Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Levent SEÇER (Prof.Dr.)

Takkiyecilik Bilimi Yendi…

Prof.Dr. Levent SEÇER Yazar Prof.Dr. Levent SEÇER
25 Ekim 2012
Levent SEÇER (Prof.Dr.)
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Cumhuriyetin kurucusu büyük insan Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın başarı ile kazanılmasının hemen sonrasın da modern çağdaş bir Türkiye'nin kuruluşu için harekete geçmiş ve o ünlü deyişi ''hayatta en hakiki mürşit ilimdir,'' diyerek çağdaş değişimin ne olduğunu açıkça ilan etmiştir. ‘Akıl ve mantık, ilim ve fen'' kalkınma da bizlere rehber olacaktır diyen Atatürk o ünlü nutkunda; '' Efendiler, bu konuşmamla milli hayatı son bulmuş farz edilen büyük bir milletin istiklali nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve modern bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım'' diyerek bitirmiştir.

BİLİMSEL DEVRİM

16 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'da gerçekleşen bilimsel devrimin dışında kalmıştır. Ne yazık ki bilgi üretmek yerine sadece değişimi uzaktan seyretmekle yetinmiştir. Bilimsel devrimin dışında kalmanın bize bedeli 300 yıl geride kalmamızın adıdır. Kepler, Descardes, Copernicus, Galileo, Newton, Bacon gibi bilim adamlarının başlattığı bilimsel devrim Aristo fiziğini, İbni Sina ve Galenos tıbbını gerilerde bırakıyor. Bilimsel devrim aslında insanlık adına yeni fikirlerin bilimsel düşüncenin yaygınlaşması aydınlanmanın adıdır. Aydınlanma, insanlığın yüzyıllardır içinde kaldığı karanlıktan çıkışıdır. Aydınlanma din ve bilim çatışmasındaki gerçeğin ortaya çıkması demektir. Osmanlı İmparatorluğu bilimdeki gelişmeleri göremedi karanlığın içinde kalmanın adını sayıkladı, Galilleo'dan bile haberi yoktu, bilgi üretmek yerine sadece seyretti, çok güçlüydü bir orduya sahipti ama bu yetmiyordu.17 asırdan sonra bilim üretmenin sağladığı üstünlükle batı dünyası. Avrupa`nın eline geçti. Ancak Türkiye Atatürk'ün sayesinde bu değişime kavuştu, ancak ne yazık ki bu gecikmenin hala ülkemizdeki sancıları devam ediyor. Yeniden yaratılmak istenen Osmanlı ruhu ile, Osmanlı'da var olan okullar Arapça dili dini okullar (İmam hatipler),medreseler, Saray okulları gibi, şimdi eğitimdeki anlamsız değişim süreciyle yeniden yaşatılmak istenmektedir. Osmanlı'da modern bilim eğitim süreci Hendesehane (1735) ve 40 yıl sonra açılan mühendishane-i Bahri-, Hümayun'ün kuruluşu kabul edilir. Gelenbevi İsmail Efendi, Hüseyin Rıfkı Tamani bu okulların hocaları arasındadır. Piri Reis, rasathane kuran Takiyyüddin Efendi, Şemsettin Itaki, Kâtip çelebi, Şanizade Ataullah Efendi ilk anatomi kitabını yazmıştır. Salih Zeki Bey, 19.asırda modern matematiğin kitabını yazan ve bunun eğitimini veren zattır. Bütün bu değerlerin o yıllarda Osmanlı'ya yansımasını söylemek ne yazık ki mümkün değil yıllarda padişah sultasının tek inandığı bilim değil ordu ve inanılmaz servetti. Orduya hâkim olmak onlar için farklı bir heyecandı, para vardı yeniçerileri isyanlardan alıkoymak için yığınla harcanan para, Osmanlı ordusuna hazinenin varlığıyla hâkim olmak ve dinsel kültürün egemenliği o yıllarda bilim ve aydınlığın önüne geçiyordu. Osmanlı'da gerçekten bilime değer veren çok önemli insanlar yetişti, fakat arzına çalıştığım gibi, dönemin padişahlar sultası nedense bilimden rahatsız oldular, dinsel gücü arkalarına alarak sistemin içinde olmaya çalıştılar. Şimdi bunun yansımalarını şu anda sisteme hâkim olan zihniyetin, yeniden Osmanlı'yı yaşatmaya çalışmalarındaki gayretleri içinde görmek mümkün. İşte MUHTEŞEM YÜZYIL masalındaki sergilenenler. Eğitim bilim ve kültür yapılanmasından yoksun kalmış bir halk, şimdi bu dizi ve buna benzer dizilerdeki sergilenenlere baktığında, içinde olduğu felaketin hala farkında değil. Yukarı da arzına çalıştığım yazımda, Osmanlı bilim adamı yetiştirmiş, ancak ne yazık ki din eğitiminin arkasına sığınan mollalar, softalar ve medrese kültürünü topluma başka düşüncenin altında getirmeye çalışanlar, saray haremlerindeki yaşamlarından vazgeçmeyerek, şimdi yansıtılmaya çalışılan din kültürünü yerleştirmeye çalışmışlardır. Anatomi, matematik ve tıp ilmine emek vermiş nice değerli ilim insanlarımız, sarayın gölgesinde kalarak sadece bugün isimleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır. Osmanlı dönemimde bu değerlerimize olanaklar sağlanmış olsaydı, şimdi Türkiye dünya da bilime yön veren ülke olacaktı. Âmâ halka hala MUHTEŞEM YÜZYIL ve buna benzer hiç bir kültürel getirisi olmayan diziler seyrettirilirse, ülkenin gelecekte yaşayacakları çağdaş devrim değil dinsel devrim olacaktır.

