Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

Suyu Bulandırmak – III

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
10 Ekim 2009
Halil DAĞ
2
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

4- Türkiye Ve Bölgesel Çatışma Senaryosu

Su kaynaklarının paylaşımı konusunda bugün BM’nin de benimsediği “hakça ve makul kullanım” görüşünü savunan Türkiye, bu Yönerge ile bu görüşünü terk etmek zorunda kalacak Fırat-Dicle Havzasının yönetimi “bütünleşik yaklaşım” anlayışı gereği AB’nin kontrolüne geçecektir. Bu konuda Irak ve bölgede gittikçe meşrulaşan Kürt Yönetimi’nin buna karşı gelmesi mümkün değildir. Çünkü zaten Türkiye’nin bu haklı görüşünü bile benimsemeyen Araplar ve Kürtler, AB’nin geliştireceği bu sistem ile Türkiye’den daha fazla parça koparabilmek gayesiyle mandater bir anlayışa da razı geleceklerdir. Şu anda bile güneyindeki sınırları tehdit altındayken Türkiye, bu ilkenin geçerlilik kazanmasıyla geçimi tarıma dayalı güneydoğu bölgesinin yönetiminde elini çekerken, kültürel sınırlarını ısrarla Boğazlarda sonlandıran AB, coğrafi sınırlarını parçalanmış bir Irak’ın da sağladığı avantajlarla (arabuluculuk, demokrasi getirmek gibi söylemlerin yardımıyla) Basra Körfezi’ne kadar genişletecektir. Bu ise Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik ve jeostratejik konumunu tamamıyla kaybetmesi anlamına gelmektedir.

Bu konuda önemli bir zemin kaybının olacağı kuşkusuzdur. Bu konuda Gümrük Birliği önemli bir ders olarak karşımızda durmaktadır. Ankara Antlaşması’na göre Gümrük Birliği’ne geçiş, üyelikle birlikte söz konusu iken Türkiye 1996’da üyeliğin daha adaylığının bile söz konusu olmadığı bir zamanda Avrupa’nın açık pazarı olarak Gümrük Birliği’ne[1] alınmıştır. Su konusunda da buna benzer bir gelişmenin olması kaçınılmazdır. Özellikle batı tarafından sürekli bir “su savaşları” psikozunun yaratılmaya çalışıldığı bir havada Türkiye; “Suyun yönetimini uluslar üstü bir mekanizmaya devret sıkıntıdan kurtul” moduna sokulabilir. Ki üretilen çatışma senaryolarının temel amacı da muhtemel risklerle korkutulmak istenen Türkiye’nin “riski üstlenmektense kendisini uluslar arası bir hakemliğe teslim etmesi”ni sağlamaktır. Özellikle finansal krizleri tetikleyen sıcak paranın mali piyasaları ele geçirdiği ve medya kuruluşlarının da hızla yabancılaştığı bir ortamda merkezi devletin köşeye sıkıştırılması hiç de zor olamayacaktır.

Direktif çerçevesinde Avrupa’nın Fırat ve Dicle Nehirlerini de bir Ren yada Tuna Nehri gibi değerlendirecek olması kaçınılmazdır. Hatta daha 2004 yılında Avrupa Komisyonu, 2004 Türkiye Raporunun “Etki Raporu” başlıklı kısmında Fırat ve Dicle Nehirlerine hem de kendi tezleri ile çelişir biçimde atıfta bulunmaktadır. Kendi içinde kalan suları tek bir su havzası olarak değerlendiren Avrupa, Fırat ve Dicle Nehirlerini Türkiye’nin resmi görüşünün aksine iki ayrı su havzası olarak değerlendirmektedir. Daha şimdiden Türkiye’nin yıllardır savunduğu görüşleri hiçe sayan Avrupa, bu belgede hiç alakası olmadığı halde Ortadoğu’daki siyasi çatışmalara gönderme yapmakta ve İsrail-Filistin Sorunu’nun çözümünü Türkiye’den bölgeye aktarılacak su kaynaklarına indirgemektedir.

Mevcut Irak yönetiminin daha bir ay kadar önce Türkiye’yi Fırat-Dicle Nehirlerinin suları konusunda Avrupa’ya şikâyet ettiği bir ortamda İsrail’in su sorununu ve bölgede yarattığı terörün çözümünü Fırat-Dicle ile çözmeyi düşünen Avrupa Birliğinin bu açılım bolluğunda Irak’ın kuzeyindeki Kürtleri unutması elbette ki düşünülemez.

Bu şartlarda yeni bir açılım perdesinde su açılımının gündeme gelmesi kaçınılmaz görünmektedir. Zaten hali hazırdaki demokratik açılım kapsamında ele alınan Kürt Sorununun da çok yakında su sorununa bağlanacağı muhakkaktır. Hatta her kim neyi savunursa savunsun hiçbir şey varılmak istenen noktanın “Klasik Mezopotamya’nın (Başbakanın Potamya’sı değil) gelecek zamanlar için, refahı gerilemeye başlayan Kuzeyin mutlak kontrolü altına alınması” olduğu gerçeğini gizleyemez. Hele de bölgenin Avrasya’nın kalpgahı kabul edilen bölgelere olan coğrafi komşuluğu ve lojistik niteliği hesaba katılırsa bölge ister istemez denetim altında tutulması gereken bir coğrafi alan niteliğine bürünmektedir.

