Tohum korumakla vatanı korumak, geleceği inşa etmekle tohum muhafaza etmek, terör örgütleri ile mücadele etmekle Monsanto ile savaşmak arasında fark yok, olamaz.
YERLİ VE MİLLİ Mİ?
Hep duyarız “yerli ve milli” diye. Bu sıkıntılı bir cümle… Zira her yerli milli olmayabilir. Milli ise yerliyi de kapsar. Bu yüzden “milli” demek kâfidir. Türkiye’deki tohum sektörünün ezici bölümünü kontrol eden şeytanın şirketi lakaplı Monsanto, ifsad edilmiş şer tohumlarının bir bölümünü Türkiye’de üretiyor. Bu yerli ama milli değil…
Örnek Türkiye’de çok çeşitli otomobil üretiliyor. Devlet bu yerli üretimleri haklı olarak milli görmediği için milli otomobil peşinde. Neden? Çünkü markalar yabancı, sermaye yabancı, ama Türkiye’de yerli üretim yapıyor, “Türk Malı” etiketi vuruyor. Böyle deyince bu mal milli sayılır mı? Sayılmaz ise neden milli otomobil peşindeyiz? Bir örnek daha. Şimdi bir aşı devi Ankara’nın sağlayacağı devasa bir fonla Türkiye’de aşı üretimine geçiyor. Daha şimdiden bize “yerli aşı” diye pazarlamaya başladılar bile.
“Türk tohumu” denilen şeyin çok ama çok büyük bölümü de böyle. Yabancı şirket gelmiş. İsminin başına bir “Türk” kelimesi eklemiş, burada üretim yapıyor. Bizim bakanlık da bizim meseleyi çakmamamız için “yerli” diye anlatıyor, istatistik yayınlıyor.
Türkiye düşmanı, New York Times, Financial Times, Quardian gelse Türkçe yayına başlasa, biz bu gazeteleri “Türk” sayar mıyız? Nasıl ki, Hürriyet gazetesi yerli ama milli değilse, bunlar da yerli ama milli olmayacaklar.
Tohumda bize anlatılan masal da tam böyle bir şey. Bir an bütün tohumların tabii, ama üreticilerin yabancı olduğunu düşünün. Bu duruma itiraz eder miyiz? Hiç kuşkunuz olmasın buna da itiraz ederiz.
Çünkü tohum namustur, yabancıya teslim edilemez. Tohum gelecektir, başkasının insafına terk edilemez. Tohum hayattır, bilinmeyen ellerde ifsad ettirilemez. Tohum emanettir, Allah hesabını soracak. Aksi düşünen bizden, biz de ondan beriyiz. Mesele bu kadar net! Vesselam!
İŞTE KÜRESEL TOHUM MAFYASININ İLİŞKİ AĞI
EY İNSAN İYİ BAK!
“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir 
bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. (Mülk 2-5)
SON SÖZ ÜSTAD NECİP FAZIL’IN
Üstad Necip fazıl Kısakürek rahmetli, 1 Mayıs 1969 tarihli Büyük Doğu Mecmuası’ndaki “DEVRİM” başlıklı yazısında diyor ki: “Yeni dille (kemalizmin uydurduğu Türkçe’de), baba ve evladının, mazi ile hâlin, ticaretle ahlâkın, dudakla kalbin, şehvetle aşkın, ilimle hakikatin, profesörle talebenin, kültürle profesörün, fikirle gazetenin, sanatla nizamın, şairle şuurun, Meclis’le Anayasa Mahkemesi’nin, Hükümetle Danıştay’ın, toprakla köylünün, makineyle milli dehanın, sermayedarla işçinin, servetle dağıtım ölçüsünün, makamla liyakatin, parti programıyla ideolojisinin ve nihayet devlet bünyesinde beyin merkezi yumruk manzumesinin… Aralarını efsane çapında açtılar ve bu hâle “devrim” dediler.”
.jpg)
YAZI DİZİSİ SONA ERDİ
YAZININ 1. BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
———————————————————–
TOHUM İLE İLGİLİ DİĞER YAZILAR
Tohum, yalanlar ve gerçekler-1