 

BİLİMSEL MİRAS KALMADI

Osmanlı'dan bugüne kalan bilimsel bir miras yok artık, sadece bilimsel miras olarak din eğitimi kaldı. Onu da biz siyasetin içinde güdülmüş toplum etkileşiminde kalan halka yutturmaya çalışıyoruz. Yani Allah'la halkı kandırmanın adı desek daha doğru olacak. Dinin bile saygınlığını siyasetin içinde yok ettiğimizin farkında değiliz. Osmanlı'da Şeyhülislam'ın bilime karşı takındığı tutum ''Bilim devleti harap ediyor '' sözleri o dönemde bilimsel değerlerin nasıl yalnız kaldığını göstermiyor mu? Kitap basmaya Avrupa'dan 250 yıl sonra başlamışız, âmâ ne hikmetse 18 yüzyılda sadece 90-100 kitap bile basamamanın nedenlerini bu topluma anlatamıyoruz neden? Çünkü hala kendini yönetenleri sorgulamaktan korkan bir toplum haline getirildik de ondan. Şimdi Atatürk Orman Çiftliğinde (AOÇ) 3000 ağacı keserek, oraya yeni bir Osmanlı Sarayı yaparak, kuzu gibi uyuyan toplumu oradan idare etmenin hayalini yaşayanlara bunu sorsak, acaba ne yanıt verecekler merak ediyorum. Yoksul halkın parasını buraya harcayarak kendilerine saray yapanları kim hangi cüretle sorgulayacak acaba? İfade özgürlüğünden söz edenlerin, ülkeyi çağdışı bir anlayışla nereye sürüklediklerini kim nasıl sorgulayacak dersiniz? Kendi anayasasını kurmaya çalışan bir siyasal zihniyetin, bilimsel değerlerin dışında inanç siyasetinin uykusuna yatırdığı bir toplumun, bilim ışığında çağdaş değişim anlayışı içinde. Atatürk devrimlerini sözde değil dolaysız özde yaşayacağına inanmıyorum. Türkiye 2013 ve daha sonrası senaryolarıyla adım adım dinsel devrime sürükleniyor. Ders kitaplarından Türk adı silinmeye başladı bile. Atatürk adını simgeleyen tüm isimler bir bir yok ediliyor, onun yerine hiç bir değeri olmayan kişilerin isimleri yazılıyor.(YÖK) üniversitelerde Atatürk ilke ve inkılapları dersi, yabancı dil dersini kaldırıyor. Türkiye'de çağdaş eğitimin değil dine dayalı bir eğitim sisteminin getirilmesi, bilimsel değişim anlayışına bir darbe değil midir? Takkiyeciliğin bedelini küçücük çocuklarla başlayıp, Üniversite gençliğine ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Daha neleri yaşayacak bu ülke bekleyip göreceğiz.

