O günlerinin mutluluğunu anlatırken, gözleri daldı, “Geçti o güzel günler, şimdi uzaklardasın,” dedi.
Şimdi uzaklardaydı.
Belleğimde sevgine ait izler yer etmişken, uzaklarda olmana bir anlam veremiyorum. Diyerek serzenişte bulundu. Peşinden sözünü esirgemedi. “Sevgi izlerine mi, yoksa ayrı düşmemize neden olan koşullara mı üzülsem,” dedi.
Gönül bağımızın rengarenk çiçekleri, sensizliği istemiyor. İstemiyorlar uzakları ve de sevgiyle ilgili gönül hoşluğunun bozulmasını. Çiçekler açsın, meyveler olgunlaşsın, arıyorlar.
Karşılıklı sevgimize, “Gönül köprüsü kurdum,” demiştin. Gönül köprümüz, gülle ve karanfillerin kırmızı renkleriyle çevrili iken nasıl aştım, o çiçekleri ve o güzelliği, neden kıydın onlara da uzaklaştın, bir türlü anlam veremiyorum.
Ruhunu bıraksaydın gönül köprümüzün temelini oluşturan, çiçekler arasında.
Şimdi uzaklardasın, bir selamın ve bir çift gözlerin yeter, çiçeklerin açması, meyvelerin olgunlaşması ve de hayallerin gerçek olmasına. Gönül köprüsünden seslensen yanında çimlenirim. Zevkle hayallerine dönsen, işte gerçek budur, derim.
Unutma ki belleğimizde sevgi izleri, silinmez. Doğanın doğallığı sevgiye yeni sevgiler çağlar. O halde beyninde sevginin çağlayanıyla berabersin. En güzel nağmeleri dinleyecek günlerin geçsin, isterim.
Uzaklarda da olsan susuzluğunu, birlikteliğimizin sembolü gözemizden kana kana su içerek gidermelisin. Kenardaki taşın üzerine otur, sarı çiçeklere ve menekşelere göz gezdir. Çeşmedeki yazıyı tekrar tekrar okumalısın. Bizi anlatıyor demiştin ya.
Gözeden, sevgi çeşmesinden ve yılın aşkının çeşmesinden, gönlünce içmelisin.
Dal ucundaki meyveler, dibinde salınanı bekler. Sallanırsın elindeki tatlı ve sulu elmayla. Derinliklerden geliyor, kalbimin tatlı ve güzel sesleri. Güzel seslere ver kulağını, unutma söylenenler, bizim sevgi dolu şarkımız olduğunu.
Dağlara çıkacağız birlikte, sevgi izlerimizi takip edeceğiz. Tekrar tepelerden vadiye inip deryaya kavuşacak ve hayallerimiz gerçek olacak.
Mavi atmosfer altında uzakların yakın olması gibi, hayallerimizin gücü sayesinde, her sabah gün doğumunda, çiçek bahçesinde dolaşıyor olacağız. O gün mutlu ve sevgiyle geçecek ve ufka yönelen turnalar gibi, uzayda da beraber olacağız.
Uzaklaşmanı rüya sandım. Gözeye gelmedin, seni çeşmeye ve kır çiçeklerine sormaya korktum. Sormadım ağaçlara ve dal uçlarındaki elmalara. Beyaz bir sayfa açsak, içimizi döksek, satırlara. Kara kalem bizi yazsa, tükenmese ve hep yazsa. Sonra birlikte okusak.
Yağmur çiselediğinde inseydik vadiye ve denize. Akşamın karanlığına kalsaydık. Patika seninle aydınlansa, adımlarımız aynı boyutta olsa ve böylece bulsaydık yolumuzu. Islandığımızın farkına bile varmasaydık.
Beni anlatan kitabı bırakma elinden, hep beni, her zaman beni oku. Hep oku, seherden, güneşin batımına kadar oku.





















