Ege’nin turistik bölgeleri şu sıralar uluslararası kıta sahanlığı gibi. Her milletten, her şehirden insan, yazın tadını çıkarmak için Kuşadası-Çeşme-Alaçatı hattına intikal etmiş durumda.
Bu yıl daha mı parladı yıldızımız nedir, bu üç belde de Bodrum’la yarışıyor.
Adım başı İstanbul plaka, şimdilerde onları baba nostaljisini yerine getiren Almanyalı, Hollandalı gurbetçi gençlerimizin havalı klaksonları takip ediyor.
Marinalar doldu taştı, Ege iş dünyası haftanın üç günü çalışıp dört gün kotradan işlerini yürütmeye alıştı.
Hava sıcaklığı her geçen gün mevsim normallerinin üzerine tırmanıyor. Ege’nin neresinde olursan ol, rehavet gündüzleri tavan, geceleri geziliyor mekan mekan.
Gündemi düşünen yok. Vatandaş parasını tatile ayırıp harcayarak mutlu olma, esnaf da bundan nemalanma derdinde.
ŞAFAK 10
Bu kadar ‘yaz, güneş, kumsal’ moduna dalmış gidiyoruz, mahzuru yok, yok ama önümüzde bir seçim var. Oysa şafak 10.
Ülkede ilk kez halk oylamasıyla Cumhurbaşkanı seçilecek. Ülkeyi ya çıkmaza sürükleyebilecek ya da kalkınmasına öncülük edecek, orduya komutanlık edecek bir lideri seçmenin arifesindeyiz.
Lakin Cumhurbaşkanlığı seçimleri ancak arada bir sohbetlere, esprilere konu olabiliyor buralarda.
‘Sen çok sahil beldelerinde dolanıyorsun, çık biraz yukarılara’ diyenler için söyleyeyim. Geçen hafta gittiğim Manisa ve Aydın’da durum farklı değil.
Halk ve esnafın nabzını tuttuğunuzda ya seçmeni oldukları partinin liderini söylüyor ya da kimseyi, dayatılan adayları içlerine sindiremediklerini anlatıyorlar.
Sonucun baştan belli olduğunu söyleyip tatile çıkacağını anlatanlar da az değil.
Bir de ‘‘bu seçimlerde taraf olmak istemiyorum’’ diyerek oy kullanmayacaklar var ki, tarafsızlığın da taraf tutmak olduğunu görmezden geliyorlar.
YURTDIŞI AYAĞI
Adaylar da bir o kadar rahat. Cumhurbaşkanı adaylarının ezberlenmiş konuşmalarını saymazsak tek faaliyet olarak STK, meslek odası ziyaretleri ve iftar yemekleri kalıyor!
Bu arada yurt dışındaki seçmen neredeyse unutulmuş gibi.
Oysa toplam 2.6 milyon yurt dışı seçmen var. Bu rakam 50 milyonluk seçmen kümesinin yaklaşık yüzde 5’lik dilimini oluşturuyor. Yani seçimin anahtarı olabilecek boyutta.
Almanya’da yaşayan Türk tanıdıklarımla konuşuyorum.
Yalnızca çok seyrek Başbakan Erdoğan’ın propagandasını duyduklarını vurguluyor, seçimden güzellik yarışması gibi söz ediyorlar.
Böyle sürerse seçimlere katılım oranı hayli düşecek.
Bu durum kimin işine gelir bilemem ama Türkiye’nin işine gelmez.
10 Ağustos’ta gerçekleşecek demokrasi mücadelesine dahil olmak, seçimlere katılmak, katılımı artırmak gerek.
Görünen o ki sandık başında olmaktansa şezlong başında olmayı tercih edeceklerin sayısı hayli fazla.
Aman dikkat, zaten üstü başı yaralı demokrasimizi bir de güneş çarpmasın!!!