Cumhuriyetin kurucusu büyük insan Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın başarı ile kazanılmasının hemen sonrasın da modern çağdaş bir Türkiye'nin kuruluşu için harekete geçmiş ve o ünlü deyişi ''hayatta en hakiki mürşit ilimdir,'' diyerek çağdaş değişimin ne olduğunu açıkça ilan etmiştir. ‘Akıl ve mantık, ilim ve fen'' kalkınma da bizlere rehber olacaktır diyen Atatürk o ünlü nutkunda; '' Efendiler, bu konuşmamla milli hayatı son bulmuş farz edilen büyük bir milletin istiklali nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve modern bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım'' diyerek bitirmiştir.

BİLİMSEL DEVRİM

16 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'da gerçekleşen bilimsel devrimin dışında kalmıştır. Ne yazık ki bilgi üretmek yerine sadece değişimi uzaktan seyretmekle yetinmiştir. Bilimsel devrimin dışında kalmanın bize bedeli 300 yıl geride kalmamızın adıdır. Kepler, Descardes, Copernicus, Galileo, Newton, Bacon gibi bilim adamlarının başlattığı bilimsel devrim Aristo fiziğini, İbni Sina ve Galenos tıbbını gerilerde bırakıyor. Bilimsel devrim aslında insanlık adına yeni fikirlerin bilimsel düşüncenin yaygınlaşması aydınlanmanın adıdır. Aydınlanma, insanlığın yüzyıllardır içinde kaldığı karanlıktan çıkışıdır. Aydınlanma din ve bilim çatışmasındaki gerçeğin ortaya çıkması demektir. Osmanlı İmparatorluğu bilimdeki gelişmeleri göremedi karanlığın içinde kalmanın adını sayıkladı, Galilleo'dan bile haberi yoktu, bilgi üretmek yerine sadece seyretti, çok güçlüydü bir orduya sahipti ama bu yetmiyordu.17 asırdan sonra bilim üretmenin sağladığı üstünlükle batı dünyası. Avrupa`nın eline geçti. Ancak Türkiye Atatürk'ün sayesinde bu değişime kavuştu, ancak ne yazık ki bu gecikmenin hala ülkemizdeki sancıları devam ediyor. Yeniden yaratılmak istenen Osmanlı ruhu ile, Osmanlı'da var olan okullar Arapça dili dini okullar (İmam hatipler),medreseler, Saray okulları gibi, şimdi eğitimdeki anlamsız değişim süreciyle yeniden yaşatılmak istenmektedir. Osmanlı'da modern bilim eğitim süreci Hendesehane (1735) ve 40 yıl sonra açılan mühendishane-i Bahri-, Hümayun'ün kuruluşu kabul edilir. Gelenbevi İsmail Efendi, Hüseyin Rıfkı Tamani bu okulların hocaları arasındadır. Piri Reis, rasathane kuran Takiyyüddin Efendi, Şemsettin Itaki, Kâtip çelebi, Şanizade Ataullah Efendi ilk anatomi kitabını yazmıştır. Salih Zeki Bey, 19.asırda modern matematiğin kitabını yazan ve bunun eğitimini veren zattır. Bütün bu değerlerin o yıllarda Osmanlı'ya yansımasını söylemek ne yazık ki mümkün değil yıllarda padişah sultasının tek inandığı bilim değil ordu ve inanılmaz servetti. Orduya hâkim olmak onlar için farklı bir heyecandı, para vardı yeniçerileri isyanlardan alıkoymak için yığınla harcanan para, Osmanlı ordusuna hazinenin varlığıyla hâkim olmak ve dinsel kültürün egemenliği o yıllarda bilim ve aydınlığın önüne geçiyordu. Osmanlı'da gerçekten bilime değer veren çok önemli insanlar yetişti, fakat arzına çalıştığım gibi, dönemin padişahlar sultası nedense bilimden rahatsız oldular, dinsel gücü arkalarına alarak sistemin içinde olmaya çalıştılar. Şimdi bunun yansımalarını şu anda sisteme hâkim olan zihniyetin, yeniden Osmanlı'yı yaşatmaya çalışmalarındaki gayretleri içinde görmek mümkün. İşte MUHTEŞEM YÜZYIL masalındaki sergilenenler. Eğitim bilim ve kültür yapılanmasından yoksun kalmış bir halk, şimdi bu dizi ve buna benzer dizilerdeki sergilenenlere baktığında, içinde olduğu felaketin hala farkında değil. Yukarı da arzına çalıştığım yazımda, Osmanlı bilim adamı yetiştirmiş, ancak ne yazık ki din eğitiminin arkasına sığınan mollalar, softalar ve medrese kültürünü topluma başka düşüncenin altında getirmeye çalışanlar, saray haremlerindeki yaşamlarından vazgeçmeyerek, şimdi yansıtılmaya çalışılan din kültürünü yerleştirmeye çalışmışlardır. Anatomi, matematik ve tıp ilmine emek vermiş nice değerli ilim insanlarımız, sarayın gölgesinde kalarak sadece bugün isimleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır. Osmanlı dönemimde bu değerlerimize olanaklar sağlanmış olsaydı, şimdi Türkiye dünya da bilime yön veren ülke olacaktı. Âmâ halka hala MUHTEŞEM YÜZYIL ve buna benzer hiç bir kültürel getirisi olmayan diziler seyrettirilirse, ülkenin gelecekte yaşayacakları çağdaş devrim değil dinsel devrim olacaktır.

