Televizyonla aşinalığım pek yoktur. Artık “Kitle iletişim araçları” çoğaldı. Televizyon eski saltanatından çok uzakta olmasına rağmen halâ hatırı sayılır takipçisi var.
Eskiden “kanal” sayısı çok azdı. Özellikle “Karasal yayın” yapan televizyonlar kendilerine “uydu”dan bir yer bulunca dünyanın her yerinden takip edilir oldu.
Şimdi televizyonun ne olduğunu bir yana bırakıp izlediğim bir programdan bahsetmek istiyorum.
Günlerden bir gün televizyonda yapılan bir yarışmaya ben de bakayım dedim. Öyle ya yarışma programları bir nevi kültür programları sayılıyor. Eh bizim de kendi çapımızda bir kürlümüz var diye geçtik ekranın karşısına.
Her gelen yarışmacı kendi hakkında bilgi vermeye başlayınca doğrusu “Ne kadar da bir şey bilmiyormuşum” demeye başladım. Her yarışmacı daha ikinci soruda bile yarışmaya veda etse de kendi tahsil hayatı ve özgeçmişleri hakkında söylediklerini duyunca ben “bizimki de tahsil mi” diyecek kadar oluyordum. Hatta oturduğum yerde “büzüşüp” kalıyordum.
Derken bir yarışmacı daha oturdu yarışma koltuğuna. Adamın dünyada gezmediği çok az yer var. Bazı yerlerin fotoğrafı da gösteriliyor. Hani imrenmedim desem yalan. Adam dünyada yedi kıtayı dolaşmış. Aklıma “Çok yaşayan mı bilir çok gezen mi bilir” atalar sözü geldi. Karşımda bir derya var sandım.
Yarışma başladı. Adam sakin. Her soruya 20 saniye dolmadan cevap veriyor. Gezmenin mükâfatını alıyor. Kendinden çok emin.
Derken “Zurnanın zırt dediği yere” geliyoruz. Soru şöyle: “Teravih namazı aşağıdaki vakitlerden hangisinde kılınır?”
Şıklar ise:
Öğle- İkindi arası, İkindi- Akşam arası, Akşam-Yatsı arası ve Yatsı- Sabah arası.
Yarışmacı ilk defa 20 saniyeden fazla düşündü. Sonra Akşam ile Yatsı arasında olan şıkkı sesli olarak ilan etti.
Meğer cevap yanlışmış(!)
Öyle ya, herkes teravih nazmının ne zaman kılınacağını bilmesi şart değil ya.
Tabii ki gezip gördüğü yerlerde namaz vakitleri ile araştırma yapacak da değil. Çok hesapsız bir soru. Ülkenin laik olup olmadığına bakılmadan soruyu sormuşlar bir kere. Vatandaş da “ilgi” alanında olmadığı için bilemedi.
Böylece bir yarışmacı daha koltuğu bir sonrakine devretti. İyi ki yarışma koltuğuna yapışıp kalmak olmuyor. Çünkü bilemeyen koltuğu ter ediyor. Bilen ise bildiği müddetçe devam ediyor.
Kısaca koltukta oturmak her babayiğidin harcı değil.
Sahi “cenaze namazı” hangi vakitte kılınır?”
Ne! Belirli bir vakti yok mu?
