Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Yusuf Özkan ÖZBURUN

Temelsiz Binada Yaşamak: İmansız İslâm Olur mu? (I)

Yusuf Özkan ÖZBURUN Yazar Yusuf Özkan ÖZBURUN
11 Ocak 2011
Yusuf Özkan ÖZBURUN
1
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Hepimize, ilkokul yıllarında, matematik derslerinden birinde, pergelle kağıt üzerine daire çizme işi öğretildi. Yapılması gereken şey, ucu sivriltilmiş bir kurşunkalemi pergelin boş haznesine monte edip,pergelin diğer sivri ucunu kağıda iyice saplayıp, hiç yerinden kımıldatmadan fırdolayı çevirmekten ibaretti.

Fakat bu iş sanıldığı kadar kolay değildi. En başta, dört başı mamur bir daire çizebilmek için, önce üstünde çizim yaptığınız zemini oraya buraya kaydırmamanız, dairenin çizilmesini—yani, varlığını—mümkün kılan pergelin sivri ucunu zemine iyice yerleştirmeniz ve yerinden çıkmamasına özen göstermeniz, ayrıca kurşunkalemin gezindiği yerleri adamakıllı belirginleştirmeniz gerekmekteydi.

Başka türlü bir yol takip ederek, doğru düzgün bir daire çizmeniz mümkün değildi. Meselâ, pergelin kurşunkalem bulunan ucunu merkeze alarak bir çizim yapmaya kalkışsanız, pergelin diğer sivri ucuyla ya güzelim kağıdı yırtar ya da kulak tırmalayıcı bir kuru cızırtıdan başka birşey elde edemezdiniz. Basit bir daire çizebilmenin bile bir âdâbının, bir usulünün olduğu apaçık ortadaydı. Daire, dıştan içe doğru değil, içten dışa, yani ‘merkezden muhite’ doğru çizilebilirdi; ve bu, değişmez bir kuraldı.

Nasıl merkez sabitlenmeden bir daire çizmek mümkün değilse, bir tekerleği de, önce orta kısmı, sonra ortasıyla etrafını birbirine bağlayan çubuklar ve nihayet dıştaki metal kasnak olmadan döndürmek mümkün değildi. Aynı şekilde, bir ağaç kök ve gövdesi olmaksızın bir anda dallarının ucundan meyveler sunamıyordu. Çünkü, kök olmayınca gövdenin, dalların ve dolayısıyla meyvelerin varlığından bahsedemiyorduk. Ağacın, ancak ve ancak kökü toprakta sabit olduğunda, gövde ve dalları göğe uzanabiliyor; ancak kök ile kurulan sıkı ve organik bağ kalıcı olduğunda dallar meyveye durabiliyordu. Köklerin nazenin uçlarından yukarılara su, mineral ve sair gıdaların ulaşması ve böylece izn-i ilahî ile meyvelerin teşekkülü için, köklerin sürekli topraktan besleniyor olması gerekiyordu.

Kâinattaki yaratılışa dikkatle bakıldığında, herşeyin bir merkez ve eksen etrafında döndürüldüğünün; herşeyin bir odaktan dışa doğru serpilmek suretiyle yaratıldığının daha pek çok örneklerini görmek mümkündü. Gökyüzündeki gezegen ve yıldızlardan gök denizinde yüzen bir rabbanî gemi hükmündeki şu ihtiyar dünyaya varıncaya kadar, bütün cisimler bir eksen etrafında döndürülüyordu. Dibi bulunmaz bir kuyu hükmündeki zerrenin kalbinde, yine aynı dönüş cereyan ediyordu. Kendisine verilmiş akıl ve şuur ile tüm mahlukların ağabeyi hükmünde olan insan da, ana rahmine bir damla su olarak düşüyor, orada yumurta hücresiyle eşsiz bir buluşma yaşanıyor; bu buluşma bir odak teşkil ediyor, ceninin diğer gelişim safhaları bu odağın etrafında örülüyordu. Bu, sadece insanda değil, diğer hayvan ve bitkilerin yaratılış süreçlerinde de gözlenebilen bir vâkıaydı. Meselâ, bahar bahçesinde açan bir papatyanın ‘seviyor, sevmiyor’ diye koparıp yazık ettiğimiz incecik yaprakları, değirmi bir gövdenin etrafında uç verip diziliyorlardı.

Yine meselâ, suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgaların yayılışı da merkezden muhite doğru olmaktaydı. Taş suya ilk düşüş anında kendi miktarınca bir dalga halesi oluşturuyordu. Daha sonra bu dalga halesi bir sonraki dalga halesine dahil oluyor, bu ikincisi bir sonrakine.. derken, bu dahil olarak halkalanmalar zinciri birbirine ekleniyordu. Bu sarmal yürüyüş silsile halinde birbirine katışarak sahile kadar erişiyordu. Kıyıya vuran son büyük dalga halesinin içinde, o ilk dalga halesini bulmak da mümkündü. İlk ile sonun buluştuğu bir noktaydı burası.