 

BİLİMSEL MİRAS KALMADI

Osmanlı'dan bugüne kalan bilimsel bir miras yok artık, sadece bilimsel miras olarak din eğitimi kaldı. Onu da biz siyasetin içinde güdülmüş toplum etkileşiminde kalan halka yutturmaya çalışıyoruz. Yani Allah'la halkı kandırmanın adı desek daha doğru olacak. Dinin bile saygınlığını siyasetin içinde yok ettiğimizin farkında değiliz. Osmanlı'da Şeyhülislam'ın bilime karşı takındığı tutum ''Bilim devleti harap ediyor '' sözleri o dönemde bilimsel değerlerin nasıl yalnız kaldığını göstermiyor mu? Kitap basmaya Avrupa'dan 250 yıl sonra başlamışız, âmâ ne hikmetse 18 yüzyılda sadece 90-100 kitap bile basamamanın nedenlerini bu topluma anlatamıyoruz neden? Çünkü hala kendini yönetenleri sorgulamaktan korkan bir toplum haline getirildik de ondan. Şimdi Atatürk Orman Çiftliğinde (AOÇ) 3000 ağacı keserek, oraya yeni bir Osmanlı Sarayı yaparak, kuzu gibi uyuyan toplumu oradan idare etmenin hayalini yaşayanlara bunu sorsak, acaba ne yanıt verecekler merak ediyorum. Yoksul halkın parasını buraya harcayarak kendilerine saray yapanları kim hangi cüretle sorgulayacak acaba? İfade özgürlüğünden söz edenlerin, ülkeyi çağdışı bir anlayışla nereye sürüklediklerini kim nasıl sorgulayacak dersiniz? Kendi anayasasını kurmaya çalışan bir siyasal zihniyetin, bilimsel değerlerin dışında inanç siyasetinin uykusuna yatırdığı bir toplumun, bilim ışığında çağdaş değişim anlayışı içinde. Atatürk devrimlerini sözde değil dolaysız özde yaşayacağına inanmıyorum. Türkiye 2013 ve daha sonrası senaryolarıyla adım adım dinsel devrime sürükleniyor. Ders kitaplarından Türk adı silinmeye başladı bile. Atatürk adını simgeleyen tüm isimler bir bir yok ediliyor, onun yerine hiç bir değeri olmayan kişilerin isimleri yazılıyor.(YÖK) üniversitelerde Atatürk ilke ve inkılapları dersi, yabancı dil dersini kaldırıyor. Türkiye'de çağdaş eğitimin değil dine dayalı bir eğitim sisteminin getirilmesi, bilimsel değişim anlayışına bir darbe değil midir? Takkiyeciliğin bedelini küçücük çocuklarla başlayıp, Üniversite gençliğine ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Daha neleri yaşayacak bu ülke bekleyip göreceğiz.

Cumhuriyetin kurucusu büyük insan Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın başarı ile kazanılmasının hemen sonrasın da modern çağdaş bir Türkiye'nin kuruluşu için harekete geçmiş ve o ünlü deyişi ''hayatta en hakiki mürşit ilimdir,'' diyerek çağdaş değişimin ne olduğunu açıkça ilan etmiştir. ‘Akıl ve mantık, ilim ve fen'' kalkınma da bizlere rehber olacaktır diyen Atatürk o ünlü nutkunda; '' Efendiler, bu konuşmamla milli hayatı son bulmuş farz edilen büyük bir milletin istiklali nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve modern bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım'' diyerek bitirmiştir.

