Yazı başlığını okuduğunuzda, İnsanlığın varoluşundan bu yana iyiyi, doğruyu ve güzeli arayan tiyatro sanatının özel yolculuğuna katılmanın yolu olan “Tiyatro Atölyesi”nden bahsedeceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz..
Tiyatro demişken…
Büyük ustalarımızı, ellerim patlarcasına ayakta alkışlıyorum…
Belki hepimiz birer usta değiliz ama; en azından hepimiz birer izleyiciyiz..
Dünya denilen bu’ kocaman sahnenin büyülü perdesini analizlemek için; biz izleyicilere düşen çok fazla şey var aslında..
Esas itibarıyla her izlengeç sadece bakmayı değil, farkındalıkla izlemeyi ve izlediğini anlamayı gerektirir…
Eğer iyi bir izleyiciyseniz, Promiyeri yapılan oyunu ilk izleyene olduğu gibi ikinci kez izleyene de en ince detayına kadar yine siz anlatırsınız..Usta bir gazetecinin kadrajına da böyle girmeli tüm Dünya sahnesi..
Aydın olmak adına , entel – dantel olmak adına mikser gibi kıvırtamaz bir gazeteci..
Bu tipik izleyiciler ve zeka sorunu olanlara…
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Ne diyordu? (Ruhu Şad olsun )
“Bir saniyesine dahi hakim olamadığımız hükmedemediğimiz bir hayat için, bir Dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.”
Öyleyse; Dört perdeli bu oyunda ilk bahar, yaz ve Sonbaharı gören gözler…
Gözlerini yumup, “KIŞ” gerçeğini görmezden gelemez – gelmemeli..
Kış perdesi açıldığında sıcak sohbet odalarında nam olsun diye.. Uludağ’ı, Kartepe’yi veya Tokat – Başçiftlik kayak merkezini bahse konu edenler..
Dünya’nın herhangi bir yerinde,en ücra bir köşede yapayalnız soğukta kalmanın empatisini yapmak bir yana adeta hissetmeli soğuk gerçekleri..
Aşık Veysel’in Tabiriyle.. (ruhu şad olsun)
“İki kapılı bir handa” öyle bir tiyatrotölye açmışız ki; tam da yüce egolarımıza hitap eden cinsinden…
Hayır, hayır
Böylesine ego’lu böylesine bencil ve böylesine sahte bir Atölye’de, gerçek Tiyatro ustaları yetiştiremeyiz..
Görüş mesafelerimizi doğru ayarlayabilirsek, hayata dair daha farklı bir bakış açısı yakalamamız kaçınılmaz olacaktır..
Görüşünüzün mesafesini doğru ayarladığınızda..
Her söylenene gereksiz alkış tutmayacak, nam olsun diye yamulmayacaksınız..
İşte bu aşamada yamulduğumuz bir yer var ki; herkesin eli ağzına kaçacak cinsten…
KADIN HAKLARI.!.
Entel – Dantel olmak adına…
Çakma aydın olmak namına…
En çok prim yapan olaylar zincirinin sadece bir halkası olan “Kadın Hakları” üzerinden kalem oynatan mikser kılıklılar…
Bu oyunun prömiyerinde benim görüş mesafemden kaçamayacaksınız.!.
Kadın Hakları denildiğinde bu sahte kahramanlarımızda bir alkış kıyameti…
Erkeklerin hakları nasıl olmalı arkadaş, diyen yok!
Kadınlar; kesinlikle kadınlık cinsiyet özelliklerinden sıyrılıp kendilerini dışarıdan izlemeli… Erkekler ; kesinlikle Erkeklik cinsiyet özelliklerinden sıyrılarak kendilerini dışarıdan izlemeli
…ve tanımalı herkes kendisini…
Kendini erkek sananların cinsiyet yaklaşımıyla Kadınlara hayatı dar edemeyeceği ve/veya etmemesi gerektiği gibi…
Feminizm veya bilmem ne izm namına da kendini daha kadın sananlar, Erkeklere hayatı zindan edemezler – etmemelidirler..
Tüm Canlılar , Dünya denilen bu sahnede oyunlarının prömiyerini yapıyorsa..
öyleyse her canlının kendine ait gerçek bir rolü var !
Her canlı sevgi ve Saygıyı hakediyor..
Sevgi de değilse bile Saygı müessesesinde bir mecburiyet söz konusudur..
Birey olmaktan, İnsan olmaktan kaçınırsak…
Cinsiyetçi yaklaşımlarla feodaliteye doğru yol alırız ve kimse bunun önünde duramaz…
Her canlının bir diğer canlıya ihtiyaç duyması eşyanın tabiatına aykırı olmadığı gibi, doğanın da bir gereği ve gerçeğidir…
Biz insanlığın tiyatrotölyesi’nde iyice pişemiyorsak ustalaşamıyorsak en azından iyi bir izleyici olmak zorundayız…
Aksi halde bu komedi sahnesi yerine müthiş bir komedram oyunlar prömiyeri kaçınılmaz olacaktır.

