Kudret ve tasarrufuyla herşeyi her an tedbir ve iradesinde tutan Rabbimizin yarattığı âlem kitabının satırlarında, yaşadığımız hayatın ince kıvrımlarında ve iç dünyamızın ücra köşelerinde, gizlenmiş halde duran nice örnek keşfedilmeyi bekliyor. Yukarıda verilen tüm örneklerde gözlenen ‘merkezden muhite’ kuralının işlediği daha nice misal bulmak; bunu insana, topluma, tefekkür usulüne, imana, İslâm’a, ibadete ve daha nice hususa tatbik etmek mümkün. Zaten, bu tatbikatın nümunelerini bizzat Kur’ân-ı Kerîm’in beyanında, Peygamber Efendimizin tüm hal, tavır ve sözlerinde, keza imanî tefekkür geleneğinin pırıltılı halkalarında rahatlıkla bulabiliyoruz.

Nitekim, Kur’ân-ı Hakîm’in birçok yerinde değinilen bu husus, İbrahim sûresinde daha belirgin bir şekilde vurgulanır. Tevhid kahramanı Hz. İbrahim’in ismini taşıyan bu sûrenin 23. âyetinde şöyle denilir: “İman edip amel-i salih işleyenler, altlarından ırmaklar akan cennetlere dahil olunurlar. Rablerinin izniyle orada ebediyyen kalırlar. Onların birbirine tahiyyeleri (selamlaşmaları) ‘Selâm’dır.” Bu âyette, ilgili diğer tüm âyetler gibi, ‘iman etme’ ‘salih amel işleme’nin önünde gelmekte; böylece, amel–i salihin imanın bir neticesi ve meyvesi olduğu dersi verilmektedir. Ancak hakkıyla iman edip salih amel işleyenlerin ebediyyen kalacakları cennetlere konulacağını bildirmektedir âyet.

Ardından gelen âyette ise, “Allah’ın güzel bir sözü kökü sabit, dalları semaya uzanan güzel bir ağaca benzettiğini görmez misin?” denilir. Ehl-i tefsirin ittifakla söylediği gibi, âyette geçen ‘güzel bir söz’ ibaresi, dinin kalbini ve merkezini teşkil eden kelime-i tevhidi karşılamaktadır. ‘Lâilaheillallah’ ve ‘Muhammedun resulullah’ gibi iki cümle ve hükümden oluşan kelime-i tevhidin ilk cümlesi, bir bakıma, önceki âyette geçen ‘iman etme’ye tekabül eder. İkinci cümlede ise, ‘amel-i salih’e ilişkin bir vurgu görmek de mümkündür. Zira, ‘Allah’ın resulü’ olarak Muhammed-i Arabî, Allah’a imana göre nasıl yaşanacağının mücessem bir timsalidir.

O kelime-i tevhidin köklerinin, insanda, kalbi mekân tuttuğu görülmektedir. Mahlukatın her daim Yaratıcılarına ettikleri şahitliği anlayan her mü’min kulun iman mahalli, yani ‘merkez’i olan kalbinde kök salan tevhidin dalları ise, her mü’min kulun kalbinden onun tüm âzâlarına akan amelleri, hayırlı fiiller, fiilî ve kavlî duaları besler. İman, her insanı, dergâh-ı ilahînin katına ulaşan böylesi ‘güzel bir ağaç’a mazhar eder.

Bir sonraki âyette ise, bu güzel tevhid ağacının, Rabbinin izniyle, her zaman, gece ve gündüz, dünya ve âhirette saadeti temin edecek salih amel meyveleri verdiğinin altı çizilir. Ve denilir ki, “O ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. İnsanlar ibret alsınlar diye, Allah onlara misaller veriyor ki öğüt alsınlar.”

Kur’ân’ın ulvî üslub ve i’cazının bir göstergesi olarak, her bir âyet kendinden önceki ve sonraki âyetlerle sıkı bir irtibat içinde bulunur. Âyetler birbirini açar ve tefsir eder. İşte bu hikmet gereği, takip eden bir sonraki âyette, Cenab-ı Hak tevhidin zıddı olan ‘çirkin bir söz’ü haber verir. Elbette, bu ‘çirkin söz,’ küfür ve inkârdır. O, kökü koparılmış—dolayısıyla meyvesiz—‘kötü bir ağaç’a benzemektedir. Rabbimizin birliğini idrak etmemenin; inkârın, şirkin, dalalet, sefahet ve imansızlığın ne kadar ebter, neticesiz ve bâtıl olduğunu ihsas eder bu son âyet: “Çirkin bir söz ise, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.”

