Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

Suyu Bulandırmak – II

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
09 Ekim 2009
Halil DAĞ
1
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

3- Su Kaynaklarına Avrupa’nın Yaklaşımı

20. yüzyılda özellikle su kaynaklarının yönetimi ve paylaşımında çeşitli hukuki ve siyasi teoriler ortaya atılmıştır. Elbette ki bu görüşlerin hakim olanları bu konuda ilk çalışmaları yapan ABD gibi hegemon devletlerdir. Öyle ki Amerika kendisinin kaynak ülke (yukarı kıyıdaş ülke) olduğu bir su konusunda ileri sürdüğü görüşü bir başka zaman da aşağı kıyıdaş ülke olduğu su konusunda kabul etmemiş sonuçta uluslar arası alanda diğer konularda olduğu gibi belirgin bir teamül ortaya çıkmamıştır. Ancak Avrupa Birliği bu konuda kendi içindeki siyasal angajmana da bağlı olarak 2000’lere doğru belirgin bir netlik yaratmış ve ortak bir su politikası ile beraber bunun için üst hukuki mevzuatla beraber kurumsal yapıyı da oluşturmuştur. Çeşitli deneyimlerin bir sonucu olarak Avrupa Birliği müktesabatında su hukukuna ilişkin yaklaşım “Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi (Nehir Havza Yönetimi)” şeklinde formüle edilmektedir.

Dünyanın Kuzey-Güney bölünmüşlüğü içinde gelişmiş batı ülkelerinin su konusundaki genel yaklaşımı da bu yöndedir. Çünkü bu yaklaşım su kaynağı ile beraber ilgili coğrafi alanın da kontrolünü ve yönetimini içeren bir sistemdir. Gelişmiş ülkeler ve onların kapitalist sisteminin kalbinde konuşlanan küresel nitelikli şirketlerin de önceliklerine göre şekillenen bu görüşe göre; “fiyatlandırma, özelleştirme, su pazarları” gibi liberal kapitalist ekonomiye özgü argümanlarla desteklenen öneriler tüm su havzasını tek bir ortak yönetim alanı olarak kabul etmektedir. Bu anlayışın bir uzantısı olarak buraların yönetimi için de devletlerin otoritelerinden ve milli egemenliklerinden bağımsız bir yönetim biçimi öngörmektedir. Tüm su havzası bütünleşik coğrafi bir alan olarak kabul edilmekte ve buraların yönetimi devletlerin egemenliğinden soyutlanarak su havzası yeni ve bağımsız bir yönetim organının ögesi yapılmaktadır.

Bu yaklaşımın bizi ilgilendiren en önemli yönü 2004 Ekiminde üyelik müzakerelerine başladığımız AB’nin bu yaklaşımı 23 Ekim 2000 tarihinde AB Su Çerçeve Yönergesi/Direktifi adı altında hukuki bir metne bağlayarak kendi içinde bir etkileşimde bulunduğu herkesi bağlayacak bir iç hukuk metnine dönüştürmüş olmasıdır. Bunun anlamı Avrupa ile masaya oturacak herkesin müzakerelerde şu veya bu şekilde bu üst hukuk metnini kabul edecek olmasıdır.

AB’nin su kaynakları konusunda “bütüncül” bir yaklaşımı belirlemesi gerçekten de çok önemli bir sorundur. Çünkü “sınır aşan sular” konusunda “makul ve hakça paylaşım” doktrinini benimseyen Türkiye, AB Müktesebatına uyum süreci gereği sahip olduğu su kaynaklarının oluşturduğu tüm coğrafi alanın yönetimindeki hükümranlık haklarından vazgeçmek zorunda kalacaktır. Bu alan öylesine geniştir ki; bir ucu Erzurum Yaylalarından başlarken İran ve Suriye arasını, tüm Irak’ı da kapsayacak şekilde Basra Körfezi’ne kadar uzanmaktadır. Yani kadim Mezopotamya üzerinde AB dolaylı bir yönetim kuracak demektir.

Avrupa Su Çerçeve Direktifi’nin öngördüğü Havza Yönetimi Modeline göre su kaynakları ve sistemleri politik sınırlardan bağımsız kabul edilerek bu kaynakların “Nehir Havzaları” bazında yönetilmesi esası benimsenmiştir. Ülkeler ve kurumlar arası iş birliğini esas alan sistemin bir diğer önemli özelliği de yönetime sivil toplum kuruluşları ve halkın katılımının esas alınmasıdır.

Özellikle bu son husus 1980’lerden sonra gelişmiş ülkelerin OECD, İMF, DB gibi kurumlar ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere bir kamu yönetimi reçetesi olarak sunduğu “Yeni Kamu Yönetimi” anlayışının getirdiği ilkeler bakımından çok önemlidir. Çünkü bu anlayışın temel önermesi kamu yönetim yapısında “yönetişim[1]” kavramının hayata geçirilmesidir. Buna göre devlet bir yönetme faaliyetinde bulunmayıp işlevsel bakımdan satıcılarla alıcılar arasında aracı rolüne indirgenmektedir. Yani devlet “goverment” sıfatından arındırılarak “management” sıfatına bürünmektedir.

Tekrar bütünleşik havza yönetimine dönecek olursak ilk söylenecek şey; nehir havzalarının yönetiminin, AB Su Çerçeve Direktifine göre “fiyatlandırma, parayı ödeyenin kullanması, su pazarları, özelleştirme” gibi liberal piyasa argümanlarını kullanan küresel şirketlere bırakıldığını söyleyebiliriz. Çünkü bir yandan şirketler yönetime doğrudan girerken diğer yandan da bu şirketlerin kurduğu ve fonladığı konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları halkı temsil etmek adına yönetime girmektedir.

Bu minvalde Fırat-Dicle Havzasının da böylesi bir yönetimin konusu olması, zaten kendi iç güneyinde güvenlik sorunu yaşayan Türkiye’nin coğrafi güneyinde de her türlü etkisini kaybetmesi demektir. Zaten 2001 yılından bu yana; Tahkim Yasası dolayısıyla ülke içinde yabancı şirketler karşısında otoritesi azalan Türkiye, AB Uyum Süreci’nde hem yabancı sermaye hem de vakıflar yasası gibi yasalarla sivil toplum kuruluşu olarak tanımlanan organizasyonlar üzerindeki egemenliğe dayalı otoritesi iyice kalkmıştır. Uyum Süreci’nde müktesebat uyumunun derinleşmesi ile bu otorite iyice sıfırlanacaktır. Hatta devletin aleyhine dönecektir. Hali hazırda AB ülkelerindeki “nehirler, göller, kıyı suları ve yer altı suları”nı tek bir çatı altında tek bir hukuki metnin içine sokan Direktif, sürecin tamamlanmasıyla doğal olarak Türkiye’nin sularını da kendi hukuki çatısı altına alırken bu konudaki Türk hukuki mevzuatı diğer alanların hepsinde olduğu gibi geçerliliğini yitirecektir.

 


[1] Yönetişim kavramı devleti, hizmeti sunan değil de hizmetlerin pazarlamasında özel şirketlerle hizmetin asıl alıcısı olan halk arasında aracı rolüne sokan bir anlayıştır. Teoride devlet bir özel şirket gibi yönetilirken yönetime küresel sermaye (şirketler aracılığı ile) ve sivil toplum kuruluşları aracılığı ile halk da ortak olmaktadır. Fakat uygulamada küresel sermaye doğrudan ortak olurken, asli unsurları ve finansörleri DB, IMF, OECD, AB ve ABD olan STK’lar aracılığıyla yönetime ortak olan halk değil de ikinci defa küresel sermayedir. Bu ise yönetimde devletin 2’ye 1 azınlıkta kalması demektir.

 

Paylaş
Etiketler: bütüncül su kaynaklarımakul ve hakça paylaşımnehir havzanehir havzalarısınır aşan sularyönetişim
Önceki Yazı

Günde Kaç Bardak Su İçmeli?

Sonraki Yazı

SGK’lının Rapor Parası

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

SGK’lının Rapor Parası

Yorumlar 1

  1. Ugur Özaltın says:
    16 yıl önce

    AB ye her şeyimizi hatta bu gidişle donumuzu dahi teslim edecektik ve ulusal kimliliğimizi böylesine ucuza AB ye peşkeş çekecektik peki o zaman niye Çanakkale savaşımızla ve kurtuluş savaşımızla HİNDİ – Turkey gibi kabarıp durduk. İzmir de düşmanı denize döktük diye her yıl kutlayıp duruyoruz. Bu kendini inkar edişe HAİNLİK dememiz gerekmiyor mu ?

    AB ye teslimiyetin sınırları bu gidişle o kadar ileri varacak ki, biz kurtuluş savaşını kimlere karşı yaptık garabesine varılacaktır. Keşke o zamanlar her şeyi kabullenseydik te AB li olsaydık 80 yıl öncesinden diyenl çıkacaktır.

    Suyunu toprağını ve gencini AB ye verdikten sonra geri ne kalıyor ki ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap