Kuzguncuk, sokaklarını arşınlayanlara kendilerini masallarda olduğu gibi uçan bir halı üzerinde hissettirir. İstanbul tezgâhta dokunan kilim ise uçan halı Kuzguncuk’tur. Zira Boğaz tarafından semte girdiğiniz an uçan halının üzerine ilk adımı atmışsınız demektir. Trafikten, karmaşadan, koşuşturmacadan, gökyüzünü görmeyi ve oksijenin dolaşımını engelleyen büyük binaları o an arkanızda bırakırsınız. “İnsan kendini burada ulusların farklı dillere ayrıldıkları günde sayar. Hayatın sıradan ilişkileri için en az dört dil bilmek gerekiyor. Pera’da çok dilli çocuklar Yunanca, Türkçe, İtalyanca ve Fransızca konuşuyor.”(1) Yazarın İstanbul için söylediği bu cümleler Kuzguncuk için geçerli sayılabilir. Ancak bahsi olan dört dil; doğa ve hayvan sevgisi, insana saygı, hoşgörü ve sanata saygı biçiminde günümüzdeki durumuna evirilebilir.
Aşure-Paskalya yumurtası-Hamursuz
Açıkhava müzesine gelmiş hissi veren semt, daha ilk anda farklı bir yer olduğunu söylemektedir. Uçan halının barındırdığı zenginliklerden birini semt sakini bir ressam anısı eşliğinde aktarmaktadır: “Bir gün şöyle bir şeye şahit olduk ve bu söyleyeceğim gerçek Kuzguncuk’tur. Yani gerçek Kuzguncuk oydu. Eşimin muayenehanedeki masasının üzerinde bir baktık günün birinde; öyle bir aya denk geldi ki Musevilerin hamursuzu, Hristiyanların paskalya yumurtası ve Müslümanların aşure günü aynı tarihe denk geldi ve masanın üstünde bunları simgeleyen yiyecekler vardı. Hepsi semt halkından ikramdı semtin doktoruna. Dedim ki; Gerçek Kuzguncuk bu!”(2)
Uçan Halı Hakkında Tafsilatlı Bilgi
Uçan halı uçmaya devam etse de aslında taşıdığı yük hayli büyük. Bu yükten yüksünmeyen, semt hakkında tafsilatlı bilgi sahibi Üsküdar Belediyesi Kent Yöneticisinin değerlendirmesi şu cümlelere sığmıştır: “Önemsediğimiz bir mahalle. Niye önemsiyoruz? Kuzguncuk’un Üsküdar’ı aşan bir kimliği var. Üsküdar tarih ve kültür şehri. Hacca gidilirken Üsküdar’dan uğurlanıyordu sürre alayları. Müslümanlar için Üsküdar’da Karaca Ahmet Mezarlığı’nda defnedilmiş olmak aslında Kâbe’de Mekke’de Medine’de defnedilmiş olmak anlamına geliyor. Kuranı Kerim’de anlatılan bir semavi din olan bir dinin bugün sahibi, mensubu ya da taşıyıcıları her ne kadar bozulmuş olsa da Kuzguncuk’u bizim Üsküdar’a atfettiğimiz özellikte kabul ediyorlar. Kudüs’e hacca gidemeyenler “Kuzguncuk’a git bari oraya gidemediysen Kuzguncuk’ta defin ol bari!” demekteler. Bu nedenle Kuzguncuk’un Üsküdar’ı da aşan bir tarihi yapısı, kimliği var. Dolayısı ile bizim bakışımız cami ile sinagogun yan yana olması, dinler arası bir barışın olması, 6-7 Eylül olayları dahil, polisiye bir olayın olmaması, karakolun kapatılması, insanların Yahudi’si, Hristiyan’ı, Rum’u, Türk’ü, Müslümanı yan yana, iç içe, diz dize taşıyor olması örnek bir mahalle kültürü anlamında buna bizim sahip çıkmamız gerekiyor. Ve sahip çıkmaya da gayret ediyoruz. Bazı programları oradan başlatıyoruz. “Kalbinin temizliğini, ruhunun temizliğini sokağına yansıt!” adı ile geçen sene Perihan Abla Sokağı’nda Perran Kutman ile beraber bir kampanya başlattık. 33 mahallenin 60 küsur semtinden biri değil de neden Kuzguncuk’tan başlandı, neden Kuzguncuk? Çünkü Kuzguncuklu kolektif yaşamayı içselleştirmiştir.”(3)
Hem semte bostanını koruma hem de semti istila dene film setlerine karşı verdikleri mücadelede kolektif yaşamayı içselleştirmiş semtin yaşanmış örnekleridir.
Kaynakça:
(1)Theophile Gautıer, İstanbul Dünyanın En Güzel Şehri (Çev. Nuriye Yiğitler) , 2. Basım, İstanbul: Profil Kitap Yayın, 2018, s.86.
(2)Ressam, Kişisel Görüşme.
(3)Üsküdar Belediyesi Kent Yöneticisi, Kişisel Görüşme.





