 Petrol her ne kadar vazgeçilmez bir kaynak olarak kabul edilse de, ikame edilebilirliği asla mümkün olmayan su kaynakları petrolün karşısında mutlak bir stratejik üstünlüğe sahiptir. Ayrıca günümüz dünyasında petrol üretim tekeli “Seven Sisters” olarak bilinen yedi adet petrol şirketinin elindedir. Yani petrol azalsa bile yine bu durumdan batılı ülkeler diğerlerine göre avantajlı konumunu koruyacaktır. Yani bunun için batılı ülkelerin yeni bir savaşa girmesine gerek yoktur. Ama su henüz sahipsiz bir metadır ve hızla kirlenen batı kaynaklarının yanında Fırat-Dicle Suları 24 Ayar saflığındadır. Bir de bu suların kontrol altına alınmış Mezopotamya topraklarında modern tarım teknikleriyle kullanılması hesaba katılırsa ortaya çıkacak refahın paylaşımı elbette ki yeni bir savaş çıkartmaya değer boyuttadır. Türkiye’yi korkutmaya yönelik senaryoların ötesinde bölge suları için bir savaşın çıkması kaçınılmazdır. Çünkü bölge toprakları kadim dünyanın en mümbit topraklarıdır ve modern teknoloji ile işlenmesi durumunda bölgenin tüm dünyayı doyuracak bir tarımsal zenginliğe ulaşması mümkündür. Haliyle böylesi bir zenginliğin barbar Türklere ve ilkel bedevilere bırakılması düşünülemez. Tıpkı petrolde olduğu gibi…

Bütün bu anlatılanları tek bir çerçeve içinde büyük bir resmin parçaları olarak değerlendirdiğimizde ortaya bir tek gerçek çıkar. O da şudur;

Dünyanın su kaynakları gerçekten de kirleniyor ve tükeniyor. Ancak Türkiye hiçbir kimseye bir damla su verecek kadar zengin değildir. Aksine su zengini kabul edilmek için gerekli olan miktarın sadece altıda biri (1.750/10.000) düzeyde kullanılabilir suyu olan Türkiye “su yoksulu” sayılabilecek bir ülkedir. Zaten bunun da henüz % 41’ini kullanabilir durumdadır. Yüzde yüz kapasiteye ancak 2025’li yıllarda ulaşabilecek olan Türkiye’nin su kaynakları bundan sonraki yıllarda kendisine dahi yetmeyecektir. Bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye’nin şu anda savunduğu “hakça ve makul kullanım” doktrini bile kendisi için büyük bir lükstür. Geleceğini garanti altına almak zorunda olan Türkiye, böylesine cömert davranmaktansa “kendisine biraz daha müslüman” olmak zorundadır.

Su Savaşlarına gelince;

Dünya zaten savaşsız bir gün yaşamadı ve hala da yaşanmıyor. Dökülen kanların sorumlusu hiçbir zaman Türkiye gibi kaynakların sahibi ülkeler olmamıştır ama savaşın konusu Türkiye gibi kaynak sahibi ülkelerin elindekiler olmuştur.

Kapitalizmin bu vahşi açlığı ve kaynakların kıtlığı savı oldukça daha dünyanın onlarca bölgesi nice kanlı savaşlara sahne olacaktır. Bu bakımdan zaten bölgede hala kirli, kanlı ve ahlaksız bir savaşı yürütmekte olan Kuzey’in bu yöndeki korkutucu propagandalarına –deyim yerindeyse- pabuç bırakmamak gerekmektedir. Dünyada bir gelişmişlik göstergesi olan su bu bölge için bu özelliğinin yanında hem bir güç aracı hem de stratejik bir metadır. Türkiye bölgenin komplike doğasından hareketler üretilen senaryolara bağlı olarak her gün korkulu düş görmektense uyanık kalmayı tercih ederek suyu bir silah olarak nasıl kullanabileceğinin hesabını alenen yapmak zorundadır. Çünkü siz ne kadar masum olursanız olun, gönlü fesada uğramış kurt size soracaktır:

Suyumu niye kirletiyorsun?

Son söz;

Son söz yok, çünkü perde daha yeni açılıyor ve bu pilav çok su kaldırır…


[1] Gümrük Birliği ile Avrupa Birliği tıkanan pazarları için önemli ölçüde bir bakir Pazar elde ederken, ihracata dayalı büyüme stratejisi ile daha yeni emeklemeye başlayan yerli üretici Avrupalı üreticinin açık saldırısına karşı korumasız bırakılmıştır. Sonuç ise bir türlü gelişmeyi beceremeyen iç piyasa ve henüz emeklemeye başlayan firmaların piyasadan çekilmesi şeklinde olmuştur. İhracat yeteneği biraz daha gelişmiş olan tekstil ve hazır giyim sektörü ise 1997 Asya Krizinin ardından Çin üreticisi karşısında rekabet edemez hale gelmiş sonuç olarak Türk ekonomisinin ithalata bağımlılık oranı yükselirken ihracatın ithalatı karşılama oranı iyice düşmüştür.

Paylaş
Etiketler: dünyaSiyaset
Önceki Yazı

Savaş Makinasına Barış Ödülü

Sonraki Yazı

Anadolu’nun Dev Şirketleri Bir Bir Batıyor!

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Anadolu'nun Dev Şirketleri Bir Bir Batıyor!

Yorumlar 2

  1. Ugur Özaltın says:
    16 yıl önce

    Gümrük birliğine imza atarak kendi ipimizi kendimiz çektik bencede

    TC AB konusunda ölümcül hatalar yapıyor

  2. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Başından sonuna derin saptamalarla dolu ansiklopedik bir çalışma.

    Emeğine sağlık Halil Bey dostum.
    Bu yazılarımızı buraya yazmak bir görev ise, bu yazıları paylaşmak başka bir görevdir.
    Zihnine beyin gücüne sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap