Mehdi inancı sünnilik inancıdır ama şianın mehdisi farklıdır…
Bizi yanıltan hadisler var, ama Sunniliğe göre MEHDİ’nin kan değil öz benzerliği var peygamberimizle… İkisi de esmaya kul yani…
Peygambere eylem hal düşünce duygu bağı olan bir kişidir Mehdi. Deccal ise Ebu Cehile. Kız çocukların gömülmesi dert değil ona.
Hadisleri eğip bükmeyin sunniliğe göre Mehdi eylem hăl, düşünce ve duygu bağı ile peygamberimize bağlı devletlerin lideridir.
Mehdi deccalin zıttıdır… Küresel şeytani şirketlerin günümde zıttı milli devletlerdir. Devletler birleşecek Mehdi bu gücün adıdır.
Fars yani İran hilesi her konuda var. Kurtulmalıyız İran hilesinden. Antlaştıkları birini çıkaracaklar işte mehdi diye. “Hak Hüseyin” inancı kan doldurdu bu bölgeye. Mehdi inancı da aynı işi yapmasın…
“Hak Hüseyin”harici iddiasıdır. Yezid de Kur’anı ana yasa yaptı. Sahabenin çoğu Yezidin yanındaydı. Krallıktı seçimleri.
Mehdi peygamberimizin soyundan gelecek iddiası tarihi gerçeklere ters. Şerif Hüseyin Osmanlıya kurşun sıktı ama İngilize tuş oldu.
İşte dolar Deccalin parası, dünyayı dolarla sömürdüler. Deccal ve işleri belli… Dünkü Firavun Nemrut ne yaptı Ebu Cehil ne yaptı Deccal de iki mislini yapıyor, gerçek olan bu… Mehdi de eylem hăl, düşünce, duygu olarak onların zıddını savunan kişilerin devletlerin reisidir…
Mehdinin özellikleri bu ama hocalar uyduruk hadislerle kafa karıştırıyorlar… Mekke doğumlu olacakmış vs. yalanlar uyduruyorlar yalan hadislerle… Peygamberimizin soyundan olacakmış vs.. Mecbur değiliz bu yalanlara inanmaya İran hilesi var bu işte…
“Mehdi” kelimesi, “Heda doğru yolu bulmak, yol göstermek” mastarından, “kendisine Allah tarafından yol gösterilen, hidayete erdirilmiş kimse” anlamına gelir. Mehdi esmanın kuludur, cömerttir. Peygamberler de cömertti… sahabeleri de…
Evet…Mehdi hadislerinde ekseriyetle göze çarpan hususlardan biri de, Mehdi’nin malı saymadan bol bol dağıtması, ihsanının bol ve peşin olması, onun zamanındaki ümmetin, hiçbir ümmete nasip olmayacak şekilde refah içinde yaşamasıdır. Yüzeysel bir bakışta imkănsız gibi gözüken bu iktisadi zenginlik, aslında adil bir idarenin, cihan çapında temin ve tesis edilen hakiki adaletin bir yansıması olacaktır, denilebilir.
Mehdiyle ilgili ihtilafların sebebi ne mi? Üstad Bediüzzaman’ın Mehdi ve benzeri konulardaki rivâyetlerin ihtilaf sebebi hakkındaki önemli bir tespitini de, hadisleri anlama ve yorumlamada bize bir rehber, önemli bir anahtar olduğu için belirtmeliyim.
“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın istikbalden haber verdiği bazı hâdiseler, cüz’i birer hadise değil, belki tekerrür eden birer hadise-i külliyeyi, cüz’i bir surette haber verir. Halbuki o hadisenin müteaddit vecihleri var. Her defa bir veçhini beyan eder. Sonra hadisin ravisi, o vecihleri birleştirir. Hilâf-ı vaki gibi görünür. Meselâ, Hz. Mehdi’ye dair muhtelif rivâyetler var. Tafsilât ve tasvirat başka başkadır. Halbuki, Resul-i Ekrem (a.s), vahye istinaden, her bir asırda kuvve-i mâneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek için, hem dehşetli hâdiselerde ümitsizliğe düşmemek için, hem âlem-i İslâmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Âl-i Beytine, ehl-i imanı mânevi raptetmek için Mehdiyi haber vermiş. Âhir zamanda gelen Mehdi gibi her bir asır, Âl-i Beytten bir nevi mehdi, belki mehdiler bulmuş. Hattâ, Âl-i Beytten sayılan Abbasi halifelerinden, Büyük Mehdinin çok evsâfına câmi bir mehdi bulmuş. İşte, büyük Mehdiden evvel gelen emsalleri, nümuneleri olan hulefa-i mehdiyyin ve aktâb-ı mehdiyyin evsafları, asıl Mehdinin evsafına karışmış ve ondan rivâyetler ihtilafa düşmüş. ”(Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Şahdamar Yay., s. 131.)
Evet…Sonuç olarak şunu belirtmeliyiz ki Mehdilik inancı, Şiîlerde olduğu gibi, bizde, temel bir inanç esası değildir. Zira, imanî meselelerin de, kendi içinde dereceleri vardır. Bazıları kesin delil ister, bazılarında ise, zann-ı galip kafidir. Bundan dolayıdır ki, imanın temel prensiplerinden olmayan, ahir zamanda meydana gelecek olaylarla ilgili, füru’ sayılabilecek konularda, kati delil aranmaz. Belki, yalnız reddetmemek ve teslimiyetle ilişmemek yeterlidir. Kesin delil aranmaz derken, bu konudaki hadislerin, hiç araştırılıp, tetkik edilmemesi gerektiğini de kastetmiyoruz. Fakat, bu mevzuda gerekli araştırmaları yaptığımızda, hadislerin zann-ı galipten fazla şey ifade ettiğini açıkça görmekteyiz. Kaldı ki her ne kadar rivayet edilen hadisler ahad ise de amellerin fazileti ve gelecekte Müslümanların başına gelecek olaylarda bunlar hüccettirler. Hadis imamları ahad haberlerin bu hususlardaki delaletlerini kabul etmişlerdir.