdasını unutmamak. Okumanın çıkış yolu olduğunu hissetmek.
Her an yokluğunu hissettiğin ailenle bir araya gelemeyeceğini düşündükçe Sibirya buzullarında kayarak boşluğa uçmayı zannetmek. İçin içini kemirse de psikolojinin alt üst olduğunu bilsen de yapacağın bir üniversiteyi kazanma idealine sahip olman.
Ayağına prangalar da vursalar, düşüncene aldığın okuma serüvenine üniversiteyi bitirmekle virgül koymak. Virgülden sonra, yükseğini ve yan dallarına ait sertifikaları da almayı başarmak.
Yaşantını belirleme eğiliminde olan engelleri aşmayı amaçlamak. Önüne açılan bir ufuk gibi düz ve yeşil alana atılmak. Fakat engel gibi görülmeyen çayırların uzadığı bataklığa saplanmaktan kıl payı kurtulmak.
Bir tanıdığın rehberliğinde ideal duygularla patikaya çıkmak. Yaşadıklarından ders almayı becerip belleğine hâkim olmak. İşçi olarak girdiğin çalışma tünelinden alnının akıyla çıkmak. Çıkana kadar terinin kurumaması. Yanımda çalışır görünün insansıların varlığı. Buna rağmen çalışma sevincini yitirmemek.
Taçlandığımı zannettiğim yerde, karşıma çıkan fosiller. Fosiller yanımda, ayaklarımın üstünde ve paçama asılmakta. Selin önünde yıkılan duvar gibi ilkel fosil kalıntıları mikroplar. Kendilerini kalıntı zanneden, asırlık lavlar.
Sahadaki sevincim fosillerle karardı. İnsanlara doğru dürüst bakamadım. Kertenkele, örümcek ve goril gördüm hepsini.
Batağa yakın karşıma çıktı, ayılar. Ayılar garip kimsesiz, ot ve et peşinde sessiz.
Hasan TANRIVERDİ