Siyasetçilerin çadırı yol ayrımına kurulmuştu. Siyasetçiler için, yol ayrımı, ayrımcılığı mı simgeliyordu. Yoksa yol ayrımından, halka mı ulaşılıyordu.
Siyasetin çadırı, akla ziyan görüşlerin takla attırıldığı saha mıydı?
Çadır hem sahne ve hem de sahte bir maharetle kurulmuşa benziyordu.
Elinde bir sopayla çadıra kadar gelen yaşlı nine; sopayı çadıra vurarak seslendi.
Nineye çadıra niçin vuruyorsun? Diye sordular.
Çadır bana ne verdi ki buraya kuruldu? dedi.
Nine’ye, çadır sana ne vermesi gerekirdi? Diye sordular.
Nine, çok şey vermeliydi. Okulumu açmalı, öğretmen göndermeliydi. Yolumu yapmalı, toprağımı ve suyumu bozmaya çalışmamalıydı.
Nineye başka yapılmayan var mı? Diye sordular. Nine, köyümün ineğinin yaylım alanlarını, taş ocağına, maden aramasına ve betona peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Köyümün dirliği ve düzenliği kalmadı. Mahsulümüz artık para etmiyor. Üretiyoruz ama satamıyoruz, dedi.
Yöneticiler bugün var, yarın yoktur. Seçilen gelir ve halka hizmet eder. Halkın isteği doğrultusunda çalışır. Başkaları için altın aranır mı? O zaman ne kadar altın çıkarttık bilelim. Bilelim köyümüze faydasını.
Nine emekli misin? Görev yaptın mı? Diye sordular. Nine, öğretmen emeklisiyim. Her yeni gün daha kötüye gidiyoruz. Yöneticilik yaptın mı? Nine, sahte işler yaptırılan yönetici olmaktansa, haklı olarak halkın arasında olmayı tercih ederim, dedi.
Nine, her zaman doğruları bilmek isterim. Halkın menfaati öne çıkarılmalıdır. Böylece halktan kopuk olmayacaksın.
Kafamı duvara vurmak için evin önüne duvar yaptırdım.
Nefesi kokmuş, dilinden salya akar, bakar ve gözünden zehir akar, akar…
Nine, milleti medeni bir topluluk olarak nitelendirdi. Millet halı gibi ilmek ilmek örülür ve üzerine nakış yapılır, dedi.
Çadırdan ay ışığında kokuşmuş bir yaratık çıktı. Porsuk veya kokarca diyenler ağızlarında geveledi. Sansar ve sırtlan demeye kimsenin dili varmadı. Ne olduğu anlaşılmadan, ormana daldı. Sırtlanın çadıra girmesi talihsizlik, çadırdan kurtulması da felaketti.
Değersizliği değer kabul etmiş, bir çadırın halka vereceği, hiçbir şey yoktur. Sevginin öne alındığı bir atmosfer yaratılması gerekirdi. Böylece halk moral bulurdu.
Siyaset çadırı; bilim ve tekniğin yeni buluşlarının doğurduğu, yepyeni düşüncenin oluşması yoluna gitmeliydi.
Hasan TANRIVERDİ