Tercih insana aittir. İnsan ya kökleri âlemin dört bir yanına, geçmişin ta diplerine, fıtratının ve ‘fıtrat-ı zîşuur’ olan vicdanının en ücra köşelerine kadar nüfuz etmiş olan ve dalları şimdinin ve geleceğin her yanına serpilip dünyevî ve uhrevî saadet meyveleri veren ‘tevhid ağacı’na talip olacaktır; ya da, tam tersini yapıp, hiçbir şekilde hiçbir yerde karşılığı olmayan, anlamlı, esaslı, hakikatlı bir yansıması bulunmayan, dolayısıyla hiçbir surette insanın ihtiyaç ve tutkularını karşılamayan köksüz ve semeresiz ‘küfür ağacı’na talip olacaktır.

Şüphesiz, yapılacak tercihin, yani kökü ve dalları semaya uzanan meyveli ağaca muhatap olmanın veya vehmî, hayalî, zannî köksüz, çürük ve kokuşmuş ağaçlar üretmenin elbette bir karşılığı olacaktır. Bize laf olsun diye bu misaller verilmiş değildir. Nitekim, bir sonraki âyette Allahu Teâlâ kendisine iman edip bu imanın gereklerini yerine getirenleri dünya ve âhirette sabit bir söz (kavl–i sâbit)—yani hak, hakikat, saadet, istikamet ve iman—üzre sabit kılacağını müjdeler. O’nun Zâtını inkâr edip hevasını rab edinmek suretiyle zulmedenleri ise, dalalet, evham, şek ve şüphe derelerine atacağını ihtar eder: “Allah, iman edenleri, dünya ve âhirette sabit bir söz üzere sabit kılar. Zalimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.”

Kur’ân’ın ders verdiği bu ‘ağaç’ temsili, pek çok ârifin ve âlimin tefekkür dünyasına şöyle bir mânâ tohumu ekmiştir: Kelâm-ı Ezelî olan ve her daim tevhidi ders veren Kur’ân-ı Hakîm, kökü sabit bir ağaçtır. İman bu ağacın dalı; İslâm ise bu iman dalının budağıdır.

Bu yorum, vahiy olmaksızın sahih bir imana varmanın ne denli imkânsız olduğunu ihsas eder. Sahih ve tahkikî bir imanın ancak ilahî vahye ciddi bir muhatabiyetle geleceğini vurgular. Ve, ancak böyle bir iman ile İslâm’a ulaşılabileceğine dikkat çeker. Ki, barındırdığı bu sıra itibarıyla, bu yorum, yaşamakta olduğumuz hayattaki açmazları çözmede, bize önemli anahtarlar sunuyor gibi görünüyor.

Paylaş
Etiketler: bütün cisimler bir eksen etrafında döndürülüyordu.herşeyin bir merkez ve eksen etrafında döndürüldüğünün; herşeyin bir odaktan dışa doğru serpilmek suretiyle yaratıldığının daha pek çok örneklerini görmek mümkündü. Gökyüzündeki gezegen ve yıldızlardaKâinattaki yaratılışa dikkatle bakıldığında
Önceki Yazı

Tevfik Bir

Sonraki Yazı

Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde…

Yusuf Özkan ÖZBURUN

Yusuf Özkan ÖZBURUN

İlişkili Yazılar

Yusuf Özkan ÖZBURUN

Modern Dünyada Aileyi Anlamak (II)

29 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

Modern Dünyada Aileyi Anlamak (I)

28 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

Seyyah ve Turist

26 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

“Biz” Deyince ne Anlıyoruz?

11 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde…

Yorumlar 1

  1. Uğur ÖZALTIN says:
    15 yıl önce

    Yazınız güzel olmuş zevkle okudum.
    Tahkiki iman ehli ile takliti iman ehli arasında bu sürtüşme tarih boyunca olmuştur.
    Taklitçilik yani mukallitlik değerli değildir.
    Bir nevi taklitçilik bir dükkandaki çırağa benzer.
    İşin en tehlikeli tarafı bu çırakların dükkanda ustanın bulunmadığı zamanlarda çırağın usta zannedilmesidir.
    Hatta günümüzde çıraklar usta terbiyesinden geçmeden ukendi kafalarınca kendilerini usta ilan edip dükkan açmakta ve halkı peşlerine takmaktadırlar.
    O yüzden günümüzde tehlike çok artmıştır.
    Medya aracılığıyla kuklalar derviş diye halka çok kolay yutturulabiliyor.

    Sizinde dediğiniz gibi daire çizmek için sabit sağlam bi ayak gereklidir. Bu da iman-ilim ayağıdır.
    Müslüman suretli şeytanları fark etmenin tek yolu bu sağlam ayaktır.
    Şeytanı tanımayan kendini tanıyamaz.
    Şeytan da dışarda değil zaten.
    Hacc daki şeytan taşlamayı esas manasında fak etmek gerekir.
    Sevgiler selamlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap