Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Mahmut Celal ÖZMEN

Tövbe Ya Rabbi!

Mahmut Celal ÖZMEN Yazar Mahmut Celal ÖZMEN
22 Ocak 2011
Mahmut Celal ÖZMEN
1
402
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Kur’an’da yer alan bütün anlamları ile tövbe, bu semavi kitaba özgü gerçek mesajlardan biridir. Çünkü küfürden ve şirkten dönerek iman etmek anlamındaki tövbe, diğer semavi dinlerde örneğin Hz. Musa ve Hz. İsa (onlara selam olsun) Peygamberlerin dininde geçerli olmakla birlikte bu geçerlilik, tövbe gerçeğinin tahlili ve imana geçmesi açısından değil, doğrudan doğruya iman adını almasındandır.

Hatta Hıristiyanlığın temel dayanakları tövbenin fayda sağlamadığını, insanın ondan yararlanmasının imkânsız olduğunu gösterir. Bu durum Hz. İsa’nın (a.s) çarmıha gerilmesi ve kendini feda etmesine ilişkin yapmış oldukları açıklamalardan açıkça ortaya çıkıyor.

Huzurun temelinde Rabb’e yönelmek var.

Durum böyleyken kilise, sonraları tövbe konusunda ifrata sürüklendi. Öyle ki, af belgelerini (endülüjans) satarak bu yolla kazanç sağlamaya yöneldi. Din adamları kendilerine itiraf edilen günahları affediyorlardı. Fakat Kur’an insanın durumunu çağrıya muhatap olma ve hidayete erme açısından tahlil etti. Onun Rabbine doğru iradi ilerleme sürecinde kesinlikle muhtaç olduğu kemal ve ahiret hayatı için lazım olan mutluluk bakımından özü itibarı ile mutlak anlamda fakir ve eli boş olduğunu gördü.

Durum böyle olunca, insanın mutluluk karargâhına yerleşmesi, yüz yüze bulunduğu bedbahtlık ve Allah’tan uzak kalma tehlikesinden Rabbine yönelerek sıyrılmasına bağlıdır. Bu da mutluluğun temel ilkesi olan imanda ve mutluluğun ayrıntıları olan bütün salih amellerde Allah’a yönelmesi ve dönmesi ile olur. Yani bedbahtlığın temeli olan şirk ile bedbahtlığın ayrıntıları olan şirk dışındaki kötü işlerden dönmesi, tövbe etmesi gerekir. Buna göre Allah’a dönmek ve ondan uzak kalmanın ve bedbahtlığın kirlerinden arınmak anlamında tövbe, iman ederek, itaat ve yaklaşma karşılığında verilen çeşitli nimetler ile nimetlenmenin temel şartıdır.

Sonra insanoğlu özü itibari ile fakir olduğu, Rabbinin yardımı olmaksızın kendisine iyilik ve mutluluk sağlamaya gücü yetmediği için bu dönüşte de Rabbinin ilgisine ve yardımına muhtaçtır. Kulluk ve boyun eğmişlikle Rabbine dönebilmesi için Rabbinin başarı vermesine ve yardımına muhtaçtır. Bu yardım kulun tövbesinden önce gelen Allah’ın kula yönelik tövbesi, ona ilgi ile yönelmesidir. Yüce Allah bu konuda “Onlar tövbe etsinler diye Allah onlar için tövbe etti.” (Tevbe, 118) buyuruyor. Bunun yanı sıra kulun Allah’a yönelişinin de O’nun tarafından kabul edilmeye ihtiyacı vardır. Bu da Allah’ın kulun günahlarını affetmesi ile Rabbine uzak düşmenin pisliklerinden ve kirlerinden arındırması ile olur. İşte bu da kulun tövbesinden sonra gelen Allah’ın ikinci tövbesi, ikinci defa kuluna yönelişidir. Yüce Allah bu tövbe hakkında “İşte onlar, Allah onlar için tövbe eder.” diye buyurmuştur.

