Siyasi yolsuzluk, yozlaşmadır.
Devlet her zaman işin içindedir.
‘’Ulufecilik’’ yeniden dağıtımdır. Bürokrasi yolsuzluğun bir parçasıdır.
Ailelerin yaşam hakkını törpüleyen bir yozlaşma, yeterli bir yaşam standardını da yok eder.
Sağlık ve eğitim hakkında eşitsizlikler artar. Sosyal refahın dağılımı adaletsizleşir. Bürokrasi, politika yapıcı ile kayırıcı hale gelir ve ülke derinden yarılır. Zamanla kişinin emniyeti, zorla alıkonmaları ve zorla götürülmeler başlar. Şiddetin dozu artar. Ülkede şiddetli kavgalar ve çatışmalar başgösterir.
Yolsuzluk, toplumu kemirir. Sosyal, kültürel, politik ve ekonomik dokusunu perişan eder. Kamu işleyişini temelden bozar. Hükümetlere zarar verir. Kaynakların yanlış tahsisine sebep olur. Özel sektöre ve kalkınmaya zarar verir, gelişmesini engeller. Vatandaşların yoksullaşmasına sebep olur.
Devlet egemen yada devletsiz kalkınma modellerinin yerine artık çok fazla orta ölçekli devletin önemi fikri ekonomik kalkınmada verimliliği ifade eder hale geldi. İşte bu anlamda devletin yozlaşma, yolsuzluk kanallarının kapatılması fikri yol arayışına girdi. Şeffaflık, denetim ve cezai müeyyidelerin ağırlaştırılması gibi kararlılıklar modern devletlerin en önemli kontrol yapıları olmakla birlikte, işin liyakat kısmıda belli kurallara bağlanıyor. Türk Ordusu bu konuda çok sert rütbe ilerlemesine sahipti. Bunun gibi kamu bürokrasisinin her alanında politika yapıcıdan , erkten etkilenmeyeceği bir yapıya bürünmesi gerekiyor.
1997 Dünya Kalkınma Raporu; ‘’Piyasaların gelişmesi, insanların daha sağlıklı, daha mutlu yaşamalasına olanak tanıyan mal ve hizmetler / kurallar ve kurumlar / sağlanması için etkili bir devlet hayati önem taşıyor.’’ diyor. Türkiye Cumhuriyetin ilk kuruluşunda devletin de ekonominin içinde olması meselesi , bugün gelinen noktada dünya tarafından yeniden kabul edilmiş oluyor. Bir bakıma piyasada devletin de eli olması savunuluyor. İşte burada karşımıza çıkan sıkıntılar yozlaşma olarak ifade edilebilir. Buna hal çaresi bulmak gerçekten güç bir meseledir.
Devletsiz ekonomik hem de sosyal kalkınma imkansızdır. Devlet, büyüme, kalkınma anlamında görevini ifa edemiyorsa ilk bakılacak çuval ‘’ yolsuzluk ‘’ çuvalı olacaktır. Türkiye, bu anlamda son 300 yılının en yüksek yolsuzluk çamuruna batmış dönemini 2000 li yılllardan sonra yaşamıştır. Elimizdeki tüm sosyal, ekonomik, politik ve istatistiki veriler Türkiye’nin yolsuzluk reytinginin çok yükseklerde dolaştığını gösteriyor.
Devletin ve siyasetin belirleyici olarak ; kötü yönetişim, kamu hizmetinin yetersizliği, hesap vermeyen otorite, kamu hizmeti reformlarının yavaşlığı, insan hakları ihlalleri, basına kısıtlama yada basını ele geçiren ‘’ yandaş’’ eliyle manipülasyonlar, siyasi partiler kanunu dahil demokrasinin gereklerine duyarsızlık, ekonomik reformlarını yenileyememiş olma gibi haller Türkiye’yi yolsuzluk ile yozlaşmanın trend ülkesi haline getiriyor. Arkasından sosyal dokunun kötüleşmesi ve ekonomik çaresizlik ile birleşen sıkıntılar yolsuzluğu azaltacağı yerde daha da azdırmaktadır.
Devletin ve siyasetin oynadığı rolleri düşününce, ekonomideki müdahaleleri gördükçe, her alana hakim olma hırsını sırtımızda hissettikçe çok yüksek düzeyde yolsuzluk devam edecektir. Devlet her zaman işin içindedir. Kamu gücünü özel çıkarlar için kullandığınız zaman yolsuzluğa bulaşmışsınız demektir. Bu manada SBF vakfına makam aracı ile gelenlerin de masum olmayacağı anlaşılmalıdır. Kanun ne derse desin!… Uluslarası hukuk tanımında yolsuzluk genel manada; ‘’ devleti ve kamu otoritesini temsil eden birinin, özel servet arama davranışı, veya kamu mallarını özel amaçları için kullanması anlaşılır.’’ ve buna atıfta bulunur. Dünya Bankası da tanımlamış; ‘’Kamu gücünün özel çıkarlar için kötüye kullanılması, yolsuzluk tanımıdır.’’
Mustaq Khan’da 1996 da ‘’Kamu çalışanının, zenginlik, güç yada statü edinimini, yolsuzluk’’ olarak tanımlar. Ve devam eder; ‘’Kamu otoritesi olan birinin, eylemlerini yöneten resmi davranış kurallarından, özel ilgili saiklerle sapan davranışları, yolsuzluk.’’ olarak tanımlamaya devam eder.
Yolsuzluk sapkın bir devlet toplum ilişkisidir. Adı rüşvet, irtikap olsada çok ça geniş alanlara sirayet etmiş yozlaşmış bir sürü kamu personelinin çok çeşitli yolsuzluk eylemleri ve türleri bulunmaktadır.
Kamu kaynaklarında hak tahsis etmek üzere herkes. Memurlar, bürokratlar, politikacılar kendilerine bahş edilen kamu gücünü özel çıkarları için kötüye kullandıkları an yolsuzluk eylemi başlamıştır demektir.
Bu eylemin iki tarafı vardır. Birisi kamu erkini kullanabilme pozisyonundakiler, diğerleri ise, halktır, yani devlet dışı toplumdur. Yolsuzluğa bulaşmış yetkililerin muadilleri ; hükümet dışı kamu dışı birey, kurumsal, örgütsel, yerel ve harici olabilir.
Özel Sektör ve Yolsuzluk
Yolsuzluk özel işletmeler arasında da vardır.
Bozulmuş devlet toplum ilişkileri, yolsuzluğun rolüne daha da dikkatimizi artırmaya sev ediyor. Servetin dağılımı, servetin edinimi, maddi imkanların azalışı yada artışı kamu erkinin eline geçiyor. Adalet sıracesinden kaydığı için ‘’ güven’’ törpileniyor. Güven olmayınca da toplumda çözülme ve çöküş hızlanıyor.
Türkiye’nin her geçen gün otoriterleşmesi, sömürücü yolsuzluk teorisine göre de devletin kaynakları ele geçirme, kamu erkine ve onun yanında bulunanlara daha fazla kaynak aktarımına ve yolsuzluğun kaynakları sızdırmak için devlet aygıtının sistematik araç olarak kullanılması yöneticilerin ve muadillerinin ortak yolsuzluğunun işidir. Bu anlamda Türkiye’ye neopatrimonial devlet diyebiliriz.
Hukukun üstünlüğünü yitirdiği, gücün hakimiyet tesis ettiği Türkiye’de yolsuzluk artık (maalesef) yerleşmiş kronik bir urdur. İhalelerde, ve memur sıvavlarında yapılan sözlü sınavlarla yapılan kayırmacılıklar neopatrimonial rejimlerin en açık göstergeleridir. Buda yine yolsuzluğun yeniden dağıtımcı yanına iyi bir örnektir. Her şekilde yolsuzluğa batmış bir türk Kamu İdaresi seyrediyoruz. Türkiye, bu anlamda yozlaşmanın ve yolsuzluğun en yaygın olduğu bir kaç ülkeden biridir. Türkiye, siyaseten yozlaşmış bir ülkedir. Bu anlamda kamu erki de yolsuzluğa dibine kadar batmıştır. Karşılığı da ekonomik krizin derinleşmesi ve yetenekli, mesleki yeterliliği olanların Türkiye’yi terketmesi olarak cısçıplak karşımızda duruyor. Kötü, iyiyi kovar.
Yolsuzluğa Karşı Önlemler
Yolsuzluğa karşı en iyi bilinen örgüt 1974 de Hong Kong’da kuruldu. Adı, Hong Kong Yolsuzluğa Karşı Bağımsız Komisyonu.
Arkasından Birleşmiş Milletler bu konuda organlar kurdu, gelişmiş yada gelişmekte olan bir çok ülkede yolsuzluğa karşı organlar ve kanunlar geliştirildi.
Türkiye’de, yolsuzluğu önleyen organ yada organlar kurmak zorundadır.
Kanun yaptırımı yoluyla yolsuzlukla mücadelede uzmanlaşmış bir kurum, organlar veya kişiler gerekmektedir.
Yolsuzluğun önlenmesi hem de kolluk kuvvetleri aracılığıyla yolsuzlukla mücadele, çok sayıda çok disiplinli işlevi içerir. Yolsuzlukla mücadele organları kurmayı veya güçlendirmeyi düşünürsek, aşağıdakiler de dahil olmak üzere tüm yolsuzlukla mücadele işlevlerini dikkate almalıyız:
-Politika geliştirme, araştırma, izleme ve koordinasyon.
-Güç yapılarında yolsuzluğun önlenmesi. Bu işlevler, kamu kurumlarında etiğin teşvik edilmesine odaklanır ve kamu hizmeti kuralları ve kısıtlamalarına ilişkin özel önlemlerin hazırlanmasını ve uygulanmasını ve bunlara uyulmaması halinde disiplin cezası verilmesini içerir.
-Eğitim ve bilinçlendirme.
-Soruşturma ve kovuşturma.
Organizasyon olarakta :
• Kolluk kuvvetleri ve önleyici işlevleri olan çok amaçlı kurumlar
• Kolluk kuvvetleri, departmanlar ve/veya birimler
• Önleyici, politika geliştirme ve koordinasyon kurumları.
Çok amaçlı ajanslar. Bu model, yolsuzluğun önlenmesi ve baskı altına alınmasının temel direklerine dayanan tek kurum yaklaşımının en belirgin örneğini temsil eder: önleme, halka erişim ve bilgi, izleme, soruşturmada politika, analiz ve teknik yardım. Özellikle, çoğu durumda, kovuşturma ayrı bir işlev olarak kalmaktadır.
1990’ların ortalarında, yolsuzluk sorunu uluslararası bir ilgi konusu olarak kabul edildi ve çok sayıda küresel ve bölgesel hükümetler arası örgütün dikkatini çekti. Son on yıl, Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Konseyi gibi kuruluşlar çerçevesinde geliştirilen ve kabul edilen uluslararası “sert hukuk” (antlaşmalar ve sözleşmeler) ve “yumuşak hukuk” (tavsiyeler, kararlar, yönergeler ve beyanlar) araçlarının büyüyen bir takımyıldızına tanık oldu. Avrupa, OECD, Amerikan Devletleri Örgütü, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği. Yolsuzluğa ilişkin çok sayıda uluslararası yasal belge kapsam, yasal statü, üyelik, uygulama ve izleme mekanizmaları bakımından farklılık gösterir. Ancak hepsi, yolsuzluğun kriminalize edilmesi, yolsuzlukla mücadele mevzuatının uygulanması ve önleyici tedbirler yoluyla yerel düzeyde yolsuzluğu ele almak için ortak standartlar oluşturmayı amaçlamaktadır. Ek olarak, uluslararası yasal araçlar da iyi uygulamaları belirlemeyi ve teşvik etmeyi ve üye devletler arasındaki işbirliğini kolaylaştırmayı amaçlar.
1998’de bu standartların çoğu Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ne çevrildi. Yolsuzlukla mücadele araçları, başlangıçta, yolsuzlukla mücadele mevzuatının daha etkili bir şekilde uygulanmasını amaçlayan kolluk kuvvetlerinin ve kovuşturma organlarının uzmanlaşmasını teşvik etmeye odaklandı. 2003 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Yolsuzluğa Karşı Sözleşme (UNCAC) önlemeyi ön plana çıkardı ve yolsuzluk alanındaki ilk küresel uluslararası anlaşma olarak ortaya çıktı.
Yolsuzluk suçlarının önlenmesi, soruşturulması, kovuşturulması ve yargılanmasından sorumlu kişilerin görevlerine uygun bağımsızlık ve özerkliğe sahip olmalarını, uygunsuz etkilerden uzak olmalarını ve yetkililere yardım eden kişileri koruyarak kanıt toplamak için etkili araçlara sahip olmalarını sağlayan hukuk temelleri kurmaya odaklanmışlardır.
Türkiye, bu işin neresinde olacaksa dünyanında orasında olacaktır.
Bugünkü sıkıntılarımızın, ekonomik yoksulluk ve sosyal yoksunluklarımızın temelinde yozlaşmış hükümet etme biçiminin yolsuzluğa batışı ile doğrudan ilintisi vardır.
Türkiye, aklını başına almak zorundadır.
Bir küçük azınlık üzerinden işler yolunda demek, yolunu bulanın, yolsuzluk ile semirenin sırtını sıvazlamak, ona alkış tutmak anlamı taşır.
Ben vatanımı seviyorum. Şiddetle karşı duruyorum. Karşı çıkmaya devam edeceğim.
Emin Orhan