BİLİMSEL DEVRİM

16 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'da gerçekleşen bilimsel devrimin dışında kalmıştır. Ne yazık ki bilgi üretmek yerine sadece değişimi uzaktan seyretmekle yetinmiştir. Bilimsel devrimin dışında kalmanın bize bedeli 300 yıl geride kalmamızın adıdır. Kepler, Descardes, Copernicus, Galileo, Newton, Bacon gibi bilim adamlarının başlattığı bilimsel devrim Aristo fiziğini, İbni Sina ve Galenos tıbbını gerilerde bırakıyor. Bilimsel devrim aslında insanlık adına yeni fikirlerin bilimsel düşüncenin yaygınlaşması aydınlanmanın adıdır. Aydınlanma, insanlığın yüzyıllardır içinde kaldığı karanlıktan çıkışıdır. Aydınlanma din ve bilim çatışmasındaki gerçeğin ortaya çıkması demektir. Osmanlı İmparatorluğu bilimdeki gelişmeleri göremedi karanlığın içinde kalmanın adını sayıkladı, Galilleo'dan bile haberi yoktu, bilgi üretmek yerine sadece seyretti, çok güçlüydü bir orduya sahipti ama bu yetmiyordu.17 asırdan sonra bilim üretmenin sağladığı üstünlükle batı dünyası. Avrupa`nın eline geçti. Ancak Türkiye Atatürk'ün sayesinde bu değişime kavuştu, ancak ne yazık ki bu gecikmenin hala ülkemizdeki sancıları devam ediyor. Yeniden yaratılmak istenen Osmanlı ruhu ile, Osmanlı'da var olan okullar Arapça dili dini okullar (İmam hatipler),medreseler, Saray okulları gibi, şimdi eğitimdeki anlamsız değişim süreciyle yeniden yaşatılmak istenmektedir. Osmanlı'da modern bilim eğitim süreci Hendesehane (1735) ve 40 yıl sonra açılan mühendishane-i Bahri-, Hümayun'ün kuruluşu kabul edilir. Gelenbevi İsmail Efendi, Hüseyin Rıfkı Tamani bu okulların hocaları arasındadır. Piri Reis, rasathane kuran Takiyyüddin Efendi, Şemsettin Itaki, Kâtip çelebi, Şanizade Ataullah Efendi ilk anatomi kitabını yazmıştır. Salih Zeki Bey, 19.asırda modern matematiğin kitabını yazan ve bunun eğitimini veren zattır. Bütün bu değerlerin o yıllarda Osmanlı'ya yansımasını söylemek ne yazık ki mümkün değil yıllarda padişah sultasının tek inandığı bilim değil ordu ve inanılmaz servetti. Orduya hâkim olmak onlar için farklı bir heyecandı, para vardı yeniçerileri isyanlardan alıkoymak için yığınla harcanan para, Osmanlı ordusuna hazinenin varlığıyla hâkim olmak ve dinsel kültürün egemenliği o yıllarda bilim ve aydınlığın önüne geçiyordu. Osmanlı'da gerçekten bilime değer veren çok önemli insanlar yetişti, fakat arzına çalıştığım gibi, dönemin padişahlar sultası nedense bilimden rahatsız oldular, dinsel gücü arkalarına alarak sistemin içinde olmaya çalıştılar. Şimdi bunun yansımalarını şu anda sisteme hâkim olan zihniyetin, yeniden Osmanlı'yı yaşatmaya çalışmalarındaki gayretleri içinde görmek mümkün. İşte MUHTEŞEM YÜZYIL masalındaki sergilenenler. Eğitim bilim ve kültür yapılanmasından yoksun kalmış bir halk, şimdi bu dizi ve buna benzer dizilerdeki sergilenenlere baktığında, içinde olduğu felaketin hala farkında değil. Yukarı da arzına çalıştığım yazımda, Osmanlı bilim adamı yetiştirmiş, ancak ne yazık ki din eğitiminin arkasına sığınan mollalar, softalar ve medrese kültürünü topluma başka düşüncenin altında getirmeye çalışanlar, saray haremlerindeki yaşamlarından vazgeçmeyerek, şimdi yansıtılmaya çalışılan din kültürünü yerleştirmeye çalışmışlardır. Anatomi, matematik ve tıp ilmine emek vermiş nice değerli ilim insanlarımız, sarayın gölgesinde kalarak sadece bugün isimleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır. Osmanlı dönemimde bu değerlerimize olanaklar sağlanmış olsaydı, şimdi Türkiye dünya da bilime yön veren ülke olacaktı. Âmâ halka hala MUHTEŞEM YÜZYIL ve buna benzer hiç bir kültürel getirisi olmayan diziler seyrettirilirse, ülkenin gelecekte yaşayacakları çağdaş devrim değil dinsel devrim olacaktır.