Eğer bu konuyu iyi düşünürsen, Allah’ın tövbesinin birden çok oluşunun sebebinin bu tövbenin kulun tövbesi ile karşılaştırılması, irtibatlandırılması olduğunu görürsün. Yoksa Allah’ın tövbesi aslında bir tanedir ve o da Allah’ın kuluna rahmeti ile yönelmesidir. Bu da kulun tövbe etmesi sırasında, bu tövbenin öncesinde ve sonrasında Allah’ın kuluna yönelmesi şeklinde gerçekleşir. Allah’ın bu yönelişi bazen kulun tövbesi olmaksızın da gerçekleşebilir. Şu ayet de bu konuda delildir: “Allah rahmetiyle size dönüp tövbelerinizi kabul etmek ister. Oysa nefislerinin arzuları peşinden koşanlar sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.” (Nisâ, 27) Yüce Allah’ın aslında kesin bir şekilde masum ve günahsız olduklarını ifade ettiği peygamberler hakkında naklettiği tövbeler bu söylediğimizin şahididir.

Kur’an’daki birçok mutlak anlamlı ayet, yüce Allah’ın bu genel kapsamlı tövbesine delâlet eder. Şu ayetler bunun örnekleridir: “Allah, günahların affedicisi ve tövbelerin kabul edicisidir.” (Mü’min, 3) “O, kullarının tövbelerini kabul eder.” (Şurâ, 25) Bu anlamda başka ayetler de vardır.

Allah’ın kuluna yönelik tövbesi, kullarının yararlandığı bir nimettir.

Yaptığımız açıklamalar şöyle özetlenebilir: Birinci olarak; Allah’ın kulun günahlarını affederek ve kalbindeki günah izlerini silerek -bu günah ister şirk, ister daha aşağısı olsun- sunduğu rahmet, O’nun kuluna yönelik tövbesidir. Günahlarının affı ve günah izlerinin silinmesi için -bu günah ister şirk, ister daha aşağısı olsun- Rabbine yönelmesi, kulun O’na tövbesidir.

Bundan ortaya çıkıyor ki, hak içerikli davette şirke önem verildiği gibi diğer günahlar meselesine de önem verilmeli ve insanlara hem şirkten, hem de diğer günahlardan vazgeçmeyi kapsamına alan mutlak tövbe yapmaları önerilmelidir.

İkinci olarak; gerek ilki gerekse sonrakisi ile Allah’ın kuluna yönelik tövbesi, kullarının yararlandığı diğer nimetler gibi bir armağandır. Allah için bir başkası tarafından mecburiyet ve yükümlülük söz konusu değildir.

Aklen Allah’ın tövbeleri kabul etmesinin gerekliliğinin anlamı, aşağıdaki ayetlerin ifade ettiği anlamdan başka bir şey değildir. “O tövbelerin kabul edicisidir.” (Mü’min, 3) “Ey müminler, hepiniz tövbe ederek Allah’a yönelin.” (Nûr, 31) “Allah, tövbe edenleri sever.” (Bakara, 222) “İşte Allah’ın rahmetiyle onlara dönüp tövbelerini kabul ettiği kimseler bunlardır.” (Nisâ, 17) Bu ayetler Allah’ın tövbeleri kabul ettiğini, tövbe etmeyi önerdiğini, af dileyip ona yönelmeye çağırdığını ifade eden ayetler olduğu gibi, başka bazı ayetler asıl anlamları veya anlamlarının bir gereği olarak Allah’ın tövbeleri kabul ettiğini belirtmektedir. Hiç şüphesiz yüce Allah da sözünden vazgeçmez.

Bundan şu husus anlaşılmış oldu ki, yüce Allah tövbeleri kabul etmeye mecbur değildir. Her alanda egemenlik ve yetki O’nun elindedir, dilediğini yapar ve istediği gibi hükmeder. Dolayısıyla istediği tövbeyi vaat ettiği üzere kabul eder, istediğini reddeder. Nitekim ayetin zahirinden anlaşılan, bunu ifade etmektedir: “Doğrusu iman ettikten sonra inkâr edip sonra da inkârlarını arttıranların tövbeleri kesinlikle kabul edilmez.” (Âl-i İmrân, 91)

Bu konuda söylenebilecek en ilginç söz, Firavun’un boğulması ve tövbe etmesi ile ilgili olarak söylenen sözdür. Önce bu olayı anlatan ayeti okuyoruz: “Sonunda Firavun boğulmanın eşiğine geldiğinde İsrail oğullarının inandıkları ilâhtan başka ilâh olmadığına inandım. Ben de ona teslim olanlardan biriyim, dedi. Şimdi mi aklın başına geldi? Daha önce hep Allah’a karşı gelmiş ve bozgunculardan biri olmuştun.” (Yûnus, 91)

Sözünü ettiğimiz tuhaf sözün sahibi bu konuda özetle şöyle diyor: Bu ayet, Firavun’un tövbesinin kabul edilmediğini göstermez. Kur’an’da Firavunun ebedî helâke mahkûm olduğunu bildiren hiçbir ayet yoktur. Allah’ın rahmetinin genişliğini, onun gazabını geride bıraktığını düşündüğümüzde boynunu bükerek, ümitsizlik ve hayal kırıklığının çaresizliği içinde O’nun rahmet ve kerem kapısına başvuranı, Allah’ın reddedeceğini caiz görmek uzak bir ihtimal olur. Bizden biri bile insan fıtratının kerem, cömertlik ve merhamet içerikli ahlâkına göre hareket ettiğinde eski kötülüklerinden gerçekten pişman olan kimselere merhamet ederken merhametlilerin en merhametlisi, keremlilerin en keremlisi ve kurtuluş dileyenlerin kurtarıcısı olan yüce Allah’ın böylelerine karşı ilgisiz kalacağı hiç düşünülebilir mi?

İşte “İçlerinden birine ölüm gelip çatıncaya kadar kötülükleri yapıp ‘Ben şimdi tövbe ettim’ diyenler… için tövbe yoktur.” (Nisâ, 18) ayeti bu görüşü çürütüp reddediyor. Daha önce belirtildiği gibi, o kritik andaki pişmanlık yalancı bir pişmanlıktır. İnsanı bu pişmanlığı göstermeye sevk eden faktör, günahının vebalini ve belanın indiğini görmüş olmasıdır.

Eğer her pişmanlık tövbe ve her tövbe makbul olsaydı bile, kıyamet günü günahkârların durumunu anlatan “Onlar azabı görünce pişmanlığı yüreklerine gömdüler.” (Sebe, 33) ayet ile daha birçok ayet bunu reddederdi. Bu ayetlerde günahkârların yaptıklarına pişman oldukları, iyi ameller işlemek için dünyaya geri dönmek istedikleri açıklanıyor ve bu isteklerinin geri gönderildikleri takdirde tekrar kendilerine yasaklanan kötülüklere dalacakları, yalancı oldukları gerekçesi ile reddedildiği anlatılıyor.

Anlatıldığı şekli ile Kur’an’ın tövbenin tahliline ilişkin izlediği yöntemin, gerçekler pazarında değeri olmayan zihni bir tahlil ve inceleme olduğu sanısına asla kapılmamak gerekir. Bunun izahı şöyledir: İnsan ile ilgili mutluluk, mutsuzluk ve iyilik, bedbahtlık konularına ilişkin inceleme bundan başka bir sonuç vermez. Çünkü biz toplumdaki sıradan insanın durumunu göz önüne alır ve o insanın eğitimin ve öğretimin etkisi altında olduğunu gözden kaçırmazsak, böyle bir insanın yalnız başına sosyal iyilikten ve bedbahtlıktan yana boş olduğunu, bu şıkların her ikisine de elverişli olduğunu görürüz. Sonra eğer bu insan iyilikle donanmak, sosyal takva kılığına bürünmek isterse, içinde bulunduğu durumdan çıkmasını sağlayacak sebeplerin bir araya gelmesi gerekir. Bu da manevî mutluluk konusunda yüce Allah’ın, kula yönelik ilk tövbesine tekabül eder. Sonra o kimsenin içinde bulunduğu kötülüklerden, ayak bağlarından ve ihmalkârlıktan kendini sıyırması, kurtarması gerekir. Bu da bizim sözünü ettiğimiz kul tövbesi yerine geçer.

İyilik ile bedbahtlık aynı kalpte birlikte barınamaz.

Sonra bu kişinin kalbine egemen olan kötülüklerin ve bozuklukların yok olması, böylece kalbinde kemal sıfatının, iyilik nurunun yerleşmesi gerekir. Çünkü iyilik ile bedbahtlık aynı kalpte birlikte barınamaz. Bu da bizim sözünü ettiğimiz tövbenin kabul edilmesi, günahların affedilmesi aşamasına tekabül eder. Aynı şekilde insanın fıtrata bağlı olarak gerçekleşen sosyal gelişme ve mutluluk sürecinde, dinin tövbe konusunda yüce Allah’ın insanları yarattığı fıtrat uyarınca göz önünde bulundurduğu bütün hükümler ve etkiler geçerlidir.

Üçüncü olarak; naklettiğimiz ve etmediğimiz ayetlerden anlaşılacağı üzere tövbe, insanın ruhu üzerinde etkisi olan bir gerçektir. Bu gerçek, insan ruhunu ıslah eder, onun dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan insanî iyiliğe hazırlar. Başka bir ifade ile tövbe, -şartları gerçekleşince- dünya ve ahiret hayatında bütün bedbahtlıkları insana yönelten, onu mutluluk koltuğuna oturmaktan alıkoyan nefsanî kötülüklerin giderilmesinde faydalı olur. Şer’î hükümlere ve din kurallarına gelince, bunlar günah işlemekle insanın üzerinden kalkmadıkları gibi tövbe ile de kalkmazlar.

Evet. Bazı hükümlerin tövbe ile irtibatı olabilir ve dolayısıyla o hükümlerin yasalaştırılmasında yatan maslahatlara göre tövbe aracılığıyla kaldırılabilir. Fakat bu durum, tövbenin herhangi bir hükmü kaldırdığından farklı bir şeydir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İçinizden fuhuş yapan iki tarafa (erkek ve kadına) eziyet edin; eğer tövbe edip kendilerini düzeltirlerse, artık onlardan vazgeçin (eziyet etmeyin). Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul eden ve rahimdir.” (Nisâ, 16)

“Allah’a ve Peygambere savaş açanların ve yeryüzünde kargaşa çıkaranların cezası ya öldürülmeleri ya da idam edilmeleri ya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ya da yaşadıkları yerlerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyadaki perişanlıklarıdır. Ahirette ise onları ağır bir azap beklemektedir. Yalnız bunların içinde tarafınızdan yakalanmadan önce tövbe edenler müstesna; bilin ki, Allah affedici ve merhametlidir.” (Mâide, 34) Bu anlamda başka ayetler de vardır.

Dördüncü olarak; tövbenin yasallaşmasının gerekçesi, daha önce dediğimiz gibi, günahların helak edici etkisinden kurtulmaktır. Çünkü tövbe, kurtuluş vesilesi ve mutluluğa ermenin ilk adımıdır. “Ey müminler, hepiniz Allah’a tövbe edin ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nûr, 31) ayeti bu gerçeğe işaret eder. Bunun yanı sıra bir başka faydası da insanın ümidini canlı tutması, onun durgunluğa ve sönüklüğe kapılmasını önlemesidir. İnsanın hayatî gelişimi ancak korku ve ümit dengesinin kurulması ile mümkündür. İnsan ancak bu denge sayesinde zararlı şeylerden kaçınır ve faydalı şeylere doğru gider. Aksi hâlde insan mahvolur. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “De ki, ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o affedici ve merhametlidir. Rabbinize yönelin.” (Zümer, 54)

İnsan onun tabii özelliklerini tanıdığımız kadarıyla hayat pazarında kayba uğramadıkça faal ruhu coşkusunu, çalışma ve çaba hususunda kararlılık ve gayretini devam ettirir. Fakat çalışmasını boşa çıkaracak, emeğini sonuçsuz kılacak ve ilerisine yönelik ümidini kıracak şeyle karşılaşıp ona yenilince, ye’se (ümitsizliğe) kapılır, çalışma azmi kırılır. Kimi zaman başarıdan ümit kesmiş, hedefe varma beklentisi kırılmış olarak yoluna devam etmekten vazgeçer. Bu durumda tövbe; hastalığını tedavi edecek, mahvolmaya yüz tutan kalbine yeniden hayat verecek yegâne ilaçtır.

