Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Sabiha SERİN

Sivas’ta Eski Ramazanlar ve İftar Sofraları

Sabiha SERİN Yazar Sabiha SERİN
30 Haziran 2014
Sabiha SERİN
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Nerede çocukluğumdaki eski ramazanlar,eski bayramlar hey gidi günler hey!. Öyle sanıyorum ki bizim kuşaktaki insanların birçoğu “Hey gidi günler, hey” derken bazen gözlerinin pınarlarından buğulu, anılarla akan birkaç damla gözyaşı, geçmişe duyulan özlem ve bazen de şu an yaşadığı insan iletişiminin verdiği bir kahırla böyle düşünüyorlardır. Peki ama bu eskiye özlem neden? Günümüzde bilim, teknik, teknoloji içinde yaşadığımız halde insanlar gerçek mutluluğu neden yakalayamıyorlar? Teknolojinin yararları elbette ki var. Çünkü çağımızda teknolojinin yenilikleri tüm yaşamımızı olumlu yönde geliştirdi. Fakat bana göre televizyon ve bilgisayar, insanları yalnızlığa sürükleyerek içe kapanmasına, aile ilişkilerinin kopmasına neden olmaktadır. Televizyonun hayatımıza girmesinden sonra insanlar birbirine gidip gelmeyi bıraktı. Anne ve babaların ellerindeki televizyon kumandaları aile içinde paylaşımı ve iletişimi bitirdi.

Elbette ki teknolojinin yaşamımıza getirdiği yenilikler tartışılmaz. Ama teknolojinin getirdiği yeniliklerin de doğru zamanda, doğru yerde ve doğru biçimde kullanılması gerekir. Baktığımızda ise aileler hem kendi aile içi, hem de eş, dost akraba ilişkilerindeki paylaşımları unuttular. Çocuklar televizyon ve bilgisayarın büyüsüne kapılmış bir halde aile yuvası sıcaklığını hissetmiyorlar bile. Bütün bunların etkisiyle akrabalık ilişkileri ve bazı geleneklerimiz de yavaş yavaş unutuluyor. Eski güzel aile ilişkileri unutulunca da başlıyoruz “Hey gidi günler hey!” demeye. Sonrada haklı olarak eski gelenek ve göreneklerimizi, çocukluğumuzdaki eski bayramlarımızı özlüyoruz.
Çocukluğumuzdaki Ramazan Hazırlıkları

Çocukluğumda Ramazan’ın geldiğini büyüklerimizin koşuşturmalarından anlardık. Günler öncesinden kuskuslar, erişteler, tarhanalar, turşular yapılır; dolmalık yeşilbiberler, patlıcanlar evin güneş gören dış kısmında uygun bir yere iplerle asılarak kurutulurdu. Kıymalıklar dış kenarlarına çamur sürülen bakır leğenler de ( çamur leğenin ve kıymanın kor ateşte yanmaması için sürülür) bahçede odun ateşi ile yanan ocakta kavrulur, daha sonra kışın yemeklerde kullanılırdı.

Kıyma kavrulduktan sonra bayat ekmeğin üzerine sıcak kıyma ilave edilir ve çevredekilere ikram edilirdi. Buna halk arasında ekmek bandırma denirdi. Kıymalık günü çoluk çocuk bir bayram havası solurdu. Bulgurlar ise komşularla birlikte yine bahçede ya da evde ayıklanırdı. Bir eşeğin boynuna iple bağlanarak sürülen bulgur makinesini taşıyan bulgurcu mahalle mahalle, “Bulgurcu geldiii hanııım…” diye bağırarak dolaşırdı. Ev ev herkesin bulgurunu çekerlerdi. Duyanlar duymayanlara haber verir, o gün mahallede şenlik olurdu. Biz çocuklar ise okuldan eve geldiğimizde kapış kapış annelerimizin bizim için ayırdığı bulgurun tozuna (kepek) şeker ilave edip yerdik.

Annelerimiz bulgurları elekle eleyerek pilavlık ve köftelik bulguru ayırırdı. En ufak bulgura düğülcek denirdi. Bilhassa kemikli kıyma ile pişirilirse düğülcek çorbasının tadına doyum olmazdı. Kok kömürü ile yakılan maltızların üzerinde bakır tencerelerde yemekler pişerdi. Bahçede ocaklar odun ateşi ile yanar, ocağın üzerinde kazanlarla sular ısıtılır, bu sularla çamaşırlar elde leğenlerde yıkanırdı. Evdeki kilimler, paspaslar yıkanarak temizlenmiş olan evlerle insanlar ramazana hazır olurlardı.
Ramazan da İlk Sahur Heyecanı

İlk gece davul sesleriyle uyandığımızda annemizin sahurda uyanıp yeni pişirdiği hakiki tereyağlı taze pilavın kokusu buram buram etrafa yayılırdı. İlk gece pilav yemenin haneye bereket getireceğine ve ramazanın kolay ve çabuk geçeceğine inanılırdı. Mercimekli bulgur pilavının da tok tutacağı söylenirdi. Sahur hazırlığı olarak bazen annelerimiz akşamdan ‘bişi’ denen hamuru yoğurur ve ekşimesi için üzerine temiz ıslak bez örtüp yatarlardı. Sahurda küçük tüp üzerinde ki kızgın yağda kızartılan “ bişi” ler sıcak sıcak yenirdi. Bişinin yanında ise ya taze demlenmiş çay ya da erik ekşisi (İncaz) sulandırılarak içilirdi. Bazen de sahurda kavurma eriştesi pişirirlerdi.(Eriştenin kavrulmuş hali) Eskiden büyükler evden erişteyi eksik etmezlerdi. Daha kış bile gelmeden birkaç ev toplanıp evlerdeki bahçelerde neşe içerisinde birbirleriyle yardımlaşarak erişte ve kadayıf yaparlardı.

Hatta hanımlar birbirlerine, Sivas’ın doğal , öz şivesiyle “Gız anam erişteyi hangi gün yapsak ki ? eriştesiz ev olmaz, şurdanağrı (aniden) bir gelen olursa hemen erişte süzeriz de garınlarını doyururuz, yer yarılır adam çıkar anam he mi gı” derlerdi. Sonrada gayretle eriştelerini, kadayıflarını, kuskuslarını hep birlikte yaparlardı.Biz çocuklarda arasında peynir olan fetilleri,(yufka) yağlamaları yiyerek bayram ederdik. Şimdi ise eriştelerin yerini makarnalar aldı.
İşte dostluk, işte paylaşım, işte güzellikler…
Davulcular Ve Çocukluğumuzdaki İlk Oruç
Annelerimiz sahur sofrasını hazırlarken evdeki erkeklerden birisi de davulcuyu evin kapısına çağırıp bahşiş verirdi. O zaman davulcu ev sahibinin istediği parçaları çalar, hatta mahalledeki diğer komşu delikanlılar bahçeye çıkıp halay dahi çekerlerdi. Eğer o ev iyi bir bahşiş vermiş ise davulcu ertesi gün o evin penceresinin ışıkları yanmadan, onları uyandırmadan kapının önünden gitmeyerek davulunu çalmaya devam ederdi. Çünkü sahurda davul sesiyle uyanmak ramazanın ayrı bir güzelliğiydi. Daha sonra davulcular bayram sabahı ev ev gezerek ramazan boyunca uyandırdıkları evlerin hem bayramını kutlar hem de çamsakızı çoban armağanı hak ettikleri bahşişlerini ve şekerlerini toplarlardı. Ev sahipleri de seve seve bahşiş verir, şeker ikram ederdi. Hatta bayram sabahı bile bazı evler davulcuyu çağırır ve kapısının önünde davul çaldırırdı.

Herkes sahura kalkmayı zevkli bir görev olarak yerine getirirdi. Eğer çocuklar sahura kaldırılmazsa sabahleyin ağlarlar ve davulcuyu göremedik diye üzülürlerdi. İlk gün genellikle küçüklere de oruç tutturulurdu. Bazen iftara kadar dayanamayıp acıkır, mızmızlanırdık. O zamanda bazen büyüklerimiz orucumuzu bozdurarak susmamız için mecburen yemek yedirirlerdi. Bu kez de orucumuz bozuldu diye ağlardık. En sonunda bize “Neyse bu sefer direkli tuttun, yarın yine oruç tutarsınız” diyip bizleri kandırıp sustururlardı. İlkokul çağlarında Ramazan’da en az yedi gün oruç tutardı çocuklar.

Bilhassa Kadir Gecesi ve Arife günü iftar vakti oruç tuttuk diye büyüklerimiz bizi evin içinde bir iki adım sırtında gezdirir, horoz şekeri ile ödüllendirirlerdi. Tekrar sırtta gezdirilmek ve horoz şekeri yemek için ertesi gün o hevesle tekrar oruç tutardık. Daha yedi yaşımızda iken büyüklerimizin oruç tutmayı böylelikle bizlere zevkli hale getirmeleri sayesinde bizler büyüdükçe oruç tutmanın kolaylığını, önemini ve sevabını öğrendik. .
İftar Sofraları ve Misafirler
Ramazanda iftar soframızda misafir eksik olmazdı. Ailemizdeki en yaşlı büyüklerimizin evi ayrı ise ramazanın ilk günü oraya iftara gidilirdi. İlk oruç şenlikle, hep birlikte orada açılırdı. Büyüklerimiz iftara aniden gitmenin daha sevap olduğunu söylerdi. Ramazan süresince aile büyüklerimizden evlerinde yalnız yaşayanlar var ise onların kendi isteğine bırakılmadan evlerimize zorla getirir, ramazanı onlarla birlikte geçirmeye özen gösterirdik.

Ramazan şenlikle, kalabalık sofralarla güzelleşir ve bereketli olurdu.
İftardan sonra eğer derslerimiz uygun ise büyüklerimiz ile camiye, teravi namazına heyecanla giderdik. Teravi namazına mahalledeki bayanlar grupça giderek birbirlerine ‘Teravi arkadaşım’ derlerdi. Bazen ben iftar yemeğimi acele acele yer, kapı kapı gezerek komşu teyzeleri ve arkadaşlarımı teravi namazı için toplardım ve hep beraber mahallemizdeki camiye giderdik. Çok küçük olduğumuz için namaz kılmayı yeni yeni öğreniyorduk. Namaz başlayınca da çocukluk işte kıkır kıkır gülmeye başlardık. Namaz esnasında selam veren annelerimiz bize kızar, sustururlar, namaz bittikten sonra da biz çocukları dizlerinin dibine oturttururlar, bizlere namazla ilgili nasihat ederlerdi. Çocukluğumuzdaki sevecen ve yapıcı öğütler ile namaz kılmayı ve zamanla dini bilgileri öğrenmiş olduk.

İftar vakti sofralarımızdaki yemeklerden ayrı tabaklara konup, değişiklik olsun diye komşulara verilirdi. Tabii onlardan da bize gelirdi. Buda komşuluk ilişkilerinin daha sıcak ve samimi olmasını sağlardı. Şu an da bu güzel alışkanlıklarımız bazı evlerde halen devam ediyor. Genellikle aile büyüklerimiz rahmetlik olduktan sonra insanların birbiri ile iletişim ve paylaşımları azaldı. Ramazan geldiğinde aileler diğer günlerdeki akşam yemekleri gibi yemeklerini yiyorlar. Oysa iftar sofraları misafirlerle şenlenir ve güzelleşir.

Ramazanların eskisi gibi şevkli ve güzel olmamasının nedeninin ekonomik koşullar yüzünden olduğunu öne süren olabilir. Bence bu bahanedir, önemli olan ramazan ve iftar coşkusunu eş dostla birlikte paylaşmaktır. İftar sofrasında yemeğin miktarı ve çeşidinden çok, içten bir samimiyetle, güler yüzle, şenlikle bir araya gelinmesi, ramazan ve iftarın güzelliklerini yaşatır insana. Çünkü büyüklerimiz bize “ İftar sofraları misafirlerle şenlenir ve bereketli olur, hatta akrabalara haber vermeden aniden iftara gitmekte daha sevaptır “ derlerdi.
Her ne kadar şu anda Ramazan ayında bazı geleneklerimizi korumak ve yaşatmak istesek de ne yazık ki eski ramazan coşkusu ve zevkini göremiyoruz. Bu kez haklı olarak
“ Nerede eski ramazanlar,eski bayramlar hey gidi günler hey “ diyoruz. Sonra da eski anılarımızı yüreğimizde yaşatıp iç çekiyoruz.
Toplum olarak tüm insan iletişimimizde sevgi, saygı, birlik ve beraberlik, tutkunluk, paylaşım, dayanışmanın olacağı bir yaşam olması dileklerimle…
SABİHA SERİN

Not: Anlatmaya çalıştığım Ramazan hazırlıkları ve şiveler Sivas Halk Kültürüne göredir.

Paylaş
Etiketler: Eski Ramazanlarİftar Sofraları
Önceki Yazı

Yıllık İzin Hakkınızı Biliyor Musunuz?

Sonraki Yazı

Oruç ve Boşa Kürek Sallamak

Sabiha SERİN

Sabiha SERİN

İlişkili Yazılar

Sabiha SERİN

Kadınlarımız Kuluçka Makinası Değildir

04 Aralık 2016
5k
Sabiha SERİN

Ulusal Güneşimiz Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun…

29 Ekim 2016
5k
Sabiha SERİN

Türkçe’miz Nereye Gidiyor…

22 Ağustos 2016
5k
Sabiha SERİN

Boşanmalar Neden Arttı?

05 Temmuz 2016
5k
Sonraki Yazı

Oruç ve Boşa Kürek Sallamak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap