Kişisel Z raporumu da mutlaka çıkarırım. Yıl sonlarında. Ve okul zamanları.
Pandemi simulasyonu sebebiyle “okul dönemi” veya “dönem sonu” kavramları sarsıldığı için bu son bir yıldır
dönem sonu değerlendirmesi yapamadım. Olsun. Yılın sonu geldiği için yıl sonu değerlendirmesi yapacağım.
Öncelikle, kişisel olan Z Raporumu sunayım…
Birkaç yazımdır deyip duruyorum; pandemi işe yaradı, diye. Yani kişisel ve mesleki gelişimim için son derece faydalı oldu.
Mesleki gelişim açısından…
3 tane mühendislik kitabı hatmettim. Elektronik mühendisliği kitapları. Yeniden hatırlamak, pekiştirmek; ileri seviye konulara yöneliş.
“Yüksek Frekans Tekniği” ile ilgili kitaplara da baktım. Kendimi test etmek için kendim birkaç alıcı verici devresi tasarladım. Çalıştı.
İki tane mikrobilgisayar devresi tasarladım. KiCad adlı pcb tasarım programını öğrendim. Bu program yardımıyla iki mikrobilgisayar sisteminin
baskı devrelerini çıkardım. Çin‘deki bir firmaya gönderdim tasarımları. Onlar da bana baskı devreleri gönderdiler.
İşlemci, RAM, EEprom, IO portlar testleri tamamlandı.
Şimdi istediğim elektronik sistemi tasarlayabilirim bu iki mikrobilgisayar sistemi ile.
*
Evdeki pek çok eşyayı ya ihtiyacı olanlara verdim ya da çöpe attım. 50-60 adet meslek kitabı harici diğer bütün kitapları ya dağıttım ya çöpe attım.
Fazla mobilya, örtü, giyim, elektrikli alet, kırtasiye… vd. şeyleri ya ihtiyacı olanlara verdim ya da çöpe attım.
Zihinsel durulanma, dolaydaki eşyalardan kurtulmakla başlar, dedim
ve o sebepten üst paragrafta saydığım şeyleri yaptım ve hala yapmaya devam ediyorum.
Hayalim; cıscıbıl bir ev. Halı kilim ne varsa onları bile attım.
Elektronik atöylesi haline getirdiğim bir oda var. Bu oda da yapmam gereken şeyler tamamlanınca lağvedilecek.
Önemli olan şey kafada bir yere gelebilmekti. Malzeme, cihaz..ne varsa, ihtiyacı olan öğrencilere filan verilecek.
***
Dünyanın Z Raporu’na gelecek olursak…
Yıl sonu olması itibarı ile böyle bir rapor çıkarmamız elbette gerek.
Meselenin kökünden de başlayarak bir Dünya Z Raporu verelim…
Dünya gerçekten tükeniyor. Bunu duyarlı olan belki az belki çok kişi biliyor.
Yani, şu anda para denen şeyin de, güç denen şeyin de pek bir önemi yok.
O kadar çok üretim o kadar çok tüketim var ki… Mesele sanıldığından daha vahim…
“Üst akıl” filan diye bahsedip durduğumuz şey de, şu demin dediklerimin farkında. Çok üretim, çok para… filan artık öndemli değil.
En “güçlü akıl” şu an Çin merkezli-Çin’e konuşlanan bir yapı. Karşısında ise diğer “eski” akıl. (Belki de danışıklı döğüş..)
Çin merkezli “güçlü üst akıl”ın güçlü sopalarından biri Türkiye olacak. Aslında Türkiye için bir “Liman” benzetimi yapmak
daha doğru. “Şirket Sosyalizmi” dijital-otokratik yapı temelde 3-4 ülke temeli olacak. Türkiye, en önemli öğelerden biri.
Zaten Türkiye bir iskeleye benziyor. Akdeniz’e bir iskele gibi uzanan bu memleket bizim. Dijital Nazım.
Türkiye’nin bu kadar kabadayılığı nereden geliyor?..
Çin merkezli bir Asya bloku görünüyor. Türkiye’de ise bu büyük sisteme temel hazırlayan Avrasya’cı dediğimiz derin yapı.
…
Bir açıdan iyi gibi görünüyor… Lüzümsuz karbon, lüzumsuz insanlar, lüzümsuz üretim ve tüketim çılgınlığı…na bir denetim-gem gibi bakarsak.
Bir açıdan daha bakarsak… kişisel olarak beni rahatsız eden şeyler de var… Ben lüzümsuz muyum? diye soruyorum kendime.
“Üst akıl”lar öyle mi görüyor?..
Mesele kişisel saham olursa o zaman çarşı karışır.
Zaten üst akıla gıcığım ben. Çin‘den gelen bir kargom Gümrüğe takılmış. “Ticari” sayılmış.
Ben de gümrüğe terk etmek zorunda kaldım. Gümrüğe terketmeden önce üst akıl’a mektup yazdım. Hiç “tınlamadı” bile.
Bir Teknik öğretmenin teknik gelişimine destek vermeyeceksen yemişim senin aklını. O elini indir! Çivilerim tahtanı! Kağucuk!




