Yukarıdaki açıklamamızdan bazılarının tövbeyle ilgili şu sanılarının ne kadar asılsız olduğu ortaya çıkar. Bazıları tövbenin yasallaşmasının ve insanları buna çağırmanın günah işlemeyi teşvik ettiğini, ibadeti terk etmeye yol açtığını sanırlar. Şöyle ki, insan hangi günahı işlerse işlesin eğer Allah tarafından tövbesinin kabul edileceğine kesin olarak inanırsa, herhangi bir günah işlediği takdirde bu onda herhangi bir etkiye yol açmaz ve bu güven, onun günah işlemeye yönelik cüretini, kötülüklere dalma cesaretini arttırır ve önce günah işleyip sonra tövbe etme düşüncesi ile her kötülüğün kapısını çalar..

Tövbe günahtan sıyrılmaktır.

Bu görüş şu yüzden asılsızdır: Eğer tövbe kapısı açık tutulursa, insan önce günah işleyip sonra tövbe etme düşüncesine kapılır sözüne gelince; bunu iddia edenler şunun farkında değillerdir ki, bu türlü bir tövbe gerçek anlamda tövbe olmaz. Çünkü tövbe günahtan sıyrılmaktır. Ama söylendiği biçimi ile yapılacak tövbede günahtan sıyrılma niyeti yoktur. Çünkü böyle bir tövbe günahtan önce de günah sırasında da günah işlendikten sonra da vardır. Fiil gerçekleşmeden önce de pişman olmak, yani gerçek tövbe etmek anlamsızdır. Bu tür günahlarda tövbenin bir tek maksadı olabilir ki, o da âlemlerin Rabbi olan Allah’ı kandırmaktır. Oysa “kötü niyetli komplolar, sadece düzenleyicilerini tuzağa düşürür.” (Fâtır, 43)

Beşinci olarak; insanın kötü bir durumundan ibaret olan günah, onun hayatında kötü bir etkiye sahiptir. Günahtan dönülmesi, tövbe edilmesi için günahın kötü olduğunu kesinlikle bilmek gerekir. Eğer böyle bir bilgi olursa bir kere insanın yaptığına pişman olmaması mümkün değildir. Pişmanlık, kötü davranışın doğurduğu, insanın iç âleminde meydana gelen özel bir etkilenmedir. İkinci olarak bu hâlin kalıcı olabilmesi için o kötülüğe ters düşen iyi hareketlerin yapılması gerekir ki, söz konusu kötülükten vazgeçildiğine delil olsun.

Altıncı olarak; insanın kendi iradesi ile kötülükten itaate ve kulluğa dönmesi demek olan tövbe, ancak irade ortamında gerçekleşir. Bu da irade alanı olan dünya hayatıdır. Kulun iyilik-kötülük, mutluluk-bedbahtlık yollarından birini tercih etme iradesine sahip olmadığı durumlara gelince, bu durumlarda tövbe söz konusu olamaz.

Kul hakları ile ilgili tövbe de bu kategoriye girer. Tövbe yüce Allah’ın hakları için geçerlidir. Kulların haklarına yönelik kötülüklerin ortadan kalkması, kötülüklerden zarar görenlerin rızasını gerektirir. Bu tür kötülükleri kesinlikle tövbe telafi etmez. Çünkü yüce Allah insanlara, onların malları, ırzları ve canları ile ilgili birtakım haklar tanıdı. Herhangi bir kimsenin bu haklarından herhangi birinin çiğnenmesini zulüm ve saldırı saydı. Kulların herhangi bir suçu yokken kendilerine tanıdığı bu hakların herhangi birini geri alması, böylece başkalarına yasakladığını kendisi yaparak o kullara zulmetmesi -hâşâ- düşünülemez. O “Hiç şüphesiz Allah insanlara asla zulmetmez.” (Yûnus, 44) buyuruyor.

Yalnız şirkten tövbe etmek demek olan İslâm, ayrıntılarla ilgili bütün eski kötülükleri, geçmiş sorumlulukları siler. Bütün günahların affedileceğini haber veren mutlak ifadeli ayetleri de bu anlamda yorumlamak gerekir. Meselâ şu ayet gibi: “De ki, ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları affeder. Çünkü o affedici ve merhametlidir. Rabbinize yönelin, ona teslim olun.” (Zümer, 54)

Bir kötülüğün çığırını açan veya insanları doğru yola saptıran kimsenin tövbesi de bu kategoriye girer. Böyle durumlarda gerçek anlamda dönüş gerçekleşemez. Çünkü bu durumlarda günah işleyen kimse öyle kötülükler yapmış olur ki, bu kötülükler kaldıkça etkileri kalır ve izlerinin silinmesi mümkün olmaz. Oysa eğer günah kul ile Allah arasında kalırsa onun izlerinin silinmesi mümkün olur.

Yedinci olarak; gerçi tövbe silinebilecek günahları siler; nitekim şu ayet buna delâlet eder: “Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak faiz yemeye) son verirse, artık geçmişte olan (aldığı faizler) kendisinindir ve işi de Allah’a kalmıştır.” (Bakara, 275) Yine bir başka ayetlerin zahirinden anlaşılan buna delâlet eder: “Yalnız tövbe edip iyi ameller işleyenler hariç. Allah böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah affedici ve merhametlidir. Kim tövbe eder de arkasından iyi işler yaparsa o kimse kararlı bir pişmanlıkla Allah’a yönelmiş olur.” (Furkan, 71) özellikle bu ayetlerin ikincisi [Kim tövbe eder de…] üzerinde iyi düşünülürse, tek başına tövbenin veya tövbeye eklenecek iman ve salih amelin kötülüklerin iyiliklere dönüşmesini sağladığını görürüz.

Yalnız günahtan uzak durmak, önce onu yapıp da sonra tövbe ile yok etmekten daha iyidir. Çünkü yüce Allah, nasıl olurlarsa olsunlar, günahların mutlaka bir tür şeytan vesvesesine dayandıklarını belirtiyor. Arkasından da günahlardan ve kötülüklerden uzak kalabilmiş, ihlâslılara başkalarına yönelttiği övgülerle kıyaslanamayacak derecede üstün övgüler yöneltmiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İblis dedi ki: “Ey Rabbim, beni kışkırtıp sapıklığa düşürdüğün için dünyada kötülüğü onlara cazip göstererek hepsini yoldan çıkaracağım. Sadece onların arasındaki seçkin kıldığın kulların hariç.. Allah dedi ki: İşte bana ileten doğru yolum budur. Sana uyan sapıklar dışındaki kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun yoktur.” (Hicr, 39-42) Yine yüce Allah bu hikâyede İblis’in ağzından “Onların çoğunu şükredici olarak bulamayacaksın.” (A’râf, 17) buyuruyor.

Bu ayetlerde sözü edilen kimseler teşrifi kulluk makamına tek başlarına sahiptirler. Tövbe edip de salih amel işleyen diğer kullar bu makamda onlara ortak olamazlar.

Paylaş
Etiketler: Allah'ın rahmetiBakara Suresidingünahiyi ameler işleyenlerKur'antövbetövbe etmek
Önceki Yazı

Babalar Tarikata Biat Etti

Sonraki Yazı

Ecdadımız Lafazanlığının Sefaleti

Mahmut Celal ÖZMEN

Mahmut Celal ÖZMEN

İlişkili Yazılar

Mahmut Celal ÖZMEN

Anneler Günü Kimin Günü

12 Mayıs 2013
5k
Mahmut Celal ÖZMEN

Facebookta Bir Arkadaşla Sohbetimiz…

29 Mart 2012
5k
Mahmut Celal ÖZMEN

Tarikat mı? Sakın ha!

27 Mart 2012
5k
Mahmut Celal ÖZMEN

Öğüt Almak İsteyene Kur’an Yeter!

03 Ağustos 2011
5k
Sonraki Yazı

Ecdadımız Lafazanlığının Sefaleti

Yorumlar 1

  1. orhan ceylan says:
    15 yıl önce

    kalemine yüreğine sağlık kardeşim…aydınlatıcı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap