“Mantığımı kaybettim, ruhum acı çekiyor.”
Ezan sesinin hissiyatıma huzur verişi, güneşin doğmaya hazırlandığı şu vakitte hafızamın uykuya geçişiyle mi müsavi. Heyecanlar insanı yoruyor. Fikirlerimin raksında endişe varsa, çilehânemi çevreleyen duvarlar yıkılmaya mı başladı demek? İmdatlarımı kimseler duymuyor. Aklımın hüsrana uğradığı muhakkak. Ey hattatlar nerdesiniz? Gönül iklimimin açtığı çiçekler daha önce sizlerin görmediği güzellikte.
Mehmet Nuri PARMAKSIZ
Kehânetlere inanmam ama kademe kademe o şuh güzelin aşk malikânesine doğru yol alıyorum. Fıtrâtımın mayasında aşk olduğunu bana hatırlatacak kadar güçlü bir girdabın içindeyim. Her nefes alışımda kaderden kaçılmayacağını anlıyorum. Şiirlerimi bile irticâlen yazmaktan kaçınan ben, aşka dair ikametgâhımı değiştirmek üzeriyim.
Lügatler senin mananı açıklayamaz aşk. Hangi lâtife, hangi mefhûm senin sınırlarını çizebilir? Şarktan garba kadar her bir coğrafyayı hükmün altına alışında, feleğin sana yardım edişi beni hayrete düşürse de, çağlar boyu gönülleri esir edişin altındaki sihrin müptelâsı olmamak mümkün mü?
Bir teslimiyet hâli bende mevcût artık. Heyhât! Gönlümü çevreleyen muhkem surlar yıkılmak üzere. Hüsransa hüsran! İstediğim sensin, gel artık. Selâmete giden yol senin kapında. Adını bile bilmiyorum ama, bir umman kadar derin gözlerin ve ateşlerin en kırmızısı dudakların aklımdan çıkmıyor. Şehvetin, mantığımı geri plana atacak kadar içime işlemiş durumda. Verdiğin bu ızdırabtan şikâyetçi değilim. Biliyorum ki, zâhmetin karşılığı çekilen acıya eş. İstediğim tek şey seninle konuşmak ve aşk şerbetinden kana kana içmek. Ruhum galeyana gelmiş ve bütün kabullerimi yıkmak üzere. Bendeki bütün kombinezonları yerinden oynatan güzel, menkıbemi meçhûl bir sona getiren maşuk, haşmetin karşısında çaresizim. Feleğin bana oynadığı bu oyunda beni üzme; insafına kalmışım; bana arkanı dönme.
Mantığımı kaybettim, ruhum acı çekiyor.

















