Gölette, söğüdün dalları ve kuğuların dansı görülmeğe değerdi. Dans deyip geçmeyin izleyenleri kendinden geçiriyordu. Söğüt ve kuğuların dansı için her akşam, göletteydik.
Güneşin batmasıyla kararan göletin beyaz kuğuları, gelin başlığıyla gösteri yapıyorlardı. Elini attığında dal uçlarına dokunuyor ve söğüdün ince nazik yapraklarından etkileniyordu. Olayı, kıtanın batı yakasındaki, Flamingolar için de düşlüyordu.
Çayırda oturanlar, gölete aşırı sempati besliyordu. O heyecanla göleti sarmış olan gelin duvağı gibi söğüt dallarının altından geçip tur atıyorlardı. Güneşin batarken renklendirdiği çakıl taşlarıyla donatılmış esrarengiz yollar, gezinenleri cezbediyordu.
Gönülleri fetheden manzaralar, görülmeğe değerdi. Söğüt ağaçlarının sırası tatlı bir heyecan ve kuğular, gurur kaynağıydı.
Dalların oluşturduğu gizemli yapraklar gövdeden ayrılmış, yerlerde sürünüyordu. Çölde adeta serap görmek gibiydi. Kuğular göletin süsleri söğüt dalları gibi geziniyorlardı. Dallar da kuğular gibi suda yüzüyordu. Dalların yüzmesi, yol boyu gezinen insanları tedirgin etti.
Dalların bu kadar kırılıp dökülmesinin nedeni için çevresine bakındı. Bastonuyla yanına yaklaşan amcaya baktı. Amca gayet sakindi. Söğüdün dalları banklara dökülmüştü. Göletin suyu yeşilliğini söğütten alıyordu.
Bir gün sonra göletin söğütleri için iyi şeyler söylenmiyordu. Gölete koşanlar kırılan, köklerinden sökülen ve yan yatan ağaçlarla karşılaştılar. Meteoroloji havanın yağmur ve fırtınaya dönüşeceğini söylemiş fakat kimse ilgilenmemişti. Elinde bastonuyla amca Allah yardımcımız olsun, ağaçlarımız gitti ve göletimiz güzelliğini kaybetti, dedi.
Göletin müdavimleri duvak gibi dalların yapraklı halinin kalmadığını gördüler. Üzülmemek elde değildi.
Ağaçlar hortuma tutulmuş gibi sökülüp atılmıştı. Oluşan enkazın temizlemesine hemen başlanmıştı. Gölette şaşkın ördek gibi gezinen kuğulara bakanların gözleri yaşlıydı. Gecenin fırtınası önünde ağaçlar bile dayanamamıştı.
Ağaçların dalları aşağıya doğru süzülüp suya ulaşmanın peşindeydi.
Hasan TANRIVERDİ
