Fırıldak Hüso‘ya para vermiş. Borsada para kazandırsın, diye. İlkin, 500 lira vermiş ki
bakalım harbiden kazandırıyor mu? diye. Aslında içten içe, Hüso‘nun kazandıracağından emin vermiş parayı.
Tabii, işler ters gidince 100 lira kaybettirmiş Hüso. Seçenek sunmuş İbo‘ya; bak, demiş; borsadır bu, belli olmaz, sen bilirsin.
Hasarlı 400 lirayı geri vermiş Hüso.
Hüso’ya itibarın artmasının sebebi ise; yaklaşık 2 hafta önce borsadan 12 bin lira kazanması. Bunu duyan eden, azdır çoktur yığmışlar borsa profösörü Hüso‘nun eline paraları.
Neyse. Bizim İbo bir hafta kadar dertli dertli gezmiş durmuş. Bir az zaman bekleyip kendisi oynamaya karar vermiş. Yatırmış bu sefer biraz daha fazla bir miktarda parayı, internet bankacılığı aracılığı ile.
Domuz fıtrat Gökmen hocayla da yaklaşık 3 aydır takılıyorlar. Deniz, gezi, yemek filan diye. Şekil itibarı ile domuz fıtrat Gökmen, İbo‘nun sırtına binmiş. İbo’nun arabası da var ya. Bütün mazotlar İbo’dan. Gökmen oralı bile olmuyor; azcık masrafa ortak olayım, diye.
Aradan zaman geçmiş. Ümit hocayı da zor bela ikna edip bir yere arabayla geziye gitmişler. Dönmüşler geri.
O günün akşamı bir çay bahçesinde ikisi otururlarken, borsada yine kaybettiği haberini alan İbo‘nun canı sıkılmış. Fırsatı yakaladığını düşünen domuz fıtrat Gökmen, benden konu açmış. Yahu, demiş, gündüzün o gezi yolunda iki balıkçı restoranı vardı.
Bu karaoğlan da hiç oralı olmadı. Gerçi aç değildik. Ama gezi esnasında, hiç değilse direksiyonu o balıkçı restoranlarına kırdıraydı, deyip
fitili salmış İbo‘ya.
Yürüyüşümde denk geldiler akşam. Oturduk. Soğuk nevale olmuşlar. Bana notumu-puanımı verdiğini de söyledi İbo. Elim cebime gitmiyormuş.
3 aydır mazot içen domuz fıtrat Gökmen değil de benmişim, gibi.
Tahminim; İbo, borsadan ötürü bu sefer daha fazla kaybetmiş.
Anlayacağınız, bu borsa bana patladı. Bütün kabahat, bana sorarsanız, fırıldak Hüso‘nun.
Garip geliyor bana bazı şeyler. Oynamadığım borsanın elimde patlaması. Hüso’nun işleri işte!




