 

BİLİMSEL MİRAS KALMADI

Osmanlı'dan bugüne kalan bilimsel bir miras yok artık, sadece bilimsel miras olarak din eğitimi kaldı. Onu da biz siyasetin içinde güdülmüş toplum etkileşiminde kalan halka yutturmaya çalışıyoruz. Yani Allah'la halkı kandırmanın adı desek daha doğru olacak. Dinin bile saygınlığını siyasetin içinde yok ettiğimizin farkında değiliz. Osmanlı'da Şeyhülislam'ın bilime karşı takındığı tutum ''Bilim devleti harap ediyor '' sözleri o dönemde bilimsel değerlerin nasıl yalnız kaldığını göstermiyor mu? Kitap basmaya Avrupa'dan 250 yıl sonra başlamışız, âmâ ne hikmetse 18 yüzyılda sadece 90-100 kitap bile basamamanın nedenlerini bu topluma anlatamıyoruz neden? Çünkü hala kendini yönetenleri sorgulamaktan korkan bir toplum haline getirildik de ondan. Şimdi Atatürk Orman Çiftliğinde (AOÇ) 3000 ağacı keserek, oraya yeni bir Osmanlı Sarayı yaparak, kuzu gibi uyuyan toplumu oradan idare etmenin hayalini yaşayanlara bunu sorsak, acaba ne yanıt verecekler merak ediyorum. Yoksul halkın parasını buraya harcayarak kendilerine saray yapanları kim hangi cüretle sorgulayacak acaba? İfade özgürlüğünden söz edenlerin, ülkeyi çağdışı bir anlayışla nereye sürüklediklerini kim nasıl sorgulayacak dersiniz? Kendi anayasasını kurmaya çalışan bir siyasal zihniyetin, bilimsel değerlerin dışında inanç siyasetinin uykusuna yatırdığı bir toplumun, bilim ışığında çağdaş değişim anlayışı içinde. Atatürk devrimlerini sözde değil dolaysız özde yaşayacağına inanmıyorum. Türkiye 2013 ve daha sonrası senaryolarıyla adım adım dinsel devrime sürükleniyor. Ders kitaplarından Türk adı silinmeye başladı bile. Atatürk adını simgeleyen tüm isimler bir bir yok ediliyor, onun yerine hiç bir değeri olmayan kişilerin isimleri yazılıyor.(YÖK) üniversitelerde Atatürk ilke ve inkılapları dersi, yabancı dil dersini kaldırıyor. Türkiye'de çağdaş eğitimin değil dine dayalı bir eğitim sisteminin getirilmesi, bilimsel değişim anlayışına bir darbe değil midir? Takkiyeciliğin bedelini küçücük çocuklarla başlayıp, Üniversite gençliğine ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Daha neleri yaşayacak bu ülke bekleyip göreceğiz.

Cumhuriyetin kurucusu büyük insan Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın başarı ile kazanılmasının hemen sonrasın da modern çağdaş bir Türkiye'nin kuruluşu için harekete geçmiş ve o ünlü deyişi ''hayatta en hakiki mürşit ilimdir,'' diyerek çağdaş değişimin ne olduğunu açıkça ilan etmiştir. ‘Akıl ve mantık, ilim ve fen'' kalkınma da bizlere rehber olacaktır diyen Atatürk o ünlü nutkunda; '' Efendiler, bu konuşmamla milli hayatı son bulmuş farz edilen büyük bir milletin istiklali nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve modern bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım'' diyerek bitirmiştir.

BİLİMSEL DEVRİM

16 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'da gerçekleşen bilimsel devrimin dışında kalmıştır. Ne yazık ki bilgi üretmek yerine sadece değişimi uzaktan seyretmekle yetinmiştir. Bilimsel devrimin dışında kalmanın bize bedeli 300 yıl geride kalmamızın adıdır. Kepler, Descardes, Copernicus, Galileo, Newton, Bacon gibi bilim adamlarının başlattığı bilimsel devrim Aristo fiziğini, İbni Sina ve Galenos tıbbını gerilerde bırakıyor. Bilimsel devrim aslında insanlık adına yeni fikirlerin bilimsel düşüncenin yaygınlaşması aydınlanmanın adıdır. Aydınlanma, insanlığın yüzyıllardır içinde kaldığı karanlıktan çıkışıdır. Aydınlanma din ve bilim çatışmasındaki gerçeğin ortaya çıkması demektir. Osmanlı İmparatorluğu bilimdeki gelişmeleri göremedi karanlığın içinde kalmanın adını sayıkladı, Galilleo'dan bile haberi yoktu, bilgi üretmek yerine sadece seyretti, çok güçlüydü bir orduya sahipti ama bu yetmiyordu.17 asırdan sonra bilim üretmenin sağladığı üstünlükle batı dünyası. Avrupa`nın eline geçti. Ancak Türkiye Atatürk'ün sayesinde bu değişime kavuştu, ancak ne yazık ki bu gecikmenin hala ülkemizdeki sancıları devam ediyor. Yeniden yaratılmak istenen Osmanlı ruhu ile, Osmanlı'da var olan okullar Arapça dili dini okullar (İmam hatipler),medreseler, Saray okulları gibi, şimdi eğitimdeki anlamsız değişim süreciyle yeniden yaşatılmak istenmektedir. Osmanlı'da modern bilim eğitim süreci Hendesehane (1735) ve 40 yıl sonra açılan mühendishane-i Bahri-, Hümayun'ün kuruluşu kabul edilir. Gelenbevi İsmail Efendi, Hüseyin Rıfkı Tamani bu okulların hocaları arasındadır. Piri Reis, rasathane kuran Takiyyüddin Efendi, Şemsettin Itaki, Kâtip çelebi, Şanizade Ataullah Efendi ilk anatomi kitabını yazmıştır. Salih Zeki Bey, 19.asırda modern matematiğin kitabını yazan ve bunun eğitimini veren zattır. Bütün bu değerlerin o yıllarda Osmanlı'ya yansımasını söylemek ne yazık ki mümkün değil yıllarda padişah sultasının tek inandığı bilim değil ordu ve inanılmaz servetti. Orduya hâkim olmak onlar için farklı bir heyecandı, para vardı yeniçerileri isyanlardan alıkoymak için yığınla harcanan para, Osmanlı ordusuna hazinenin varlığıyla hâkim olmak ve dinsel kültürün egemenliği o yıllarda bilim ve aydınlığın önüne geçiyordu. Osmanlı'da gerçekten bilime değer veren çok önemli insanlar yetişti, fakat arzına çalıştığım gibi, dönemin padişahlar sultası nedense bilimden rahatsız oldular, dinsel gücü arkalarına alarak sistemin içinde olmaya çalıştılar. Şimdi bunun yansımalarını şu anda sisteme hâkim olan zihniyetin, yeniden Osmanlı'yı yaşatmaya çalışmalarındaki gayretleri içinde görmek mümkün. İşte MUHTEŞEM YÜZYIL masalındaki sergilenenler. Eğitim bilim ve kültür yapılanmasından yoksun kalmış bir halk, şimdi bu dizi ve buna benzer dizilerdeki sergilenenlere baktığında, içinde olduğu felaketin hala farkında değil. Yukarı da arzına çalıştığım yazımda, Osmanlı bilim adamı yetiştirmiş, ancak ne yazık ki din eğitiminin arkasına sığınan mollalar, softalar ve medrese kültürünü topluma başka düşüncenin altında getirmeye çalışanlar, saray haremlerindeki yaşamlarından vazgeçmeyerek, şimdi yansıtılmaya çalışılan din kültürünü yerleştirmeye çalışmışlardır. Anatomi, matematik ve tıp ilmine emek vermiş nice değerli ilim insanlarımız, sarayın gölgesinde kalarak sadece bugün isimleriyle yaşatılmaya çalışılmaktadır. Osmanlı dönemimde bu değerlerimize olanaklar sağlanmış olsaydı, şimdi Türkiye dünya da bilime yön veren ülke olacaktı. Âmâ halka hala MUHTEŞEM YÜZYIL ve buna benzer hiç bir kültürel getirisi olmayan diziler seyrettirilirse, ülkenin gelecekte yaşayacakları çağdaş devrim değil dinsel devrim olacaktır.

 

BİLİMSEL MİRAS KALMADI

Osmanlı'dan bugüne kalan bilimsel bir miras yok artık, sadece bilimsel miras olarak din eğitimi kaldı. Onu da biz siyasetin içinde güdülmüş toplum etkileşiminde kalan halka yutturmaya çalışıyoruz. Yani Allah'la halkı kandırmanın adı desek daha doğru olacak. Dinin bile saygınlığını siyasetin içinde yok ettiğimizin farkında değiliz. Osmanlı'da Şeyhülislam'ın bilime karşı takındığı tutum ''Bilim devleti harap ediyor '' sözleri o dönemde bilimsel değerlerin nasıl yalnız kaldığını göstermiyor mu? Kitap basmaya Avrupa'dan 250 yıl sonra başlamışız, âmâ ne hikmetse 18 yüzyılda sadece 90-100 kitap bile basamamanın nedenlerini bu topluma anlatamıyoruz neden? Çünkü hala kendini yönetenleri sorgulamaktan korkan bir toplum haline getirildik de ondan. Şimdi Atatürk Orman Çiftliğinde (AOÇ) 3000 ağacı keserek, oraya yeni bir Osmanlı Sarayı yaparak, kuzu gibi uyuyan toplumu oradan idare etmenin hayalini yaşayanlara bunu sorsak, acaba ne yanıt verecekler merak ediyorum. Yoksul halkın parasını buraya harcayarak kendilerine saray yapanları kim hangi cüretle sorgulayacak acaba? İfade özgürlüğünden söz edenlerin, ülkeyi çağdışı bir anlayışla nereye sürüklediklerini kim nasıl sorgulayacak dersiniz? Kendi anayasasını kurmaya çalışan bir siyasal zihniyetin, bilimsel değerlerin dışında inanç siyasetinin uykusuna yatırdığı bir toplumun, bilim ışığında çağdaş değişim anlayışı içinde. Atatürk devrimlerini sözde değil dolaysız özde yaşayacağına inanmıyorum. Türkiye 2013 ve daha sonrası senaryolarıyla adım adım dinsel devrime sürükleniyor. Ders kitaplarından Türk adı silinmeye başladı bile. Atatürk adını simgeleyen tüm isimler bir bir yok ediliyor, onun yerine hiç bir değeri olmayan kişilerin isimleri yazılıyor.(YÖK) üniversitelerde Atatürk ilke ve inkılapları dersi, yabancı dil dersini kaldırıyor. Türkiye'de çağdaş eğitimin değil dine dayalı bir eğitim sisteminin getirilmesi, bilimsel değişim anlayışına bir darbe değil midir? Takkiyeciliğin bedelini küçücük çocuklarla başlayıp, Üniversite gençliğine ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Daha neleri yaşayacak bu ülke bekleyip göreceğiz.

Paylaş
Etiketler: bilimselBİLİMSEL DEVRİMdevrim
Önceki Yazı

Kurban Bayramı Mesajı

Sonraki Yazı

Millileşen Dini Bayramlarımız!

Prof.Dr. Levent SEÇER

Prof.Dr. Levent SEÇER

İlişkili Yazılar

Levent SEÇER (Prof.Dr.)

Emeğe Dayalı Evrensel Demokrasi

09 Ağustos 2023
5k
Tükenişin Tek Sorumlusu CHP
Levent SEÇER (Prof.Dr.)

Tükenişin Tek Sorumlusu CHP

09 Temmuz 2023
5k
Umuda Yolculuk
Levent SEÇER (Prof.Dr.)

Umuda Yolculuk

22 Haziran 2023
5k
Levent SEÇER (Prof.Dr.)

Aydınlık Özgürlük Şarkının Adı Bu Olmalı

19 Haziran 2023
5k
Sonraki Yazı

Millileşen Dini Bayramlarımız!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap