Tahta kaşık, yıllar önce, mutfağı terk etmişti. Ailenin dostu iken gün geldi, yüzüne bakan olmadı. Ağızlara layık kaşık, ağza alınmaz oldu.
Doğal rengi, görüntüsündeki sadelik ve insanı kendine hayran bırakmasına karşılık, metal kaşığa değişildi.
Meraklısı için tahta kaşık, ustanın tezgâhında cazibesini korurken, antika özelliği de ortaya çıkmıştı. Yemek eyleminde, mutfağın önemli gereçleri arasındaydı. Ayrıca organik yapısıyla da vücudumuza uyum sağlarken, değeri bilinmedi. Böylece önce gözden, sonra gönülden düştü.
Buna rağmen ağza uygun, özelliği ve diş minesine zarar vermeyen doğallığı değerini bir kat daha artırıyordu. Şimşir kaşık, altın renkli görünüşüyle, herkesin beğenisini kazanıyordu. Beğenenler ağza almasalar da mutfaktaki yemeğin pişirilmesinde kullanırlardı. Kavurma yapılmasında yine tahta kaşık önemliydi. Çünkü kaba zarar vermez. Yok tencere veya tava çizildi olayı tahta kaşıkta olmazdı. Çünkü dibi çizilen eşyaların, eve sokulmaması gerekir, çünkü kanserojen etki oluşurdu. Teflon tavalar kızartmada örneğin hamsiyi yapıştırmazmış, peki kanser etkisini nasıl düşünmüyoruz. İnsan hayretler içerisinde kalıyordu.
Kaşığa alınan hiçbir madde zarar vermez. Zarar vermek kimyasını bozmaktır ve bu bozulma yine kanserojen etkidir. Metal kaşıklar da ise kaşığın kimyası çok az da olsa bozulur. Örneğin turşu, reçel ve sirke gibi.
Sulu yemeklerin dostu tahta kaşıktır. Karıştırır ve kararmaz. Yalnız yanmaması kişinin dikkatine bağlıdır.
Usta, değişik ağaçlardan kaşık yapar. Bunlar arasında en değerlisi şimşirdir. Şimşir kaşık rengiyle dayanıklılığıyla bir başkadır. Bugün dahi ustalar kaşık yapmaya devam etmektedir. Usta tencerede yemeği karıştırmak için mutfakta yer buluyor, diyor.
Ustanın özelliği ısmarlama yapması. Kim istemişse ona yapıp gönderiyor.
Ustanın yaptığı çay kaşıklarını gördüm çok hoşuma gitti. Dört tane aldım.
Ustaya iyi günler, kısmetse görüşürüz, dedim.
Hasan TANRIVERDİ























